Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs Adasını; 1878 yılındaki kiralama antlaşmasıyla 50 yıl süreyle Birleşik Krallık yönetimine bırakmıştı.
1920 yılında ve kiralama süresinin dolmasına 8 yıl kala Kıbrıslı Türkler ile Kıbrıslı Rumlar arasında, ilk olaylar başladı.
Rumlar, 1920 yılında İngiltere'nin onayını almadan Yunanistan'a katılmak istedi ama Birleşik Krallık izin vermedi. İzin alamayan Rumlar, Birleşik Krallık yönetimini adadan çıkarmak istedi.
Birleşik Krallık adadan çekildi ama Rumlar, Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadı. Kıbrıs'ın tüm yönetimine el koyma yoluna gittiler, uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.
Türkiye ve Yunanistan'ın 11 Şubat 1959'da kabul ettiği, İngiltere ve Kıbrıs'taki iki toplumun liderlerinin de onay verdiği Zürih ve Londra antlaşmaları; bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından etkin garantisi ilkelerine dayanıyordu.
Adanın iki halkı arasında ortaklık temelini esas alan uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960'da "Kıbrıs Cumhuriyeti" kuruldu ve anayasada adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarına, eşit siyasi hak ve statüsü tanındı.
Buna karşılık Kıbrıs Rum tarafı; Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından dışlama, izole etme, adadaki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerde bulundu.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların 1963'te tek taraflı güç kullanımıyla ve anayasayı feshetmelerinden sonra ortadan kalktı.
Enosis hedefine ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan'ın da desteğiyle Kıbrıslı Türklere saldırı, baskı ve zulmü, arttırdı.
Enosis'i (Yunan Birliği) isteyen EOKA örgütü Rumlar, Yunanistan'ın desteğiyle 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios'a karşı darbe yaptı. EOKA üyeleri Nikos Sampson'u Cumhurbaşkanlığına getirdi. Onun ardından Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan ettiler.
Kıbrıs'ta meydana gelen 15 Temmuz 1974 darbesinin ardından Ankara'da büyük hareketlilik başladı. Adada, Kıbrıs Elen Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Zürih Antlaşması feshedilmişti. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs'ın geleceğinde söz sahibi bir garantör devlet olarak yaşananlara karşılık verme hakkına sahipti.
Türkiye, 1960 Garanti Antlaşması çerçevesinde öncelikle usule ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmek için girişimde bulundu.
Bu kapsamda 17-18 Temmuz 1974'te İngiltere ile Türkiye arasında darbe sonrası atılabilecek adımlara yönelik Londra'da istişareler yapıldı. Söz konusu istişarelere, garantör devlet sıfatıyla Yunanistan da davet edildi ancak Yunan Cunta Yönetimi, görüşmelere katılmadı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde, İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunuldu ama olumsuz cevap alındı.
Bu görüşmelere kadar barış adımları atmaya taraf olan Türkiye, adım adım Kıbrıs'a çıkma planlarını, hayata geçirmeye başlayacaktı.
‘Kıbrıs'a ayak basan adımlar' devam edecek ...
Okunuyor olmak dileğiyle, saygılar.