İnsanoğlunun varoluşunda bu yana en temel ihtiyacı beslenme olmuştur. Ülkemizde nüfusun büyük çoğunluğu geçimini tarımdan sağlamaktadır. Türkiye sahip olduğu tarım alanları, iklim özellikleri ile bir çok ürünü rahatlıkla üretebilir.
Aslında bu ülke coğrafyasında yaşayan insanlar her konuda şanslı fakat bunu değerlendirme konusunda ne kadar başarılı?
Geçmişin istatistiki bilgilerine bakacak olursak tarım ülkesiyiz. Ne yazık ki kendi kendine yetebilen tarım ülkesi olmaktan çıktık.
Tohumunu üretemeyen bir tarım ülkesi. Tabi bu durumda ne oluyor;
Genetiği değiştirilmiş ürünlere maruz kalıyoruz. Sanıldığı gibi bu ürünlerin uzun zamandan beri hayatımızın içinde olduğunun farkında değiliz. Yıllardır İsrail’den alınan tohumlar çiftçiye tarım kooperatifleri tarafından satılır ve bu tohumlar bir daha kullanılamaz.
Bunu yanı sıra artan gübre fiyatları, dövize bağımlı tarım teknolojilerden dolayı ve satın almadaki güçlükler nedeniyle bitkisel üretim gittikçe düşer. Tarıma teşvik azaltılmakta, verilen krediler yerini bulamamaktadır. Gün geçtikçe sanayi toplumu yaratılmaktadır.
Oysa sanayinin hammaddesini tarım sağlamaktadır. Gelişmiş ülkeler sanayi atığından kurtulmak için az gelişmiş ülkelere sanayi yüklerler.
Bununun sonucunda da ne olur; tarım ihtiyacını karşılayamayan bir ülke haline geliriz, getiriliriz.
Bütün bunlar bir araya geldiğinde küçük çiftçinin tarımdan uzaklaşmasına ve kent varoşlarında yığılmalara neden olur. Tarımla, toprağıyla geçinemeyen çiftçi kente göçle yeni sorunlar ortaya çıkarır.
Yıllar önce bir gezimiz esnasında Niğde’de karşılaştığımız manzara karşısında şaşkına dönmüştüm.
Büyük bir arazinin ortasında yüzlerce elma ağaçları öyle düzenli öyle sıralıydılar ki elmaların boyları aynıydı. Teknolojinin en son ürünleri bu arazilerde yerini buluyordu.
Asıl sürpriz buranın sahipleri yabancı şirketlerdi.
Ve o elmalar ithal elma dediğimiz, oldukça pahalıya satılan bu toprakların ürünüydü. Belki bilmediğimiz birçok böyle ürün vardı. Tamam bunu biz bilmiyoruz da tarım otoriteleri demi bilmiyordu.
Hayret ve hayranlıkla bakakaldım. Topraklarımızı bile değerlendirmekte zorlanıyorduk.
Toprağın önemini anlamalı anlatmalı.
Toprak altın kadar değerlidir.
Kendi toprağımıza kendimiz sahip çıkıp değerlendirelim.
Toprak umutla, sevgiyle beslenir.