1973 yılından bu yana, 5 Haziran gününün, Dünya Çevre Günü olarak kutlanması nedeni ile Burhaniye/Orjan köprüsü üzerinde bir basın açıklaması yapan Burhaniye Çevre Platformu, (BURÇEP) gelinen son süreçte yoğunlukla yaşadığımız ekolojik sorunlara dikkat çekerek, günün bu sorunlara çözüm arama günü olduğuna vurgu yaptı. Basın açıklamasını okuyan BURÇEP sözcüsü AV.Filiz SONSUZ Bu yıl çalışmalarının ana teması olarak deniz ve su başlığını belirlediklerini belirterek sözlerini şu şekilde sürdürdü.
“5 Hazira, bizler için yaşadığımız ekolojik sorunları konuşma ve çözüm arama günüdür. Bu yıl, Çevre Günü çalışmalarımızın ana teması olarak deniz ve su başlığını belirledik ve bu konuyla ilgili olarak yaz boyunca gerçekleştireceğimiz birkaç etkinlik planladık.”
SU HAYATTIR;ŞİMDİ, HAYATIMIZA SAHİP ÇIKMA ZAMANIDIR!
“Suyun olmadığı bir dünya düşünebilir misiniz? Akarsular kurumuş, göller çekilmiş, su kaynakları kimyasallarla, sanayi atıklarıyla içilemez hale getirilmiş. Bir damla su için ülkeler savaşır olmuş. Tarımsal üretim bitmiş, kıtlık ve açlık dünyayı kasıp kavuruyor. Tüm dünyada açlıktan ve susuzluktan kitlesel ölümler yaşanıyor. Korku filmi gibi değil mi? Ama ne yazık ki tüm bu olasılıklar ve daha fazlası bir korku filmi senaryosuna ait değil, bizzat bizim başımıza gelebilecek gerçekler. Dünya, su varlığını bugün olduğu gibi hesapsızca, fütursuzca harcamaya, kirletilmeye devam ederse yukarıdaki senaryonun yaşanması çok uzak bir geleceğe kalmayacak.
Bugün, bu basın açıklamasını burada, Orjan köprüsünde yapmak istememizin özel bir nedeni var. Köprünün altından akıp geçen Havran Çayı'nın, tahlillere gerek kalmadan, gözle görülebilen kirliliği, insanlığın eseridir. Doğduğu kaynaktan denize döküldüğü noktaya kadar bu çayın başına gelenler, belki de dünyanın en acıklı hikayelerinden biridir.. Havran çayı, Edremit Körfezi'ne akan tek kirli su kaynağı değildir elbette. Körfez'de denize kirlilik taşıyan pek çok akarsudan sadece birisidir. Yerleşim yerlerinin evsel atıkları, sanayi tesislerinin kiri pası, kimyasalları, dağlarımızı katleden madenlerin atıkları ve kimyasalları, hiç utanmadan, sıkılmadan ve arıtılmadan akarsulara, oradan da denize boşaltılmaktadır. Örneğin, kısa bir süre önce Burhaniye Zeytin Organize Sanayi Bölgesi'nin atıklarının Karınca Deresi'ne aktığına dair görüntüleri sosyal medya hesaplarımızdan paylaşmıştık. Akarsular üzerinden denize deşarj edilen bu atıklar, bu gün sadece Orjan, İmko, Denetko, İskele sakinlerinin değil, tüm Körfez halkının sorunudur. Özellikle yaz aylarında denizde hissedilen yoğun kanalizasyon kokusu, can çekişen denizin çığlığıdır. Bu kirliliğin tek sorumlusu elbette atıklarını arıtmadan akarsulara salan fabrika, besi çiftliği, mandıra sahipleri değildir. En az onlar kadar, yerel yönetimler de bu kirlilikte pay sahibidir.
Körfez'de çalıştığı iddia edilen beş adet arıtma tesisi, ne yazık ki yüksek elektrik maliyeti gerekçe gösterilerek çalıştırılmamaktadır. Tüm Körfez için belirlenen 170 bin nüfusa göre planlanan bu beş arıtma tesisi, yaz aylarında bir milyona ulaşan nüfusa elbette yetmemektedir. Bu demektir ki, yaz aylarında 830 bin kişinin kanalizasyon atığı, arıtma işleminden geçmeden denize ulaşmaktadır. Kaldı ki, pandemi sonrası Körfez'in kış nüfusu da önemli oranda artmıştır. Daha da önemlisi, tesisler arıtma işini gerektiği gibi yapamayan eski bir teknoloji ile, biyolojik arıtma yöntemiyle çalışacak şekilde inşa edildiklerinden, tam kapasite ile çalıştırılsalar bile işe yaramamaktadır. Parçalanıp küçültülen atıklar, onları yiyip(!) yok edeceği hesaplanan bakterilerin insafına bırakılmışlardır. Ne yazık ki ülkemizde, pek çok projede olduğu gibi, arıtma tesislerinin planlanmasında da ciddi hesap hataları yapıldığı ortadadır. Çözüm, bölgenin yoğun yaz nüfusuna da yetecek, ileri arıtma yöntemi ile çalışacak arıtma tesislerinin inşa edilmesidir. Bu ihtiyaç, özellikle Edremit Körfezi için hayati önem taşımaktadır. Edremit Körfezi, hassas deniz statüsündedir ve Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Mustafa Eryılmaz ve Fulya Yücesoy Eryılmaz'ın Edremit Körfezi üzerine yayınladıkları bir makalede belirttikleri üzere, Edremit Körfezi'nin adeta yalıtılmış bir havuz gibi olduğu, açık denizle su alışverişinin çok kısıtlı olduğu ve taban yapısının da körfezin kendisini temizleyemeyecek özellikte olduğu ortaya konmuştur. Bu da, bu şekilde kirletilmeye devam edilirse yakında Edremit Körfezi'nin ölü bir deniz olacağı anlamına gelir. Su altı yaşamının bittiği, denize girmenin mümkün olamayacağı ölü bir deniz... Yani nihayetinde Edremit Körfezi, bir halk sağlığı sorunu haline gelecektir. Tam da bu noktada, Marmara Denizinde yaşanan müsilaj sorununu hatırlatmak isteriz. Görünen odur ki, Edremit Körfezinin de bu sorunla karşılaşması an meselesidir.
Sorunumuz sadece suyun kirletilmesi değil elbette. Küresel iklim krizinin doğal bir sonucu olarak kuraklık ciddi bir tehlike arz ederken, kontrolsüz ve gereksiz su kullanımı da geleceğimizi tehdit etmektedir. BASKİ'den aldığımız bilgiye göre, Burhaniye'nin içme suyu, yeraltı su kaynaklarından sağlanmaktadır. Burhaniye'nin su tüketimi yılda 660 bin m3 iken Madra Dağı'nda faaliyet gösteren TÜMAD ALTIN MADENİ, saniyede 57 m3 yani yılda 1 milyon 800 bin m3 su harcamaktadır ve bunu yer altı sularından sağlamaktadır. Burhaniye'nin su tüketiminden çok daha fazlası altın uğruna, para uğruna maden tarafından tüketilmekte ve kirletilmektedir. Su, en temel insan haklarından birisi iken çeşmelerimizden akan suyu içemiyor, 19 litrelik bir damacana suya 20 TL vererek su satın almak zorunda bırakılıyoruz. Üstelik, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi sayesinde içemediğimiz musluk suyuna artık %60 daha fazla para ödüyoruz.
YETKİLİLERE SORUYORUZ VE CEVAP BEKLİYORUZ
YETKİLİLERİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ
(Haber: C.Saffet Yılmaz/www.yenihabergazetesi.net)