
12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57'de, merkez üssü Düzce'nin Kaynaşlı ilçesi olan 7,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Deprem, Düzce Fayı üzerinde gerçekleşti ve yaklaşık 30 saniye sürdü. Sarsıntı, İstanbul, Ankara, İzmir gibi uzak şehirlerde dahi hissedildi.
Bu deprem, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nden sadece 87 gün sonra yaşandığı için, zaten büyük yıkım yaşayan bölgelerde korku ve panik yeniden tazelendi.
Düzce depremi, modern Türkiye tarihinin en yıkıcı ikinci depremi olarak kayıtlara geçti.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve dönemin raporlarına göre:
Can kaybı: 845 kişi
Yaralı sayısı: 4.948 kişi
Tamamen yıkılan bina: 12.939
Ağır hasarlı bina: 15.000'den fazla
Evini kaybeden kişi sayısı: 50.000'in üzerinde
En büyük yıkım Düzce, Kaynaşlı, Gölyaka, Cumayeri, Gümüşova ve Bolu'nun Gerede ilçesinde yaşandı. Düzce şehir merkezi adeta haritadan silindi; çok katlı binalar domino taşı gibi çöktü.

Deprem, akşam saatlerinde, iş çıkışı ve akşam yemeği saatine denk geldi. Bu nedenle pek çok insan evindeydi.
Bir anda kesilen elektrikle birlikte şehir karanlığa gömüldü.
Doğalgaz ve elektrik hatlarının patlaması sonucu yangınlar çıktı.
Enkaz altından yükselen yardım çığlıkları, karanlık geceyi doldurdu.
O dönemin görgü tanıkları, sarsıntının şiddetini şöyle anlatıyordu:
“Yer ayağımızın altından çekildi sanki. Evler sallanmıyor, savruluyordu.”
Düzce ve Kaynaşlı: IX (Çok yıkıcı)
Bolu, Sakarya: VIII (Yıkıcı)
İstanbul, Ankara, Zonguldak: V–VI (Hissedilir düzeyde)
Depremin merkez üssü yakınında yer kabuğu yaklaşık 35 kilometre boyunca kırıldı. Fay hattının yer yüzeyinde gözle görülür bir şekilde yer değiştirdiği kayıtlara geçti.

Depremin ardından ilk 12 saat, bölgeye ulaşım neredeyse imkânsızdı. D-100 karayolu çökmüş, köprüler zarar görmüştü.
Yine de, TSK, sivil savunma ekipleri, itfaiye birlikleri ve gönüllüler, sabaha kadar enkaz başındaydı.
AFAD'ın selefi olan Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, AKUT, Kızılay ve uluslararası kurtarma ekipleri, kısa sürede bölgeye ulaştı.
Kurtarma çalışmalarında özellikle AKUT'un faaliyetleri ve gönüllülerin fedakârlığı, Türk kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Binlerce insan kışın soğuğunda evsiz kaldı.
Geçici çadır kentler ve konteyner alanları kuruldu. Kızılay sıcak yemek, battaniye ve barınma desteği sağladı.
Depremin hemen ardından devlet, Düzce'yi “Afet Bölgesi” ilan etti.
Düzce'nin yeniden inşası için özel bir yasa çıkarıldı.
2000'li yılların başında yapılan planlama çalışmalarıyla Düzce, 1999'da il statüsüne kavuştu ve “yeniden doğuşun sembolü” haline geldi.
12 Kasım Düzce Depremi, Türkiye'nin deprem yönetimi politikalarında köklü değişimlere yol açtı:
Afet yönetiminde merkezî koordinasyon gerekliliği ortaya çıktı.
Deprem yönetmeliği yeniden düzenlendi.
Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) sistemi yürürlüğe kondu.
Üniversiteler, Düzce Fayı ve Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerine detaylı bilimsel çalışmalar başlattı.
Her yıl 12 Kasım'da, Düzce'de binlerce kişi ellerinde mumlarla meydanlarda toplanıyor.
Hayatını kaybedenler için dualar okunuyor, enkazdan sağ kurtulanlar o günü hâlâ “ikinci doğum günü” olarak anıyor.
Düzce Belediyesi, valilik ve sivil toplum kuruluşları, her yıl anma programları düzenliyor.
Bu etkinliklerde, depremin unutturulmaması ve “deprem bilinci”nin yeni nesillere aktarılması vurgulanıyor.
12 Kasım 1999 Düzce Depremi, sadece bir doğal afet değil; hazırlıksızlığın, denetimsizliğin ve ihmalkârlığın ağır bir faturasıydı.
Bu acı deneyim, Türkiye'ye afet farkındalığı, yapı denetimi ve risk azaltma kültürünü kazandırdı.
Bugün Düzce, yeniden ayağa kalkmış bir şehir olarak yaşamına devam ediyor. Ancak her 12 Kasım'da aynı cümle yankılanıyor:
“Unutursak, yine yaşarız…”