Sevgili öğrenciler,
Sizin için en yeni öykümü yazdım. Bakalım beğenecek misiniz? Yakında sizin öykülerinizi de büyükler okumaya başlar eğer yazarsanız! Gözlerinizden öperim.
KÖPEĞİMİ KAÇIRDILAR
İncilâ ÇALIŞKAN
“Çetin!... Çetin!…”
Sokağın çocukları toplanmış Çetin'in köpeğini görmeğe gelmişlerdi. Çetin uykulu gözlerle kapıya çıktı.
“Oğlum rüyanızda mı gördünüz benim köpeğimi? Daha kahvaltı etmedik. Babam işe gitmedi.”
Ne söylese boşunaydı. Bahçe kapısını zorla açıp giren Remzi, Necip, Salim neşeliydiler. Köpeği arayan bakışlarla bahçeyi dolaşmaya başladılar… Çetin biraz kıskanç, biraz gururlu:
“Gelin burada köpeğimin kulübesi.”
Salim köpeğin başını okşadı:
“Köpeğin adı ne? Ne koydunuz?”
Çetin gözlerini kocaman açtı:
“Daha adını koymadık!”
Necip heyecanla atıldı:
“Tarzan olsun!”
Remziyle Salim atıldılar:
“Köpek senin mi? Neden adını sen koyuyorsun?”
Çetin başını salladı:
“Doğrusunu söylersem babam da Tarzan olsun, dedi. Yakışıyor benim köpeğime.”
Çetin'in annesi kucağında siyah-beyazlı bir kediyle kapıda göründü:
“Çocuklar ellerinizi yıkayın, mutfağa gelin. Kahvaltı hazır.”
Çocuklar sevinerek koştular. Çetin'in anneannesinin yaptığı ballı, tereyağlı gözlemeleri midelerine indirdiler. Şimdi sıra top oynamaya gelmişti. Topu alıp bahçeye çıktılar. Topu birbirlerine attıkça “Tarzan tut!” komutlarına köpek koşuyordu. Tarzan adını hemen öğrenmişti.
Çocuklarla köpek, kedi yerlerde yuvarlandılar. Baharın yeşerttiği çimenler, papatyalar ezildikçe Çetin'in annesinin bağırışları çoğaldı.
“Haydi gidin. Sokakta oynayın. Boş arsaya gidin. Çimenleri, papatyaları ezdiniz!”
Salim bağırdı:
“Teyze oradaki çimenler, papatyalar ezilmez mi?”
Çetin'in annesi “Sizi çok bilmişler,” diye ellerini salladı. Şaka, şamata arasında topun peşinden koştular. Köpekle kedi de arkalarında.
Bahçedeki köpekleri kovalayan Tarzan, adını Çetin'in “Benekli” koyduğu kediyle aynı tabaktan yemeğini yedi, suyunu içti. Kuşları kovaladı. Sokağın çocukları Tarzanla, Benekliyle güzel bir yaz yaşadılar.
Sonbahar geldi. Okul hazırlıkları başladı. Çetin'in babası bir sabah oğluna para verdi:
“Sinemaya güzel bir film gelmiş arkadaşlarınla gidin.”
Çetin çığlıklar atarak sokağı dolaştı. Sinemaya gitmek en çok sevdikleri olaydı. Bu ilçede başka eğlence yoktu. Bir de mayısta lunapark gelirdi.
Çetin sinemadan dönünce Tarzan'ı bulamadı. Babası bir arkadaşının çiftliğine yolladığını söyledi.
“Bak Çetin, Tarzan çok büyüdü. Bundan sonra bu mekânlar ona dar gelir. Bahçemiz, sokağımız yetmez olur. Onun yeri çiftliktir. “
Çetin köpeğinden ayrılmaya dayanamadı. Bağırdı, çağırdı. Yemek yemedi. Sokakta oyunlara katılmadı. Tepkileri babasını yumuşatmaya yetmedi. Çetin köpeğine özlem duydukça babası Tarzan'dan haberler getiriyordu:
“Tarzan avcılarla ava gitmiş. Vurulan tavşan, keklikleri avcılara çalılıktan bulup getirmiş…”
Çetin, bir sabah erkenden evden ayrılıp köşede bekleyen arkadaşlarıyla çiftliğin yolunu tuttu. Çiftlik çok uzaktı. Torbalarına aldıkları ekmek, su yol boyu dinlenme yerlerinde onları doyurdu.
Çiftliğe yaklaşınca Tarzan'ı gördüler. Kokuyu alan Tarzan zincirle bağlı olduğu yerden havalara zıplıyordu. Çetin özlemle köpeğine sarıldı. Çiftlik halkı gürültüleri duymuştu. Çocuklar köpekle beraber kaçmaya başladılar. Çiftlik adamları çocukların arkasından ellerinde sopalarıyla kovaladılar. Remzi dere kenarındaki mağaralara sığınarak izlerini kaybettirdi. Bağlar arasında saklana, gizlene köpeği eve getirmeyi başardılar.
Tarzan'ı kulübesine bağladılar. Çocuklar evlerine sessizce dağıldılar. Akşam olunca Çetin'in babası işinden evine döndü. Yüzü çok asıktı. Bahçe kapısından girer girmez köpeğin kulübesine yöneldi. Tarzan sahibinin kokusunu almış, özlemle havlıyordu. Babasının elini, yüzünü yaladı. Üstüne tırmandı. Kendi dilince sevgisini, özlemini gösterdi.
“Çetin, ben sana bisiklet aldım. Yarın getirecekler. Okul saatlerinin dışında gönlünce gezer, eğlenirsin. Biz yine köpeğimizi arkadaşımın çiftliğine gönderelim, olmaz mı?“
Çetin, ağabeyi, annesi, anneannesi ne diller döktüler, ne çok yalvardılar ama olmadı. Çetin'in babası kararından vazgeçmedi:
“Köpekler özgür olmalı! Onun yeri çiftlik, dedi. Başka söz dinletmek mümkün değildi.”
Ertesi gün gelip Tarzan'ı götürdüler. Tarzan cipin penceresinden boğazı yırtılırcasına havladı. Sesini sokağın çocukları duyup koştular. Ağlayan arkadaşlarını şu sözlerle avuttular:
“Çetin, üzülme yeni kaçırma planları yaptık. Biz yerini biliyoruz. Onlara bırakmayız. Yeniden kaçırırız. Tarzan bizim de köpeğimiz.”