İslam hukuku rekabeti desteklediği gibi tekelleşmeyi ahlâksız bir davranış olarak yorumlar. Rüşvet alıp vermeyi yasaklar. Çalışanlara hakkaniyet ölçüleri içinde ödeme yapılmasını ve bu ödemenin gecikmeden yapılmasını öğütler. Yanlış izlenim ve yorum bırakacak reklama ve ürün özelliklerine karşı çıkar. Servet edinmeyi yasaklamaz. Zayıfın sömürülmemesini, aksine korunmasını öğütler. Bir şirketin ortaklarına karşı şeffaf olmasını, azınlık ortaklığın haklarının ve işgörenin haklarının korunmasını savunur. Serbest rekabete devletin müdahalesini istemez ve ahlâk sorunlarını kişi ile vicdanı arasında bırakır.
Fakat Müslümanlığın bu görüşleri bir sistem içinde, herkesin anlayacağı şekilde kendi diliyle Türk halkına anlatılmamıştır. Bunun temel nedeni de Türkiye'de ana dilde, Türkçeyle ibadet yapılmamasıdır. Kuran'ın Türkçe okunmamasıdır.
Marten Luther'in ve Calven'in Hristiyanlıkta yaptığının Türkiye'de Müslümanlıkta bugüne kadar gerçekleştirilmemesidir. Ana dilde ibadet edilmesinin bir reform olduğu ve dinin bu yolla tahrip edileceği görüşünün egemen olmasıdır.
İttihat ve Terakki'nin enteresan kişiliği ile tanınmış ve 1919'da İngilizlerin Malta'ya sürgün gönderdikleri arasında bulunan ve iki devre Meşrutiyet Meclisinde, bir devre Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilliği yapmış olan Ubeydullah Efendi (1858-1937) Türkçe İbadet ve Kuran tercümesi konulu yazılarında (Alkan; 1989, 38-45) geriliğin sebebi olarak dini gösterenlere “uğranılan bela sıkıntıların dinden değil, dini bilmemekten” kaynaklandığını belirtir. “Batı, teknik üstünlüğüyle; bilim, akıl ve mantığa verdiği kıymetle İslam alemine galip gelmektedir. Halbuki bu ilkeler İslam'ın esasen öngördüğü gerçeklerdir…Bizim istediğimiz bilmektir. Herkes evvela bilmeli, sonra şayanı kabul olanı alınır, batılı atılır… Muhafazakarlar diyorlar ki; hayır bilmeye lüzum yok. Yalnız inanmalı. Peygamberimiz; “....Sen herkesin inandığını, onu bilmeye çalış, buyurmuştur. Hakka ulaşmanın yolu bilmektir. Yalnız inanmak değil… Bilmek için de O, Kuranın ve ibadetin Türkçe olması gerektiği görüşündedir. Ayrıca camilerde halkın kolaylıkla devamını sağlamak için her şeyden önce alınacak tedbir, halkın ayakkabısını çıkarmak mecburiyetinden kurtulmasıdır” diyor ve bu önerisini namaz vakti camide pabuçlarını çıkarma, ayağında dursun, çıkarırsan ayağının arasında sakla. Sağına, soluna koyma arkaya da koyma ki arkandakine de eziyet olur. Bunu hadisle destekliyor. Ayrıca, secde edilen yerin yarım arşından 25 santim daha yüksek olması yolundaki hükmü de hatırlatan Ubeyldullah Efendi secde secdegahın zeminden biraz yükselmesi gerektiğini söylüyor.
Hz. Muhammet peygamber olmak dolayısıyla bir Arap değil, sadece bir insandı ve bildirileri bütün insanlar içindi. Kuran söz değil anlamdır. Şu halde Kur'an, ibadetler, ayinler değildir. Dr. Adnan Adıvar'a göre de Kur'an Türkçeleşmelidir ve bütün bunlar Türk kültürüne göre işlenmelidir. İslam dini gözüyle kadın erkek eşit olduğu için yaşamda her ikisi de eşit durumda olmalıdır. (Adıvar; 1980, 394). Adıvar, Halim Sabit Şibay'ın yönetiminde İttihat ve Terakkinin desteğiyle 23 sayı yayınlanan İslam mecmuasında, Müslümanlığın Türkçeleştirilmesi; Türklük, İslam dini ve imanının güçlendirilerek canlandırılması, her an evrime bağlı olan dinlerin bunlardan geri kalmayacağı ve bu yaşama uymak zorunda kalacağı konusunda birçok yazılar yazıldığını belirtir.
Bu düşüncelerin yayılması konusunda yazanlar arasında Ziya Gökalp, Halim Sabit, Şerafettin Yaltkaya, Manzureizade Sait, Musa Kazım (Şeyhülislam) Ve Din Bilimleri Profesörü, 1950 Öncesinin son başbakanı Şemsettin Günaltay da vardır.