Yalnız Bandırma'nın değil, belki de ülkemizin en eski sivil havacılık derneği.
Başkanlığını da yıllardır Av. Artuğ Sayıner yapıyor. Tabii, Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği'nin(HUZAD) dününü, başarılarını ve bugününü konuştum. Bu söyleşimizi aşağıda sunuyorum.
- HUZAD'ın doğuşunu anlatır mısınız?
- Bandırma'da, 1953 yılında, henüz ortaokul öğrencileri olan Güngör Gezer ve Ali Osman Carar ile havacılık ve uzay çalışmalarına başladık. O yıllarda, bu konuda okullarımızda öğrencilere bilgilendirme çalışmaları gerçekleştirdik. Bu bilgilendirmeler büyük ilgi gördü. Bu ön çalışmaların ardından, 1957 yılında, Bandırma Şehit Mehmet Günenç Lisesi Havacılık Kolu'na bağlı olarak Türkiye'nin ilk havacılık ve uzay kulübünü kurduk. O yıllarda biz öğrenci olduğumuz için kulübümüzün başkanlığını lise müdürü Tahsin Çizenel yapıyordu.
- 1959 yılında lisenin bünyesinden ayrılarak bağımsız bir şekilde resmen kuruluşumuzu gerçekleştirdik. 1960 yılında, “17 Eylül Füze Kültür Kulübü”, 1960'ta ise Havacılık ve Uzay Araştırmaları Derneği(HUZAD) olduk. Başkanlığını ben üstlendim. İkici başkanlığımızı da rahmetli gazeteci İzzettin Pesen üstlendi ve bu görevi yıllarca yürüttü. Onu da rahmetle anıyorum.
- Uzaya birçok füze atma girişiminiz oldu, değil mi?
- Evet, birkaç kez füze atma deneyimimiz oldu. 1959'da, Bernhard tipi bir füzeyi uzaya gönderdik. 3 kilogram ağırlığında, 1 metre boyunda, 40 santimetre çapındaki füzeyi, elektronik bir kontrol aracıyla saat 16.05'te rampadan fırlattık. Füze, 40 metre yükseldikten sonra denize düştü. Bu girişimimiz yerel-yaygın basında yer buldu. Aynı yıl, bir kez daha füze atma deneyimimiz oldu. Bu füze de 16 metre yüksekliğe ulaştı ve düştü. Bundan sonra da bazı deneyler yaptık.
- “Marmara-2” isimli bir füze deneyiminiz çok ilginçmiş.
- Onu da anlatayım. “Marmara-2”yi, “Livatya” bölgesinde gerçekleştirdik. Bu füze, bizim için rekor sayılabilecek 15 metre yüksekliğe çıktıktan sonra bölgedeki zeytinliklerin üstüne düştü. Yanmakta olan zeytinlikleri itfaiye söndürdü. İşin en güzel yanı, zeytinliklerin sahipleri hiç şikayetçi olmayarak, “Önemli olan gençlerin bu denemeleri yapmalarıdır” dediler. Zaten bizim de amacımız, uzaya füze atma işini gerçekleştirebileceğimizi göstermekti.
- O dönemler için bu girişimler ses getirdi mi?
- Tabii ki. Bu arada, dünya amatör havacılık dernekleri sıralamasında üçüncü sırada bile yer aldık. Yaygın basının verdiği bulmaca eklerinde bile “Ülkemizde ilk füze denemesini yapan dernek hangisidir?” diye soruluyor ve “HUZAD” yanıtı veriliyordu. Bandırma'nın kurtuluş bayramlarına katıldık. Bu bayramlara katılırken, Bandırma 6. Ana Jet Üssü'nden büyük araç desteği gördük. Yine o dönemlerde Bandırma'nın kültür ve sanatına katkıda bulunmak için Bandırmalı gençlerden oluşan bir tiyatro topluluğu kurarak birçok eseri sahneye koyduk. Hatta yöremizdeki kentlere turneler bile düzenledik. Sportif faaliyetlere de yöneldik. Kız basketbol, voleybol, futbol takımlarımız vardı. Halen elimizden geldiğince havacılık ve uzay konusunda olanaklarımız ölçüsünde çalışmalar yapıyoruz. En büyük isteğimiz, bir “Uzay Okulu(Gök Okulu)” kurarak, Bandırmalı gençleri eğitmektir.
- Eski Bandırma ile yeni Bandırma'yı sosyal açıdan kıyaslar mısınız?
- 1941 yılında, Çanakkale'nin Lapzeki ilçesinde doğdum. Ortaokul 2. sınıfta Bandırma'ya geldik. 50 yıla yakın süredir Bandırma'da yaşıyorum. Artık kendimi Bandırmalı kabul ediyorum. Eski Bandırma'da herkes birbirini tanır ve sokakta selamlaşırdı. Şimdiki Bandırma çok kozmopolit bir kent durumunda. Eski günlerin samimiyeti doğal olarak kalmadı. Şehit Mehmet Günenç Lisesi'nde okuduğumuz yıllarda çok değerli öğretmenlerimiz vardı. Aklıma hemen geliverenler arasında Tahsin Çizenel, Melahat Şenyıldız, Haşim Nezihi Okay var. Hele hele aynı zamanda bir şair olan edebiyat öğretmenimiz Haşim Nezihi Okay'ın, bizim üzerimizde çok ayrı bir emeği vardır.
- Sporla da aranız iyi, değil mi?
- Evet. Özellikle futbolu çok seviyorum. İyi bir Fenerbahçe taraftarıyım.
- Gerek avukatlığınız, gerekse sivil toplum kuruluşlarında çalışma yaparken çok sayıda anınız vardır. Bunlardan birini bizimle paylaşır mısınız?
- Sizlere avukatlıktan, meslektaşlarımdan duyduğum bir anıyı anlatayım. Yıllar önce Erdek'te, Asliye Hukuk Hâkimi olarak çalışan ve “Uzun Hâkim” olarak anılan Halil Bey vardı. Bir gün duruşma yaparken, dışarıdan gelen bir sesten rahatsız olarak, mübaşire, “Git dışarı bak, bu gürültüyü kim yapıyorsa ona buna son vermesini söyle” demiş. Mübaşir, dışarı çıktığında, bir kişinin, adliyenin odunlarını baltayla kestiğini görerek, ona, hâkimin isteğini söylemiş. Odun kesen kişi, “Hâkim beye söyleyin, o işini yapıyorsa, ben de kendi işimi yapıyorum ve bu işimi bırakmayacağım” yanıtını vermiş. Mübaşir, bu sözleri hâkime naklettiğinde hâkim Halil Bey, “Haklıdır, işine devam etsin” demiş.
Bugün, böyle bir olay yaşanabilir mi?
Bu yazı 513 defa okundu.