ENDÜSTRİ DEVRİMİ VE YARATTIĞI SORUNLAR
Hobsbawm'a göre “Endüstri devriminde ana ilke aritmetik kullanılması idi. Devrim yapanlar endüstrileşmeyi bir takım aritmetik toplama ve çıkarma serilerinin sonucu olarak gördü. En ucuza alıp en yüksek fiyata satmak. Bu hesaplama yöntemi insanların mutluluğu için de kullanılabilir. Kişinin aldığı zevklerden katlandığı ızdırabı çıkarırsak kişinin mutluluğunu buluruz. Bütün insanların toplam zevkinden katlanılan toplam fedakarlık çıkarsa, geriye toplam mutluluk kalır ki bunu sağlamak da devletin görevidir.” Herhangi bir organizasyonun varlığının önemi bu örgütün yararı kadardır. Örgütlerin faydaları nedir diye sorgulamalıyız. (Stamp; 1979, 174). İnsanlığın muhasebesi tıpkı bir firma gibi toplam borcu ızdırap ve toplam alacağını da zevkleri, mutluluğu temsil edecektir. Bu durumda; endüstri devriminin sosyal sonuçları belki şu ilkel yöntemle hesaplanabilir;
Mutluluğun hesaplanması burada belirtildiği gibi çok basit bir şey değildir. Endüstri devrimi toplumda temel değişiklikler getirdi. Eski düzeni yıktı. Kişiye yeni yöntemler bulma bağımsızlığını, özgürlüğünü getirdi. Ama bu yöntemlere nasıl ulaşacağını söylemedi (Hobsbawn; 1999, 58).
Endüstri devriminden en çok, hayatları en az değişime uğrayanlar yararlandı. Kendilerinin bu maddi ve manevi tatmin olmuşluğundan dolayı da diğer sınıfları anlamakta zorluk çektiler. Onların sıkıntılarını giderme konusunda bir harekette bulunamadılar. İngiliz Aristokrasisi endüstrileşmeden çok olumlu şekilde etkilendi. Verimin ve üretimin artmasıyla, kasaba ve şehirlerin gelişmesiyle inşaata açılmış topraklardan, arazilerde bulunan madenlerden, tarlalarından geçen demir ve karayollarından büyük rantlar sağladılar. XVIII. yüzyıl, aristokrasinin en mükemmel devri idi.
Aristokrat sınıfı çevresinde oluşan onların tedarikçisi, endüstri devrimi ilerledikçe ona karşıt olan, geleneksiz, soyu bilinmeyen gruplar ve hükümet merkezinde onun patronajında kayırmacılıkla gelişmiş gruplar da varlık sahibi oldular. Onların sosyal ve politik üstünlüğüne hiç dokunulmadı. Aristokrat sınıfına karşı 1830'larda sonra orta sınıftan güçlü, militan nitelikte taşra iş adamları tarafından sınıfsal tehditler başladı.
Yeni iş adamı servetin büyüklüğü ile orantılı olarak başarının getirdiği güvenilirlik ve onun yarattığı itibarla üst sınıfın (upper clas) arasına girebilmeye başladı. Yeni çok zengin “gentlemen”liğe yükselebilir, bölgesinde büyük bir malikane sahibi olabilir, bir asillik unvanına kavuşabilir, parlemantoya girebilir, çocuğu Oxbridge'de (Oxford ve Cambridge Üniversiteleri) okuyabilir, karısı “lady”liğe yükselebilirdi. Bütün yeni tüccar ve finansörlerden önce, eski devrin tüccarı özellikle uluslararası ticaret yapanlar, bu özümleme süreci içine çok çabuk girdi (Hobsbawn; 1990, 60). Aristokratik oligarşi içinde emilip kaybolma, ancak geleneksel olarak saygınlığa sahip iş alanlarındaki çok zenginler için geçerli idi.
Yoksul, fakir işçi sınıfından gelen yeni zenginler orta sınıfı meydana getirdiler. Zaten onların geçmişi ne kadar zengin olursa olsun aristokrat sınıfa girmelerine engeldi. Bugün bile bu görünmez sınıf engelleri İngiltere'de geçerlidir. Orta sınıfa ulaşanların eski rejime herhangi bir duygusal bağlılığı yoktu. Onlara liberal ekonominin kuralları, protestan etiği, tutumluluk, çok çalışma kılavuzluk ediyordu. Orta sınıf ve orta sınıfa geçenler tatmin olmuştu.