Bu yazı bir kedi hikâyesidir. Özellikle kedi sevmeyenlerin okumasını öneririm.
13 yıl önceydi.
Hava kararmak üzereydi. İşyerimizin önünde Nurdan’la sohbet ediyorduk.
Yaklaşık iki-üç aylık üzerinde kahverengi lekeler olan bembeyaz bir kedi yavrusu arka ayaklarını sürüye sürüye önümüzden geçip kendisini çimlerin üzerine bıraktı. Bize doğru dündü ve dikkatle Nurdan’a bakmaya başladı.
Hani derler ya “Bakarak öğrenilseydi kediler profesör olurdu” diye tam da o
türden bir bakıştı. Öyle bir yardım isteyişi vardı ki; konuşabilse o kadar içten anlatamazdı.
Meğer Nurdan tanıyormuş. Bir gün önce görmüş. Yaklaştık. Arka ayakları üzerinde tekerlek izi vardı. Sanırım bisiklet çiğnemişti.
İşyerimizi kapattık eve gideceğiz ancak yavru hâlâ aynı yerde duruyor. Kendi
kaderine bırakılırsa en çok birkaç gün ya yaşar ya yaşamaz.
Bu kez Nurdan’a değil bana bakıyor.
Gözlerinden süzülen “Sen engel olmazsan Nurdan beni kurtaracak.” Deyişini duyuyorum.
İyileşinceye kadar evde kalması konusunda anlaşıyoruz. Evde 10 yaşını doldurmuş bir kedi daha var. Adı “Berduş.”
Berduşu Elif ablası getirmişti. Sokak kedisiydi. 15 günlükken bizimle yaşamaya başladı. Tam 20 yıl. Dile kolay, geceli gündüzlü 20 yıl.
Benim endişem Berduşun nasıl karşılayacağı idi. Daha önce denemiştik. Berduş ikinci kediyi istemiyordu.
Ayrı odalara koyup yavrunun tedavisine başladık. İyileştirip iş yerimizin önüne bırakıp orada bakacağımız için isim de koymamıştık.
On beş gün sonra sokakta yaşayacak hale geldi. Geldi ama bu arada biz de ona alıştık. Berduş abisi de ısınmaya başlayınca birlikte yaşamaya karar verdik. Bir de isim koymak gerekiyordu. Onu da Elif ablası koydu. Çiko..
Çiko evimizin beşinci ferdi olarak 13 yıl bizimle yaşadı. Böbreklerinden ciddi bir rahatsızlık geçirdiğinde Nurdan sabahlara kadar başında bekleyip iyi etmişti.
Kediler komut almaz. İstemedikleri bir şeyi yaptıramazsınız. Ayrıca çok akıllıdırlar.
Evde sadece benim kucağıma gelirdi. İstediği kadar oturur giderdi. Çiko 13 yıl boyunca aldığı tek bir komut vardı:
“Hadi çiko yatıyoz…”
Duyduğu anda uyuyor bile olsa kalkar gelir yanıma ya da ayakucuma uzanırdı.
Bir buçuk ay önce zor durumda olan iki yavru kediyi eve almak zorunda kaldık.
Çiko pek oralı olmadı. O berduş abisi gibi değildi. Onlarla on gün birlikte yaşadı.
Ne olduysa birden fenalaştı. Kedilerin ağrı eşiği çok yüksektir. Bütün iç organları iflas etmiş ama belli etmemiş. Veteriner falan derken iki günde kaybettik.
Çiko artık gitme vakti geldi. Burada üçüncü kedi fazla dedi ve gitti.
Hastalığıyla bizi üzüp yormadan, sessizce…
Onu en sevdiği battaniyesiyle gömdüm…
Şimdi Berduş abisi ve Toraman dedesiyle birlikte Burhaniye Sokak hayvanları barınağında Nilgül teyzelerinin kendileri için ayırdığı mezarlarda yatıyorlar…
Artık hadi çiko yatıyoz diyemem çünkü gelemez.
O artık Berduş abisiyle koyun koyuna yatıyor.
Ha bu arada yeni can dostlarımız Badem ve Gümüş’ün de Çiko’ya selamları var…
Bize verdiğiniz mutluluk için;
Teşekkürler Çiko…
Teşekkürler Berduş…
Teşekkürler Tori…
Bir kediyle yada bir köpekle yaşarsanız hayata daha farklı bakarsınız…