İngiltere 1900'lerin başından itibaren yavaş yavaş serbest pazar ekonomisinden vazgeçmeye başladı. Özellikle İkinci Dünya Harbinin sonunda Churchill'in seçimleri kaybetmesi ve Atlee hükümetinin işbaşına gelmesiyle büyük bir devletleştirme operasyonuna girişildi. 1979'da başlayan Thatcher'in başında bulunduğu Muhafazakar Parti iktidarında ise, tam aksine bütün devlet şirketlerinin nerede ise hepsi özelleştirildi.
1799 ve 1860'da çıkan (The Combination Acts) birleştirme yasalarıyla sendika toplantıları yasak edildi. İşçilerin ücretlerini arttırmak için biraraya gelip beraberce hareket etmeleri, işverenlerin de işbirliği içinde ücretleri indirmek için harekete geçmeleri yasaklandı. İşverenler bu yasaya pek uymadılar. Londra'da bir terzi olan Francis Place 15 yıl boyunca işçi aleyhine olan bu yasaların değiştirilmesi için büyük bir savaş verdi. 1650'lerde, üyelik karşılığı, işsizlik, hastalık ve ihtiyarlık yardımları için kurulmuş olan Dost Birlikleri (Friendly Societies) Francis Place'in gayretleriyle çalışma koşullarını da içeren sendikalara (Trade Unions) dönüştü. 1824'de The Combination Acts yürürlükten kaldırıldı. Sendikalar kısıtlı bir güce sahip olmakla beraber yasal kurumlar haline geldi. Artık sendikalar daha iyi çalışma şartları için toplu pazarlık yapabilirler fakat grev halinde greve katılmayan işçilere engel ‘obstruct' olamaz, onların çalışmasını güçleştiremez ‘molest' ve onları korkutamazdı ‘intimidate'. Tırnak içindeki bu kelimelerin yorumu yargıçlara bırakılmıştı. Sonraki yıllarda işçilerin yaşam koşullarını düzeltmek ve toplu pazarlık olanakları elde etmek için birçok endüstri dalında birçok sendika kuruldu. 1871 'de hükümet sendikaları yasal temsilci kabul etmeye başladı ve sendikalarda birikmekte olan üye fonlarını korumaya aldı.
1851 'de Birleşik Mühendisler Derneği'nin kurulmasıyla modern sendikacılığa ilk adım atıldı. Çeşitli denemelerden geçtikten sonra dünyada ilk refah, gönenç devleti niteliğine ulaşan İngiltere'de, Sosyal Güvenlik organizasyonu ile 16 yaşına kadarki zorunlu eğitim hizmetleri bedelsiz oldu. Şimdi çok düşük olmakla birlikte kimsesiz, yoksul ve çalışamaz durumda olanlara bir aylık bağlanmaktadır. Ağır endüstrinin çekildiği ve madenlerin kapatıldığı bölgelerdeki işsiz kalanlara eğitim kursları yoluyla yeni beceriler kazandırılmakta, yeni iş kollarında istihdam sağlamaları için olanaklar yaratılmaktadır. Tam başarılı olmamakla beraber sanayi şehirlerinin terkedilmiş kıyı mahallelerinin rehabilitasyonuna çalışılmakta, buralara hafif sanayinin yerleşmesi ve yaygınlaşması için uğraşılmaktadır.
Cambridge Üniversitesi'nin Cambridge'in kuzey doğu yakasında bugün binden fazla teknik şirketin faaliyet gösterdiği Tekno-park Üniversite-Endüstri ilişkilerinin geliştirilmesinde en dikkat çekici örnektir. Ticaretin değişmesi, tekstil endüstrisi gibi emek yoğun endüstrilerin İngiltere'yi neredeyse terk etmesiyle önemini yitirmiş olan Liverpool uzun bir süre bölgedeki ekonomik düşüşün çeşitli izlerini taşıdıktan sonra, şimdi software endüstrisinin, özellikle bilgisayar oyunlarının software'nin yazıldığı ve geliştirildiği dünyanın en önemli birkaç merkezinden biri haline dönüşmüştür.
Bugün İngiltere dış satımının yüzde 25'ini üreten, İngiliz Endüstri Devriminin merkezi, II. Dünya harbinin ünlü savaş uçakları Spit Fire'ı, Mini'yi (küçük otomobil) ve Austin Seven'in üretildiği, Londra'dan sonra ikinci büyük malî merkez Birmingham şehri de şimdi büyük bir yenileşmenin eşiğindedir. Lloyds ve Midlands Bank'ın ilk kuruluş yeri olan Birmingham bugün Glasgow, Manchester, Newcastle ve Leeds'den daha çok gayri safi ulusal gelir sağlamaktadır. Şehir yeni bir Rönesans'ın başlangıcım yaşamaktadır; şehirde çok katlı iş merkezleri kurulmakta, yeni birçok yatırım yapılmaktadır. Yatırımlar bilgi ekonomisi ‘knowledge economy' üzerine yoğunlaşmaktadır. Eski fabrika binaları restore edilerek apartmanlara ve modem ofislere dönüştürülmektedir. Birmingham şimdi ‘Avrupa'nın buluştuğu yer' olarak anılmaktadır.