Sevgili Mehmet Eşter Erkiner ile 1980'li yıllarda, Bandırmaspor kalesini koruduğu günlerde çok iyi bir dostluk kurmuştuk. Bordo-beyazlı takımın teknik direktörü Seracettin Kırklar'dı. Bandırmaspor'un antrenmanlarını da yakından izlerdim. Seracettin Hoca'nın, antrenmanlarda Eşter'i bomba gibi şutlarla çalıştırırken, “Tut, kaleci!” diye seslenmesini unutamam.
Sırasıyla Karabükspor, İskenderunspor, Tekirdağspor ve Ankara Şekerspor formalarını giydikten sonra Bandırmaspor'a gelen deneyimli ve iyi bir kaleciydi, Eşter.
O zamanlar Bandırmaspor Kulübü lojmanı, ilçe halk kütüphanesinin karşısındaki binadaydı.
Akşam yemeklerinin ardından, lojmanın hemen yanında, yine Bandırmaspor'un başarılı oyuncularından Orhan Kapçak'ın işlettiği kahvehanede 4 kişi buluşurduk. Ben, Eşter, yine Bandırmasporlu Hayri Arabacıgil ve futbol hakemi Ali Reşat Çağan… Kahvede, iddialı bir şekilde “pişti” partileri yapardık. Benim ortağım Hayri, Eşter'in ortağı ise Reşat olurdu. Genellikle biz kazanırdık. (Şaka, şaka…Karşılıklı kazanır veya kaybederdik.)
Çok iyi anlaşan bir dörtlüydük.
Bandırmaspor'dan ayrıldıktan sonra sevgili Eşter ile yıllarca görüşemedik. Ancak ticaret yaşamına atıldığını, önemli şirketlerde “genel satış müdürü” olarak görev yaptığını biliyordum.
Nihayet, sosyal medya aracılığıyla yeniden iletişim kurabildik, Eşter'le…
Son 11 yıldan beri Antalya'da yaşayan Eşter'in, uzun süredir “Nankörr Biraderler” isimli, gülmece ağırlıklı kitabının çalışmaları içinde olduğunu biliyordum. Hatta bu kitapta yer alan bazı yazılarını da, “tadımlık” olarak, sosyal medyadaki hesabından paylaşıyordu.
İşte şimdi “Nankörr Biraderler” isimli kitap, basıldı. Sevgili Eşter, kitabını da imzalayarak bana gönderme nezaketini göstermiş.
469 sayfa olmasına karşın akıcı anlatımıyla rahatlıkla okunabilen, okuyucuyu güldüren bir kitap.
Kitabın tanıtım bölümünde şöyle deniyor:
“Ekmeğini çalışarak kazanan insanların büyük bölümü, iş hayatında şu veya bu şekilde haksızlığa uğradığını, patronlar yahut amirler zevküsefa içinde yüzerken kendilerine köle muamelesi yapıldığını düşünürler. Bu insanlar çoğu kez haklıdırlar ama çalışma hayatının tersine dönük personel arz talep dengesi sebebiyle seslerini çıkartıp haklarını arayamazlar.
Halbuki çalışan insanların azımsanmayacak bir kısmı, emeklerinin maddi karşılığını alamamış olsa bile, hiç olmazsa ahde vefa gösterilmesine razıdırlar. Maalesef kendisinden başkasını düşünmeyen birçok patron/amir bu basit insancıl isteği hiç umursamaz ve işçisini limon gibi sıktıktan sonra kabuğunu çöpe atar.
En azından çalışanlar böyle hisseder…
Yazarın kolay okunur şekilde yazdığı “Nankörr Biraderler” kitabı, batmış bir şirketin patronlarının kurtuluş sürecinde ve sonrasındaki davranışlarının çelişkisini bazen hüzünle, bazen de eğlenceli şekilde anlatır.
Yapıt, genel olarak bütün emekçilere örselenmiş duygularını anımsatmak, hatta onlara kendi yaşamlarından kesitler sunmak üzere kurgulanmıştır.
Öykü, bilim kurgu olmayan ama günümüze çok benzeyen hayali bir ortamda geçer.
“Nankörr Biraderler” bir mizah yapıtı değildir ama bazı yerlerde Kabil ve Habil Çokmutlu'nun bitmek bilmeyen gafları ile karşılaştığınızda içinizden ‘kıkırdamaktan' okuduğunuzu anlayamaz duruma gelirseniz, kitabı kapatıp rahatça gülmeniz önerilir.”
NİCE KİTAPLARA EŞTER
Futbolcular, genellikle okumayı ve yazmayı fazla sevmezler.
Eşter, onlardan farklı…Okuyor, gözlemliyor ve yazıyor.
“Nankörr Kardeşler” isimli ilk kitabı, gelecekte yeni kitaplarını da müjdeliyor sanki.
Sevgili Eşter'i yürekten kutluyor, ilk kitabının okuyucusunun çok olmasını diliyorum.