Son yıllarda ülkemizde hukuk ve yargı çok tartışılıyor. Bu konuda en gerçekçi değerlendirmeyi elbette ki hukukçular yapmalı.
Bu alanda en yetkin kişilerin başlarında hiç kuşkusuz ki, Av. Fikret İlkiz gelir. Hukukun her alanındaki yetkinliğinin yanı sıra özellikle basın ve medya hukuku konusundaki uzmanlığı ise hiç tartışılmaz.
Fikret İlkiz'i, hukuk danışmanlığını yaptığı yıllarda, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin çeşitli il ve ilçelerdeki seminerlerinde nasıl da pür dikkat, zevkle dinler, notlar alırdım.
Dostluğumuz hiç kopmadı, Fikret Bey'le…Herhangi bir haberim veya köşe yazım nedeniyle yargıda başım ne zaman sıkışsa hemen sayın İlkiz'i arayarak, yardım istedim. Bir gün bile olsa “hayır” yanıtını almadım, iş yoğunluğuna rağmen…”Önder, sen o yazıyı bana ilet. Gereğini yaparım” der, davayla ilgili savunmamı veya benim açacağım davanın metnini en kısa sürede elime ulaştırırdı. Bir kez daha binlerce teşekkürlerimi iletiyorum, Fikret İlkiz'e…Dostluk, hele hele onunla dostluk bir başka güzel!
Bir dönem Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü'nü de yürüten İlkiz, yaz tatillerini Erdek'e bağlı Tatlısu Mahallesi'ndeki yazlık evlerinde geçirir. Geçtiğimiz günlerde kendisiyle yazlık evinde buluştuğumuzda duyduğum mutluluğu anlatamam.
Fikret Bey, ricamı kırmayarak, benimle ülkemizin hukuk ve yargısının bugünkü durumuyla ilgili bir sohbet gerçekleştirirken, bu sohbeti arkadaşım Zeki Karadeniz, “Bandırma Manşet” adına görüntüledi ve yayınladık. Bu haberi “Bandırma Manşet” internet haber sitesinde bulabilirsiniz.
Sayın İlkiz'in, her cümlesinin önemli olduğu bu söyleşiden bazı çarpıcı bölümleri sizlere burada bir kez daha yansıtmak istiyorum:
“Bugün, Türkiye'de hukuk ve yargı sisteminin durumu kötü bile değil, çok kötü! Basın özgürlüğü, tüm özgürlüklerin omurgasıdır. Gerçek demokrasilerde işini yapan bir gazetecinin bile hapsedilmesi kabul edilemez. Gazeteciler için tutuklanmalar ise en son başvurulacak bir yol olmalıdır. Ceza Kanunu'na göre ceza davaları en son çaredir. Ceza Kanunu, cezalandırma kanunu değildir. Siyasi iktidarlar, her dönemde gazetecileri ceza davaları, ceza tehditleri ve tutuklamalar yoluyla susturmaya çalışmışlardır. Ancak gazeteciler, hiçbir dönemde bugünkü kadar baskıyla karşılaşmadı. Bu baskılar sonunda ülkemizde hem yargı, hem medya, hem de toplum kaybetti. Medya baskısı nedeniyle kör bir toplum yaratıldı. Haberin dolaşımı engelleniyor. Haberin dolaşımının engellenmesi, tüm toplumun doğru bilgiye ulaşmasının önündeki en büyük engeldir.”
HAK İHLALLERİNDE İKİNCİ SIRADAYIZ
Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu ortamda en önemli sorunların başlarında adil yargılanmanın ihlali, uzun tutukluluk süreleri ve ifade özgürlüğünün, bir başka deyişle basın özgürlüğünün olmamasıdır. Basın özgürlüğü, tüm hak ve özgürlüklerin omurgasıdır. O olmazsa, diğer özgürlüklerden söz edilemez. Bugün, tüm dünyada, en çok hak ihlali yapılması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunan ülke vatandaşları arasında birinci sırada Rusya, ikinci sırada Türkiye ve üçüncü sırada İtalya geliyor.
DEMOKRASİLERDE PARTİLER KAPATILMAMALI
Ülkemizde Hâkimler Savcılar Kurumu(HSK) kağıt üzerince var ama işlevsiz.
Anayasa Mahkemesi üyeleri, yürütme tarafından değil, tamamen bağımsız kişilerden seçilmeli.
Türkiye, sağ veya sol tandanslı hangi parti olursa olsun, siyasi partileri kapatmalardan artık vazgeçmelidir. Demokrasilerde sorun, parti kapatmak yerine demokrasi içinde çare üreterek çözülmelidir. Partiler, bugün Türkiye'nin neden siyasi partiler mezarlığı durumuna geldiğini düşünmelidir. Kapatılan bir partinin ardından, yine aynı çizgide, başka bir isimle parti kuruluyor. Öyleyse neden hâlâ parti kapatmaya çalışıyoruz?”
Av. Fikret İlkiz, yine de hukuk ve yargının geleceğinden umutsuz olmadığının altını çizerken, “Tabii ki, geçmişteki hatalarla cesaretle yüzleşmek koşuluyla…” diyor.