Son günlerde yapılan kamuoyu anketlerinde öne çıkan birinci sorun ‘ekonomide yaşanan sıkıntılar, vatandaşın geçim sıkıntısı' ağırlıklı sorun olarak çıkmaktadır.
19 yıllık AKP iktidarının göreceli olarak ekonomide başarılı olduğu, bazı seçim sonuçlarına olumlu yansıdığı hep iddia edildi. Hatta AKP iktidarının seçim mottosu haline gelen ‘AKP iktidar olsun, istikrar sürsün' veya ‘aman istikrar bozulmasın' kaygısıyla iktidardan yana tercihte bulunanların şimdi elinde kalanları kaybetme korkusunun sardığı, geçinmekte zorlanıyorum diyenlerin oranının her geçen gün arttığı kamuoyu anketleriyle anlaşılmaktadır.
İktisatçıların, ekonomi yazarlarının ortak tespiti ‘ekonomideki olumsuzluklar' ve seçim değerlendirmesinde bulunan kanaat önderlerinin ağırlıklı görüşü AKP iktidarının biriktirdiği ‘ekonomik sorunları' çözemeyeceği ve şimdiye kadar olduğu gibi işinin kolay olamadığı görüşü ağırlıktadır.
Yerleşik hale gelen bu kanaati ‘EKONOMİDE DERİN GÖÇÜK' başlığıyla kitaplaştırdığı kitabını, Prof. Dr. Esfender Korkmaz hocamız imzalayarak göndermiş. Bir solukta okuduk. AKP yakın öncesi ve iktidarın dört dönemi girişiyle, 8 ana başlık ve 9'ncu sonuç: zor ve zahmetli çıkış yolu önermeleriyle biten kitapta sadece yaşanan ekonomik sorunlar yok aynı zamanda çözüm önermeleri de var.
Elbette kitabı okumanızı öneririz ama kitaptaki bazı tespitleri de paylaşmak isterim.
Türkiye diğer gelişmekte olan ekonomilerden iyice ayrıştı. Bu ayrışma pandemiden dolayı değil, pandemiden önce 2019 yılında da gelişmekte olan ülkelerde ortalama büyüme oranı %4 iken Türkiye'de %0,9 oldu.
Uluslararası iki sigorta şirketinin 2020 küresel iflas raporuna göre gelişmekte olan ülkeler içinde en fazla iflasların olduğu Türkiye'dir.
Yine 2020 yılı işsizlik verilerine göre: açıklanan işsiz sayısı 4 milyon 61 bin, iş aramayan fakat iş bulsa çalışacak olanların sayısı 4milyon 219 bin, fiili işsiz sayısı 8 milyon 280 bine, fiili işsizlik oranı %23,6'ya yükselmiştir.
2021 başında bankaların takipteki kredilerinin oranı %5, takibi ertelenen kredilerin oranı %15'tir. Hangi veriye bakarsak bakalım Türkiye'de 15 milyon insan mutlak yoksuldur. Dış borçlarda temerrüt riski yüksektir. Türkiye aramalı ve hammadde ithal etmezse, üretim yapamaz ve bu tablo misliyle kötüleşir.
Siyasi iktidar bu sorunları görmezden geliyor ve ekonomiyi algı üstüne götürmek istiyor. Oysaki ekonomide hamaset ve algı karın doyurmadığı için sürdürülemezdir. Buna da politikasızlık denir.
İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Önemli olan bu politikaları ters tarafın kesmeyeceği şekilde uygulamaktır. Buna karşılık yarınlara ait politikalar yoksa yani politikasızlık varsa, bu defa politikasızlığın her iki tarafı da tersten keser, Türkiye'de olan budur.
Siyasi iktidar, planlamayı kaldırdı, IMF'nin kur politikasını değiştirmedi, dış ticaret politikası yok, sermaye hareketlerinin kontrolü yok, bir istihdam politikası yok.
AKP Genel Başkanı Erdoğan her zaman despottu. Parlamenter sistem kısmen yolunu kesiyordu. Parlamenter sitemin yetkisiz hale getirilmesi, Türkiye için güven şoku oldu. Bundan sonra Türkiye'de yatırım beklemek gerçekten de safdillik olur.
Konda araştırmanın açıklanan anketine göre Ekim 2020'de ‘kıt kanaat geçinme' oranı %60'tan %53'e düşmüştür. Yani kıt kanaat geçinenler azalıyor. Geçinemeyenler artıyor. Aynı ankette geçinemediğini veya ödemelerini yapamadığını belirtenlerin oranı önceki ayda %22 iken son ay %28 seviyesine çıkmış. Yani çok hızlı fakirleşmişiz.
İBB 23 Mayıs 2020 araştırmasına göre, İstanbul halkının üçte biri açlık sınırında yaşıyor.
Dünyada pandemiye en az maddi destek veren ülkeler olarak, son sırada Meksika ve ikinci sırada Türkiye geliyor. Türkiye Pandemiyle mücadeleye GSYH'sının %1,1'i kadar kaynak ayırdığı için dünyada en az kaynak ayıran ülkeler arasında olduğu belirtildi. Türkiye'de Covid-19 kapsamında 2020 yılında yapılan toplam nakit desteği 42,8 milyar TL'dir.
Öte yandan yapılan toplam 42,8 milyar TL'lik nakit transferin 35 milyar TL'si İşsizlik Sigorta Fonundan yaklaşık 6,4 milyarı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonundan ve 2 milyar TL'si ise bağış kampanyasından sağlanmıştır (hani o cep mesaj hattıyla toplanlar var ya).
128 milyar sorusu sorulmadan olmaz: Bolu, Mengen, Gerede/Hamsi oynar derede/Bir de böyle soralım/128 milyar dolar nerede?
Birçok tablo ve grafiksel verilerle zenginleştirilen kitabın son bölümünde yer alan çözüm önerilerinin bazılarını paylaşmak isterim:
-Kamu kaynakları etkin kullanılmalıdır. Bütçeye yeniden meclis ve Sayıştay denetimi getirilmelidir. Meclis denetimi dışındaki fonlar ve uygulamalar kaldırılmalı; tüm kamu sektörünü kapsayacak ‘'global bütçe'' uygulamasına gidilmelidir.
-Varlık Fonu kaldırılmalıdır. Bütçeden popülist harcamalar ve şatafat giderleri, her şehirde bir fabrika yapmak ve halka iş dağıtmak için kullanılmalıdır.
-Dolaylı vergiler düşürülmeli, asgari ücretin tamamı vergi dışı tutularak, halkın satın alma gücü artırılmalıdır.
-Kamuda yolsuzluklar için ağır müeyyide getirilmelidir. Zira yolsuzluklar kamuda mal ve hizmet maliyetlerinde verimliliğin düşmesine ve maliyetlerin artmasına neden olur.
-Kamu-Özel İşbirliği Kanunu tamamıyla kaldırılmalıdır. Talep garantisi dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir uygulamada yoktur. Bu yolla yapılan, köprü, tünel, yol, hastaneler, cari yatırım değeri ile devletleştirilmelidir. Devletleştirme ödemeleri, bu kapsamda yapılan yatırım gelirleri ile karşılanmalıdır.
Nehir söyleşi akıcılığında, kolay anlaşılabilir, ekonomideki serencamımızı anlatan ‘'Ekonomide Derin Göçük'' kitabı 20 yıllık yaşananlar ve çözüm önerileriyle yararlı bir kaynak kitaptır.