AMERİKAN EKONOMİSİNDE TEKELLEŞME
İncelenen endüstrilerde; petrol, demir ve çelik, demiryolları, denizyolları ve bankacılıktı, görüldüğü gibi endüstri liderlerinin uyguladığı stratejilerden, ya da John Kenneth Galbraith'in belirttiği gibi (Galbraith; 1956, 35-36) özellikte deneyim ekonomisinden (the economy of experiences) doğan organik nedenlerden dolayı her endüstride doğal firma birleşme bütünleşmesi (consolidation) ve yoğunlaşması (concentration) oluşmaktadır. Tarım ve çok az endüstri dalı dışında her endüstriye birkaç firma hâkim olmaktadır. Bu nedenle de daha sonra bu endüstrilere yeni firmaların girmesi zorlaşmakta hatta imkânsızlaşmaktadır. Uzun zaman alan deneyim birikimi mevcut şirketlerde etkin çalışmanın kaynağı olurken ;yeni firmalar bu birikimden yoksun olduklarından eskilerle rekabet edemez durumdadır. Devlet yardımıyla, hatır ve gönülle endüstriye yeni girenlere rekabet olanağı sağlayacak bir çok fırsat tanınmış olmasına karşın hiçbir zaman bu gayretlerden başarılı sonuç alınamamıştır. ABD.'de görülen bu eğilim yalnız oraya özel bir şey değildir. Aynı durum, Avrupa ülkelerinde de görülmektedir. Galbraith'in 1950 ve 60'larda saptadığı bu durum 2000'ler sonrasında da dünyanın en belirgin olgusudur. Geleneksel endüstrilere ek olarak son yılların hızla gelişen iletişim; onun alt bölümleri olan yazılı ve görsel yayıncılık, telekomünikasyon endüstrilerinde, eğlence endüstrisinde (entertainment) aynı gözlemler dikkati çekmektedir. Türkiye'de de bir çok endüstride birkaç firmanın yoğunlaştığı ve oligopol durumu oluşturduğu göze çarpmaktadır, Galbraith ABD. için ‘eğer günün Amerikan nesilleri yaşarsa çelik, bakır, otomobil, lastik, sabun, kahvaltılık yiyecek, sigara, viski, yazar kasa gibi ürünleri sadece birkaç firmadan satın alacak' diyordu. Günümüzde bu ürünlere TV, cep telefonu, gazete, eğitim, hamburger, bilgisayar ve paket seyahat gibi ürünler de katıldı. Yalnız ABD.de değil Türkiye dahil bütün dünyada bu olgunun geçerli olduğu izlenmektedir. Bu yoğunlaşma klasik kapitalist teorinin ana varsayımı olan fiyatını kendi başına saptamayacak bir çok üreticinin olduğu iş ortamını hiçe saymaktadır. Eskiden eğer monopoly, duopoly ya da oligopoly durumu varsa bu kartelleşmeyi önleyecek antitrust yasalarla çözümleneceği düşünülürdü. Bugün oligopolist pazarlar değiştirilemez bir gerçektir. Üstelik bu pazar ulusal olmaktan çıkmış küresel nitelik kazanmıştır. Bu oluşumu 1930'larda gören Harvard'dan Prof.E.H.Chamberlin ve Cambridge Üniversitesi'nden Mrs.Joan Robinson tam olmayan (eksik) rekabet (imperfect Competition) teorisini geliştirdiler. Tam rekabetle, monopolinin arasında bir yerde olan bugünün birçok endüstri ortamını bu görüş teorik olarak inceler.
Galbraith'e göre ‘gerçek hem çok basit hem de çok karmaşıktır. Çok basit; çünkü endüstride bulunan birkaç firma aralarındaki en büyüğünün liderliğini ‘zimnen' açıklama yapmadan takip etme karan alır. Bu firma başkalarını değil kendini düşünerek fiyatlamayı yapar, diğerleri de buna uyar. Fakat işin karmaşık yanı şudur: talebin çok fazla olmadığı zamanlarda herhangi bir firma fiyat indirimine gidebilir. Diğerleri de buna mecburen uyabilir. Fakat fiyatlan yükseltme gerektiğinde diğerleri ilk başlatana uymayabilir. Oligopolist : pazar ortamında fiyat indirimine gidecek firmanın piyasadaki üstün yeri olup olmadığı önemlidir' (Galbraith; 1956,42).
Firmalar için bu ortamda yaşayabilme ilk amaç, ikinci amaç de kâr ve prestijdir. Fiyat rekabetinin bir metod olarak kullanma olanağının azaldığı bu ortamda önemli araç pazarlama, satıcılık ve reklamdır. Belki üretimde kaynakların en etkin şekilde kullanılması bir anlamda yerini böylece reklâm ve dağıtıma yönlendirmiş, maliyet artışına bırakmış olmaktadır. Firma tarafından bu masrafları yapmak tüketicinin lehine midir, değil midir ve endüstride mevcut birkaç firmanın gücüne karşı bir karşıt güç (countervailing power) var mıdır ve pazardaki az firmanın davranışları iş ahlâkıyla nasıl bağdaşır gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Amerikan kapitalizminin başlangıç merkezi Boston, New York ve Philadelphia geniş açılı üçgeni içinde William Pen'in şehri Philadelphia'nın özel bir yeri vardır. Philadelphia, Amerika'nın 1682 Temmuz'unda ilk planlanmış, parsellenmiş ve göçmenlere açılmış şehridir. Zenginlerin yaşadığı bölgeler, Schuylkill nehrinin batı yakası olan Batı Philadelphia, nehrin doğusundaki şehrin merkezi Market Street'den Delaware nehrinin kıyılarına kadar uzanan (downtown) şehrin doğu bölgesidir. Şehrin merkezindeki Rittenhouse Square ve çevresi XIX. yüzyıl Amerikan aristokrasisinin yaşadığı bölgelerdi. Şehrin banliyösündeki Main Line ve Chestnut Hill'in büyük bir bölümü, halâ şehrin en zengin bölgelerindendir. Pennsylvania Railroad şirketi Genel Müdürü Thomas A. Scott, meşhur bankacı Drexel and Co kurucusu Francis M. Drexel (Şimdi on cadde Batıda Drexel Üniversitesi bulunuyor), J.B.Lippincott yayın şirketi sahibi Joshua B.Lippincott, John Wyeth and Brothers ilaç firması kurucusu Frank Wyeth, Pennsylvania Salt Manufacturing şirketi sahibi Thomas Sparks, 34 ve 44'üncü caddelerle Market and Pine caddeleri arasında yer alan Benjamin Franklin'in kurduğu Pennsylvania Üniversitesinin en büyük malî destekçisi Charles Lennnig. ve benzeri daha bir çok kişi Rittenhouse Square ve çevresinde yaşıyordu. Downtown Philadelphia'daki şimdiki Society Hill semti, yine elit gurubunun ikamet ettiği bir bölgeydi. Şehri batıdan doğuya kesen Market Street tüccarların ofisleri ile bugün Pennsylvania Üniversitesinin bulunduğu West Philadelphia'daki bir çok semt de onların saray ve köşk benzeri malikâneleri ile dolu idi. 1960'ların West Philadelphia'sı giderek zencilerin yerleştiği harap, yıkılmış evler, Market Street'de muazzam, güzel fakat bakımsız içinde kullanılmış eşyalar satılan yarı boş binalarla bir hayâlet şehre dönüşmüştü. Amerikan bağımsızlığının ilan edildiği ilk meclisin bulunduğu Independence Mail (Bağımsızlık Meydanı) daha doğuya gidildiğinde şimdiki Society Hill'deki harap, eski ev ve eski işyerleri arasında bir Pazar günü, ya da herhangi bir akşamüstü karanlığında gezmek için cesaret isterdi.
Sonra devletin büyük yardımıyla Society Hill tekrar yaşanacak yer haline geldi. Market Street, gökdelenler doldu. Batı Philadelphia tamamen zenci hakimiyetine geçti. Rittenhouse Square halâ zenginlerin oturduğu, fakat bu kez eski zengin ailelerin torunları ya da torunlarının torunları yaşlı kişilerin yaşadığı yer haline dönüştü.
Vine Street'den sonra başlayan Society Hill ile sınır kuzey Philadelphia bölgesi ise şimdi 40-50 yıl önceki gibi çok fakir zencilerin pencere camları kırılmış, kapıları açık, sokakları pislik içinde yaşam sürdüğü korkulu bir bölge olmaya devam ediyor. Geceleri değil gündüzleri bile bölgede yürümek insana korku veriyor, içini ürpertiyor.
Kapitalizmin, endüstrileşmenin yarattığı yükselen maddî değerler toplumun hangi kesimlerine refahı getiriyor. Yoksulluk sınırında hatta daha aşağısında yaşayan toplumun alt tabakalarıyla, nerdeyse burun buruna yaşayan orta sınıf, orta sınıfın üst tabakaları, zengin sınıflar bu büyük soruna niçin çare bulmuyorlar, yoksa çare mi bulamıyorlar, buldukları çare yeterli mi olmuyor. Yirmibirinci yüzyıl yalnız gelişmiş bir ekonominin yoksulluk sorununa değil gelişmekte olan, yoksulluktan çıkmağa uğraşan bir ekonominin yoksulluk sorununa nasıl bir çare bulabilecek. Aslında gelişmişlik ne demek, insanlar gerçekten gelişmek istiyor mu? Yoksulluk yalnız genç nüfusların yoksulluğu değil. Yoksulluğun bir başka boyutu da fakir kesimlerin emekli olmuş yaşlıları. Parlak, kuşe kağıtlı, bol çıplak mecmuaların, magazinlerin överek sözünü ettiği Miami'nin fakir semtlerinden geçen biri özellikle çok sıcak ve rutubetli havadan dolayı ancak bir akşam üstü bir nefes almak için evinin önünde merdivenlere oturmuş ihtiyarlarla karşılaşır. İngiltere'de Victoria devrinin benzeri birbirinin aynı iki ya da üç katlı küçük, biribirine bitişik yüzlerce evin önünde yüzlerce-hatta binlerce ihtiyarın merdivenlere oturmuş görüntüsü insana büyük bir hüzün verir. Çoğu kişinin Güneyde Florida'da emekliliğini geçirmesinin nedeni iklimin sıcak olması ve siyatik ve romatizma gibi ağrılarını az hissedebilmesidir. İhtiyarlar ailelerinden yalnız Noel'de Noel kartı alabildikleri zaman çok memnun, bir anlamda gönül ağrılarını bastırmış kişilerdir. Sosyal Güvenlik yönetiminden aldıkları çok az bir emekli aylığı ile geçinmeye çalışmaktadırlar. Bu görüntü yalnız Miami'ye özel bir durum değildir. Hastalık sigortası kartı olmayanın âcil de olsa hastaneye alınmadığı bir genel ortamda aynı tip mahalleler dünya zenginliğinin merkezi New York'da Manhattan'ın fakir mahallerinde, Philadelphia'da Rittenhouse Square'ın üç dört cadde güneyindeki South Street ve onun Güney ötesinde de görülür. Zamanında emek gücünden yararlanılmış, şimdi posası çıkmış ve bir kenara atılmış, özellikle yeni teknik gelişmelerin oluşturduğu yeni yaşama biçimine ayak uydurması mümkün olmayan şaşkın, şaşırmış, yaşlı, kaybolmuş binlerce, yüzbinlerce, milyonlarca insan.
Bu ve bundan önceki bölümlerde endüstri devriminin ilk yer aldığı İngiltere'yi, en geniş uygulama alanı ABD'ni inceledikten sonra takip eden bölümde kapitalizmin aynı yüzyıldaki Türkiye'deki gelişmesini ve bununla ilgili ahlâk sorunları ele alacağim.
“İNSAN TANRIYA ANCAK İYİ İŞLERLE ULAŞABİLİR” HACIBEKTAŞ VELİ