Bu girişime izin verilmemeli ve mutlaka püskürtülmeli.
Bandırma'ya bağlı Misakça Mahallesi'nde, Filamingoların beslenme alanı olan bölgeden söz ediyorum. Hazineye ait olup, “ham toprak” olarak nitelenen 40 dönümlük bu bölgeye bir özel kuruluş, karides üretme tesisi kurmak istiyor. Bir başka iddiaya göre ise “Gönen Çayı deltası” olarak bilinen bu bölgeye tekstil fabrikasına hammadde üretecek bir tesis kurma girişimi var. Şu anda da zemin etüdü yapıldığını duyuyoruz.
Hangi amaçla olursa olsun, buraya tesis yapılması ayıptır, günahtır! Doğanın bağrına saplanacak bir hançerden farksızdır.
Misakça Mahallesi Muhtarı Refik Öztürk ile konuşuyorum. Muhtarın anlattıkları arasında şu nokta özellikle dikkatimi çekiyor. Misakçalıların, 100 imza toplayarak şiddetle karşı çıktıkları bu tesisi kurmak isteyenler, muhtara 1-2 milyonluk otomobilleriyle gelerek gayet pişkin bir şekilde, “Bu işe neden karşı çıkıyorsunuz?” diye sorduklarında muhtar, kendilerine, “Misakça'nın doğasını alt üst edecek bu tesisi istemiyoruz. Üstelik burada Filamingolar da besleniyor” deyince gözlerini sadece para hırsı bürümüş bu kişiler, gayet pişkince, “Merak etmeyin. Filamingoları biz besleriz!” yanıtını vermişler. Şaka gibi!
“KUM ZAMBAKLARI” DA VAR
Şu önemli noktanın da altını çizelim. Filamingolar için üreme, beslenme ve barınma alanı olmalarının dışında bu bölgede, dünyada sayıları çok azaldığından, Birleşmiş Milletler Çevre Kuruluşu tarafından koruma altına alınan “Kum Zambakları” da bulunuyor. Yine o yöredeki sazlık bölgede önemli bitki popülasyonları da var.
2016 yılının haziran ayında, yine aynı kuruluş, bölgeyi “Ulusal önem taşıyan sulak alanlar” arasında almış.
Misakça'da yaşayanlar ise bu konuda son derece bilinçli. Bölgeye, elinde tüfekle hiç kimse yanaşmıyor, sazlıkları kesmiyor. Onların düşüncesi, kuş izleme kuleleri de kurularak bu bölgenin gelecekte “Özel Milli Park” durumuna dönüşmesi.
Misakçalıların yapılmasına şiddetle karşı çıktığı, orada yaşayan Filamingoların “ölüm fermanı” anlamına gelecek bu tesise başta Bandırma olmak üzere yöremizdeki çevre kuruluşlarının, çevreye gönül veren herkesin tepki göstermesi gerekir.
Yine yıllar önce bu bölgede, deniz analarını toplamak ve işleyerek yurt dışına satmak için kurulmak istenen bir tesisin de yaşama geçirilemediğini, hatta temellerinin bile hâlâ orada kaldığını biliyorum.
Nedir bu Misakça'nın çilesi?
Bölgeye kimyasal ve ağır sanayi tesisleri kurulmak istenmesinden sonra şimdi de sıra karides üretme veya başka amaçlı tesislerin kurulmasına mı geldi?
Kapıdağ gibi bir doğa cennetine, kimseye sorulmadan, Çevre Etki Değerlendirme Raporu(ÇED) alınmadan, bir oldu bittiyle Rüzgâr Enerji Santralleri(RES) kurulur, kimsenin sesi çıkmaz!
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BASKİ, Yukarı Yapıcı Mahallesi kanalizasyonunun, bir dere aracılığıyla aktığı Yukarı Yapıcı Göleti'nden, Erdek'e içme ve kullanma suyu verirken, gayet pişkince, “Biz suyu göletin yüzeyinden veriyoruz” diyebilir, kimsenin gıkı çıkmaz. Halen bu sağlığa son derece aykırı uygulama sürerken yetkililerin suskunluğunu anlamak mümkün değil!
Kyzikos gibi dünyaca ünlü, “Dünyanın Sekizinci Harikası” olarak kabul edilen Hadrianus Tapınağı'nın üzerinden yüksek gerilim hattı geçirilir, dilimiz tutulur!
Marmara Denizi, yılların ihmaliyle müsilaja boğulur, neden sonra “önlem alınacağı” söylenir, o da uygulanırsa!
Şimdi de sıra “Gönen Çayı deltası”nda, Filamingoların beslendiği alana geldi.
“Utanın” diyeceğim ama gözlerini para hırsı bürümüş insanlarda utanma olur mu?