Daha önce yazdığım ve sizlerle paylaştığım bazı konuları, tekrar yazmak düşüncesinde idim.
Örneğin;
Okullar açılmalı, eğitim ve öğretim mutlaka yüz yüze yapılmalıdır. Bunun için tüm öğretmenler, okul çalışanları, servis şoförleri ve de tüm öğrenciler aşılanmalıdır. Okul ve dersliklerin fiziki konumları düzenlenmelidir. Temizlik ve hijyen önlemleri alınmalıdır diyecektim.
*
Yanan orman alanlarının yeniden yeşertilmesi için hemen şimdiden çalışma ve planlamaya başlanmalıdır. Buraların kesinlikle imara, yapılaşmaya ve maden işletmeciliğine dönüştürülmesi önlensin uyarısı yapmayı düşünüyordum.
*
Suriyeli göçmenlerin ülkelerine geri döndürülmeleri için çalışma başlatılmalı diye yazacaktım. Bu konu önümüzde dururken, Afgan göçmenler konusu patladı. İnsanlarımız işsizlikle boğuşurken, ülkemiz yol geçen hanına dönüştüğünü yazmak vardı.
*
Yaz ortasında Karadeniz Bölgemizdeki sel felaketinin neden ve sonuçları üzerinde duracaktım. Bu kadar büyük can kaybının sorumlusu Hidro Elektrik Santralleri (HES) mi? Dere yataklarına inşaat ruhsatı veren yerel yöneticiler mi diye soracaktım.
*
Elektriğin günlük yaşamımızdaki önemini biliyoruz. Faturaların bu kadar yüksek gelişi nedenleriyle ilgilenmek gerekiyordu. Elektrikte özelleştirme yüksek faturaların baş neden mi acaba diye yazacaktım.
*
Kanser ilaçlarında yapılan vurgun haberlerini ele almak vardı. Nasıl olabiliyor 160 lira girişi olan ilaç 6-7 bin liraya satılıyor? Bunu yapan, yapılmasına göz yuman insan görünümlü yaratıkları yazmak gerekiyordu.
*
Korona salgını ile mücadelede bütün dünya normal yaşama dönerken, bizde hastalığın her gün 250 insanımızı yaşamdan koparıyor olmasının nedenleri üzerinde durmak varken, ben bu hafta başka bir tehlikeye dikkat çekmek istiyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları yerine Malazgirt Zaferini kutlamayı tercih etmek ‘'Kutlu Doğum Haftası'' montajına benzedi. Oysaki iki zafer de Türk halkının başarısıdır. Bunu yazabilirdim.
****
Bu yazımda, daha da önemli olduğunu düşündüğüm din devletini, din kurallarıyla devlet yönetme anlayışını yazacağım.
Neden mi?
Afganistan'da Taliban adlı dinci, şeriatçı örgüt yönetimi ele geçirdi. Taliban din eğitimi almış, talebeler topluluğu demekmiş. Dinci, gerici, ilkel ve cani (kan dökücü) insanlar topluluğudur. Yönetimi ele geçirdikten sonra yaptığı uygulamalar herkesi dehşete düşürecek gelişmelerdir.
Sosyal medya kanallarından gelen görüntüler korkunçtur. Tekbir sesleriyle, elleri arkadan bağlanmış insanların kafasına kurşun sıkmak, boğazından kesmek, daha ne kötü görüntüler izledim. Korkunçtu.
Bu görüntüleri ben paylaşmadım. Aklım ve vicdanım izin vermedi. Hayret, bir insan ne hale gelebiliyor. Din adına bu dehşet verici eylemler yapılıyor. Yazık, çok yazık, insanlık bu mu? Din bu mu? Hiçbir din böyle bir emir vermez. Bizim dinimiz hiç vermez.
Fatiha suresini okuyarak korkunç cinayetleri işleyenler, dine hizmet etmiş olamaz. Dahası, dinimize zarar vermiş olurlar.
****
Dindar olmak başka, dinci olmak başkadır. Dinden geçim sağlayanlar, ülkemizi din kurallarıyla yönetmek isteyenler dincilerdir. İnançlı, dindar insanları bunlara katmamak gerekir.
İşte Büyük Atatürk, Cumhuriyetimizi kurarken laiklik ilkesini bunun için önemsemiştir. Laik devlet din kurallarıyla yönetilmez. Aklın, bilimin ve çağın gereklerine ve ihtiyaçlara göre yönetilir.
Din yasaklanmamıştır. İbadet yasaklanmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığını Atatürk kurmuştur. Kuran-ı Kerim'i anlamak için okunsun diye Atatürk Türkçeye tercüme ettirmiştir. İhtiyaç kadar imam hatip okulu ve ilahiyat fakültesi Atatürk zamanında açılmıştır.
Atatürk'e dinsiz diyenler yalancıdır. İftiracı ve nankördür.
Dinci, dinden çıkar sağlayan insanlar, işte böyle tarikatlarda, örgütlerde, guruplarda Talibanlaşıyorlar. Çoğu zaman iyi niyetli başlayan örgütlenmelerin ucu açıktır. Terörist örgütlere dönüşme ihtimali her zaman vardır. Böyle örgüt ve tarikatlar Türkiye'mizde de vardır. Dinci partiler, tarikatlar ve örgütlere karşı uyanık olmalıyız.
****
Laik devletin önemi, değeri bu canlı yaşananlar sayesinde daha iyi anlaşılıyordur umarım.
Taliban'ın yaptıklarını, kadınlara tutumunu bizim kadınlarımız-kızlarımız bir kez daha düşünmedirler.
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet, sağlam temeller üzerine kurulmuştur. Yine de dinci saldırılara karşı korunmalıdır. Çünkü din kurallarına dayalı yola girilirse, Taliban durağına kadar gidilir.
Laik devlet yapısı, en doğru devlet şeklidir.
Laik devlette eğitim, din etkisine sokulmaz. Bilim yol göstericidir.
Laik yaşama biçimine alışmış toplumlarda, toplum huzurlu olur. Herkesin inancı da, ibadeti de, vicdanı da kendi özgür kararıyla gerçekleşir.
Cumhuriyetimiz birinci yüz yılını tamamlamak üzeredir. Menemen, Sivas, Kahramanmaraş olayları gibi üzücü olaylara rağmen huzur içinde yaşadık. İkinci yüzyılda ve ebediyen (sonsuza kadar) huzur içinde yaşamak istiyorsak ‘'…..laik, demokratik, hukuk devletine………'' sahip çıkmalıyız.
Zafer Bayramınız kutlu olsun……