TARİH İÇİNDE ÖNERİLEN ÇÖZÜMLER; 1
XVI. yüzyıldan başlayıp XVII. yüzyılda da devam eden hükümdar ve vezirlere verilen ‘nasihatnameler'in ilki Asafname-(Hazreti Süleyman'ın akıllı veziri Asaf'ın kitabı) sadrazam Lütfi Paşa tarafından (1488-1563) 1539'da Kanuni Sultan Süleyman'a verilmiştir. Lütfi Paşa bu Asafnamesinde (Shaw; 1982, 390) özetle;
1.Akıllı bir vezirin aç gözlü olmaması, özel çıkarlarını düşünmemesi, hükümdarı halkın mülkiyet hakkının korunmasına inandırması gerektiğini,
2.Sadrazamın padişahla ilişkilerinde açık olmasını, sonuca bakmadan böyle davranabilmesini ve her ne ad altında olursa olsun armağan kabul etmemesini
3.Atamaların kişinin özel dostlan ve özel politik durumlar dikkate alınmadım yapılmasını, memurlarla ilgili şikâyetlerin en kısa zamanda soruşturulmasını
4.Devlet bütünlüğünün korunması için dürüst bir yolla sorunlara çözüm bulunmasını
5.Giderlerin kısıtlandırılmasına gidilmesini
6.Giderlerin gelirlere uymasını, çiftçilerin toprakta kalıp toprağı işlemeleri için gereksiz ve ağır vergilerin kaldırılmasını savunuyor ve şöyle diyordu: “ Saltanat, hazine ile ayakta durur. Hazine de tedbir ile olur. Zulum ve işkence ile olmaz. Sultan Süleyman tahta çıktığı sıralarda gelir gidere denk olmuştu. Gelir giderden mutlaka fazla olmalıdır. Asker az gerek, uz gerektir. Sık sık maaş arttırmanın iyi tedbir olmadığını bilmeli emekliye ayırma işlemlerinde titizlik gösterilmelidir. Halka ise fazla yüz verilmemelidir. Halkın malı çok olursa kimse ona saldırmamalı ama halkı giyimde, kuşamda, atda ve malda sipahi gibi süslendirmemek gerekir.' (Minibaş; 1994-23)
1631 yılında, bir Arnavut devşirmesi ve dönme olan Mustafa Koçi Bey de yazdığı Risalesini IV.Murat'a sunmuştur. Koçi Bey Osmanlıda gerilemeyi dört nedene bağlamıştır; (Shaw;1982, 390)
1.Hükümdarın hükümet ve askerî işlere bizzat katılmaktan çekinmeleri
2.Sadrazamlık makamının otoritesinin giderek azalması
3.Saray ve vezir guruplarının ve partilerin ortaya çıkması
4.Osmanlı düzeninin her alanda çürümüşlüğünün yayılması
Hele saraydaki bozulmanın tüm düzene bulaşmasıdır. Atamalar bilgi ve kıdemliliğe göre yapılmamaktadır, yargıçların pek çoğu makamlarını kendi çıkarları için kullanmaktadır. Padişah ancak bunların üzerine kesin ve kararlı bir şekilde giderse durum düzelebilir.
Kâtip Çelebi 1652 yılında, Osmanlı İmparatorluğunun karşı karşıya olduğu sorunlar ve çözümleri konusunda, yazdığı raporda da adaletsizlik, rüşvet, ordu kadrolarının çokluğu, hazine giderlerinin gelirlerine göre çok fazla olduğu, lüks harcamaların ve israfın çok aşırı olduğu ve bunların düzelmesi için alınacak önlemlerle durumun düzelebileceği görüşündedir.
Kâtip Çelebi, ‘Rüşvetin şeriatta haram olduğuna hiç şüphe olmadığı ve başka bir ad altında eskiden gizli olarak alındığı halde, şimdi açıkça ‘bunun faydası vardır' deniyor.
İşte Tanrı buna razı olmayarak, hâzineden bereketi aldı götürdü' diyor. ‘Rüşvet sorununu kâfirler bile şimdiye kadar çözümlemiştir. Eskiden Osmanlı'da rüşvet alma yüzünden nice kişi azledilmiş, gözden düşmüş, hatta bu yüzden nice devlet adamı öldürülmüştür. Sonraları, rüşvetin devlet işlerinin görülmesinin bir aracı haline gelmesi, devleti ve hâzineyi çok kötü bir hale sokmuştur' der ve bu pis eyleme kâfir hükümdarları tarafından yasak konduğunu belirtir (Başkaya; 1999,156-157).