Güzel kardeşim sen milliyetçi misin?
Ne güzeldir vatanını, milletini düşünerek çeşitli durumlarda ona göre davranabilmek. Vatan ve millet için özveride bulunmak ne yüce bir duygudur. Hemen belirteyim.
Milliyetçi olmanın birinci koşulu Atatürkçü olmaktır.
Öyle hem milliyetçi, hem ümmetçi olunmaz. Türk –İslam sentezi tam bir çelişkidir. Milliyetçiysen önce Atatürkçü olacaksın. Ama sağlam bir Atatürkçü, tam bağımsızlıkçı olacaksın. Akıl ve bilime önem vereceksin.
Bak öyle peşin hükümle karar verme hemen. Açıklamaya çalışacağım.
1789 Büyük Fransız Devrimine kadar dünyada ulus (milli) devlet yoktu. İmparatorluklar şeklinde devletler vardı. Ulus (millet) kavramı henüz oluşmamıştı dünyada. Derebeyliklerden krallıklar, imparatorluklar oluşmuştu ama ulus devlet yoktu.
Devrimin getirdiği yeniliklerden Fransa Ulusal Meclisi'nin kabul ettiği ‘'İnsan ve Yurttaş hakları Bildirisi'' sonrası ulus devletler oluşmaya başladı.
Osmanlı ülkesine bu fikirler 1900'lerin başında geldi. Önce Yunan, Sırp, Bulgarlar arasında ulus kavramı yayıldı. Osmanlı'dan kurtulmak, ayrılmak için ulus (millet) kavramı öne çıkarıldı. Daha sonra da Osmanlı'ya karşı bağımsızlık mücadeleleri başladı.
****
Bir yerde okumuştum. Dünyanın değişik ülkelerinden gelen öğrencilerin Paris'te buluşma yeri gibi bir pastanede, orayı işleten şahıs bizim Türk öğrenciye sormuş.
- Sen nesin, demiş.
- Müslüman'ım, diye yanıtlamış.
- Hayır, o senin dinin, sen nesin diye tekrar sormuş. Bizim genç bu kez,
- Osmanlıyım, diye yanıt vermiş. Pastaneci;
- Hayır, hayır… O da, senin devletinin adı demiş. Pastanedeki diğer gençleri işaret ederek, Bak şu Fransız, bu Yunan, bu Alman… Sen hangi millettensin, onu soruyorum, demiş. Bizim genç hangi milletten olduğunu bile bilmiyormuş. Türklüğü unutturulmuş. Ben Türk'üm diyememiş.
Osmanlı'da millet değil tebaa vardı. Müslüman ve gayrimüslimlerden ( Rum, Ermeni, Yahudi) oluşuyordu. Temel ulus Türkler olmasına karşılık, yokmuş gibi, önemsizmiş gibi davranılıyordu.
Osmanlı'nın son döneminde, devleti batmaktan kurtarmak için arayış içine girenler kimi Müslümanlığa, kimi Türkçülüğe, kimi de batıllaşmak üzerine kafa yormaya başladılar. Yani milliyetçilik de bizde kendini göstermeye başladı.
****
İşgalci ülkelerin askerleri yurdumuzun değişik bölümlerini işgal etmeye başlayınca, Mustafa Kemal Paşa kurtuluşu sağlamak için Samsun, Amasya, Erzurum, Sivas ve Ankara'da örgütleme çalışmaları yapıyordu.
Bir taraftan da başta Balıkesir olmak üzere yerel savunma örgütleri oluşturuluyordu. İşgalci düşmana karşı örgütlenen bu milis güçlerine ‘' Milliciler ‘' veya ‘'Kuvay-ı Milliye ‘' kısaca ‘'milliyetçiler'' denilmekteydi. Milliyetçilik ya da ulusalcılık işte bu dönemde ortaya çıkmıştır. Daha önce milliyetçilik söz konusu değildir. Padişahçılar, hilafet yandaşları hiçbir zaman milliyetçi olmamışlardır.
İşte onun için diyorum ki;
Milliyetçi (ulusalcı) olmak için önce Atatürkçü olmalısın.
Hem milliyetçilik, hem ümmetçilik yapmak kendi kendini aldatmak olur. Türk-İslam sentezi gibi bir anlayışın Atatürkçülükte yeri yoktur.
****
Atatürk milliyetçiliği ırkçılık anlamında bir milliyetçilik değildir. Çünkü Atatürk, ‘'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlara Türk Milleti denir'', demiştir. Bazıları gibi 36 alt kimlikten bahsetmez. Atatürk milliyetçiliği birleştiricidir, tüm vatandaşları kapsar, halkçıdır, yurtseverlik çağrışımı yapar.
Bu yazımı okuyan ve kendisini milliyetçi diye tanımlayan kardeşlerime söylemek istediğim kısaca şudur.
Başlangıcımız Atatürk, kurtaran ve Cumhuriyeti kuran Atatürk'tür. Atatürk yok edilmek istenen bir ulusu var etmiştir. Tek yol gösterenimizdir.
Güzel kardeşim, Atatürkçü değilsen milliyetçi de değilsin maalesef. Bir kez daha düşünmeni diliyorum. Siyasi anlayışına yeniden biçim vermeni öneriyorum. Seni Atatürkçülere katılmaya çağırıyorum.
Saygılarımla…..