Dün Edremit ilçemizde düzenlenen “1919’dan 2019’a Kadın Buluşması- Kadına Şiddete Karşı Buradayım De” programında tüm Balıkesir ve körfez ilçelerinden kadınlarımız ile birlikte biz de Cumhuriyet Meydanı’ndaydık. Öncelikle programın hazırlanmasında ve sunumunda emeği geçenler ile günlük meşakkatlerini bir kenara bırakıp farkındalık yaratmak için Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan tüm katılımcılara takdirlerimi sunuyorum.
Sizlerin de vakıf olduğunuz üzere, kadına şiddet denildiği zaman ilk akla gelen fiziksel yani bedene uygulanan şiddet türü oluyor. Bu şiddet türü de kadın cinayetleri ile öne çıkıyor. Ancak kadına karşı yapılan şiddet sadece fiziksel şiddeti kapsamaz. Kadını sözle, davranışla, hor görmekle, aşağılamakla, alay etmekle, yok saymakla yapılan tüm tutum ve davranışlar da şiddet türüdür. Bir başka ifadeyle kadına yapılan şiddet psikolojik, ekonomik, sözel ve duygusal şiddeti de kapsar.
Bu bağlamda;
Kadına karşı şiddet nasıl engellenebilir?
Kadınlarımız arasında nasıl farkındalık yaratılabilir? Soruları ilk cevap aradığımız sorulardır.
Bu sorulara yanıt olarak;
Kanunlar çıkaralım, yasaklar koyalım diyebilirsiniz. Ancak kanunlarımız zaten var. Hem medeni kanunlarımız hem de ceza kanunlarımız var. Ayrıca bu kanunlar ne Işıl Aydın’a ne de onu gibi katledilen Özge Can’larane de annelerin akıttığı gözyaşlarına engel olamadı.
O halde;
Şiddetin en temel sebebi eğitimsizlik. Eğitime ağırlık verelim, kitaplar yazalım, yaygın eğitime devam edelim, halkı bilinçlendirelim, TV programlarında ve sosyal medyada farkındalık yaratalım, diyebilirsiniz. Ancak bilimsel çalışmalar gösteriyor ki şiddetin azalması ile diplomanın artması arasında anlamlı bir ilişki yok. Bununla birlikte eğitim düzeyi şiddet konusunda belirleyici bir etki de değil.
Dolayısıyla, asıl olan şiddeti doğuran sebepleri ortadan kaldırmaktır. İster kamusal ister mahrem alanlarda olsun “ötekileştirici” söylemler kullanmaktan kaçınmaktır. Bu da kanunlar koyarak, korkuyla ve vehim ile değil, vicdana hükmetmekle olur.
Şiddeti asıl tetikleyen olgu ise hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlüktür. Ayrıca unutulmamalıdır ki şiddet sadece karşı cinsten gelmez. Kadının kadına yaptığı hoşgörüsüzlük ve tahammülsüzlükte bir şiddet türüdür.
Zaten onca patırtıyla, onca bilinçlendirme çabasıyla, onca hukuksal iyileştirme gayretiyle bu noktada bir ilerleme kaydedemiyorsak bir kez daha düşünmeye ne dersiniz?