Kimi zaman bir şiir, hatta bir dize bile bizi sarsar, tüm yaşamın anlamı oluverir. Aynı Kemal Burkay'ın şu ikiliğindeki gibi:
“Belki şehre bir film gelir
İklim değişir, Akdeniz olur; gülümse…”
Siz de şiir sever misiniz?
Şairler, “düş kurucular”dır. Sundukları ürünün ismidir, şiir.
Şiir, gizemin sesidir. Şiirin derinliğinde mutlaka gizem vardır.
Şairler, “düş gezginleri”dir. Bir şair gibi “düşler” kurdunuz mu hiç?
“Düş kurarak bakmak evrene, bilmek midir, anlamak mı? Herhalde görmek değil. Düşle bakan göz görmez, daha doğrusu, bir başka görüşle görür” diyor, bir bilge kişi.
Şiir, büyülü bir dünyadır, anlayanlar için.
Nuriye Dündar'ın, “Eylül Dokunuşları” isimli kitabındaki şu dizelerindeki gibi:
“Bazen alabora olur umut yüklü
Tüm gemilerimiz
Bazen okyanuslara yelken açar sevgimiz
Kimi zaman sığ sular kadar dinginiz
Kimi zaman kabaran dalgalar gibi öfkemiz
Her şey bizim için
Çünkü insanız biz”
Ya, Halim Yağcıoğlu'nun şu dizelerine ne demeli:
“Elim varmaz koparmaya çiçek
Yaşamalısın dalında
Senin de aşkların olmalı
Kısacık hayatında”
X X X
Bandırma, sanat ve kültürün kenti.
Bu kent, bugüne dek ne gazeteciler, şairler, sanatçılar yetiştirdi.
Bunlardan biri olan ve bir yıl kadar önce kaybettiğimiz şair-yazar Tahsin Kavak'la birbirimizi çok severdik. Onun şu sözleri bana adeta bir vasiyeti gibiydi:
“Önder, ben öldükten sonra beni şiirlerimle yaşat.”
Onun bu sözünü hiç unutmadım.
Yazımı, onun “Kavak Yelleri” isimli şiiriyle sonlandırıyorum:
“Köşedeki elektrik direğinin altında durdum ilkten,
başımda kavak yelleri
gölgem ayaklarımın dibine sinmiş
dayandım direğe
kaldırımdaki su birikintilerine
yıldız serptim
Sonra paşa gönlüm sıkılmış da
bir hava tutturmuşum ıslıkla
peşi sıra düşüncelerim
dertlerim Z'sine kadar bitmiş
Dudağımda ıslık,
düşüncelerimi de ardından takıştırmışım,
düşüncelerim işin keyfinde”