“Ölü Ozanlar Derneği” filmini defalarca izlemiş, öğretmenlik yıllarımda da defalarca izletmiştim, öğrencilerime.
Öğrencilerine şiirle düşünmeyi ve hayallerinin peşinden koşmayı öğretmeye çalışan idealist bir edebiyat öğretmeni, “Şiirinizin konusunun sıradan olmasından korkmayın, şiirinizin sıradan oluşundan korkun!” diyordu.
Yine romantizm akımını simgeleyen şu sözüyle sesleniyordu, öğrencilerine:
“Elinizdeyken, gül goncalarını koklayın, zamanınız varken…”
Anlamı çok açık.
Yaşamınızın tutsağı değil, hâkimi olun ve yaşamınızı çok iyi geçirin. Yaşamınızı anlamlı ve güzel kılmak için çaba harcayın.
İnsan ömrü çok kısa.
Yaşamak fırsattır, değerlendirilmeli. Yaşamak, güzelliktir, değeri bilinmeli. Yaşamak, mutluluktur, tadılmalı. Yaşamak, servettir, korunmalı. Yaşamak, maceradır, göze alınmalı. Yaşamak, şanstır, kullanılmalı. Yaşamak, umuttur, vazgeçilmemeli. Yaşamak, yaşamaktır, uğruna savaşılmalı.
Zaman yitip gidiyor, dostlar. Yaşamaya kucak açın.
Jagues Prevert'in seslenişini anımsayın, derim:
“Yayılın çimenlerin üstüne
Acele edin…
Er veya geç…
Çimenler yayılacak üstünüze…”