ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

16.12.2021

TÜRK İŞADAMI KARAKTERİ VE İŞ AHLAKI-17

XXI. YÜZYIL İŞ ORTAMI

Sonbaharın bütün ülkeye yavaş yavaş gelmeğe başladığı, yeşil yaprakların sarı ve kahverengine dönüştüğü bir Cumhuriyet bayramı sabahında İstanbul'da boğaza bakan bir ‘cafe'de günlük gazetenizi okurken gözünüze şöyle bir haber ilişecektir ‘Türkiye da uzun uğraşlardan sonra nihayet Avrupa Birliği'nin üyesi: Türkiye Avrupa Birliği'ne 28. üye olarak kabul edildi'. Gazetenin tarihi 29.10.2015 ya da 2020'dir. (2021'de bu haber sadece  çok uzak bir hayal olarak devam ediyordu.)

Bir önceki gece TV ve radyolar, bu haberi ertesi gün Cumhuriyet Bayramı olması nedeniyle kısa bildirmiş, daha çok yayınlar Cumhuriyet'in kuruluşu ve onun erdemleri üzerine odaklanmıştı. Cumhuriyetin ilan edildiği gün Avrupa Birliği'ne girmek bir rastlantı mı idi yoksa bilinçli bir politik davranış mı idi. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' pankartlarıyla süslü meydanlarda daha önce kutlanan Cumhuriyet Bayramı'na AB'ye girişin sevinci de ekleniyordu.

Avrupa Birliği'nin tam üyeliğine kabul edilişe kadar geçen süreçte, 2001 yılından beri Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde birçok yasa çıkmıştı. Türkiye'nin hukuk, ekonomi ve sosyal açıdan Avrupa Birliği seviyesine ulaşması için gerekli alt yapı kurulmuş, birçok yeni kurum doğmuştu. Bu üyelik için yalnız devleti yönetenler değil halk da çok istek göstermiş, en sonunda istenen amaca ulaşılmıştı.

Artık Türkiye Avrupa Birliği'nin üyesi, Türk iş adamı da Avrupa Birliği iş adamı olmuştu. Türkiye bundan böyle birçok alanda diğer üyeler gibi Brüksel'de verilecek kararlara bağlıydı. İş hayatını etkileyecek kararların başında enflasyonun, faizlerin, dolaşımdaki para miktarının, banka kredileri sınırının, bütçe açığının ve ekonominin yıllık büyüme oranının ne olacağı geliyordu.

Çocuk ve kadın emeğinden yararlanmanın sınırı, iş yerinin  çalışma koşulları, işyerindeki özellikle mutfak ve tuvaletlerdeki temizlik, çevre temizliği ve bakımı, hayvan kesimi, fabrika atıklarının kontrolü, hava kirliliğinin önlenmesi, yeni ve yüksek standartlara bağlanıyordu. Ardından ürün ve onu üreten fabrikanın üretimi ve sosyal tesislerinin kalite standartları geliyordu.

Pazarda açık rekabet sağlanıyor, piyasalarda monopolist, duopolist ya da oligopolist eğilimler önlemeye çalışıldığı gibi, şirket birleşmelerine pazarda tekelci tür bir yoğunlaşma olasılığı olması durumunda izin verilmiyordu.

Devletin ekonomiye müdahalesi önlenmiş ‘Devlet Baba' artık şirketleri ve batık iş adamlarını kurtarmak, belli bir sanayi dalını ya da belli bir bölgeyi ekonomik teşvikler yoluyla kalkındırmak görevini bırakmıştı. Geri kalmış, kalkınmamış bölgelerin ekonomik büyümesi, belli bir endüstriyi ya da bölgeyi kalkındırma işlevi yerel, ‘mahallî' idarelere bırakılmıştı.

Çok geri kalmış bölgelerin ya da belli bir sanayinin teşviki bundan böyle ancak Brüksel'in kararına ve onun bu iş için ayıracağı fonlara bağlıydı.

Güney Akdeniz ülkelerine bu amaçla verilmiş teşviklerde, geçmişte, çok büyük yolsuzluklar olduğu için, artık bu fonların kullanımı ve kullanımının sonuçları çok sıkı denetleme altına alınmıştı.

Brüksel uygulamalarının en önemli bir yanı da ekonominin tamamının kayıt altına alınması, faturasız ve naylon faturalı satış, sahte belgeli işlem suçlarının cezalarının arttırılması olmuştu. Bu yolla vergiden kaçma ve kaçınma çok zorlaşmıştı. Hele hele kayıtsız emekçi çalıştırma, gerçek dışı beyanda bulunma yapılamaz hale gelmişti. Vatandaşın ‘fiş verme, tenzilât yap' şeklindeki pazarlık alışkanlığı neredeyse ortadan kalkmıştı. Timsahın hâkimiyeti yerine yasaların hakimiyeti gelmişti. Serbest Pazar ekonomisi geçerli olduğu için her türlü malın dış alımı ve üretilen her malın dışa satımına herhangi bir engel yoktu. Sanayici ancak kaliteli ve ucuz mal üretebilirse ve iyi bir müşteri hizmetleri sunmuşsa pazarda tutunabilir ve dışa satım yapabilirdi. İş artık ciddî idi. Yaratıcı olan, çok çalışan, yalnız ülkesindeki değil bütün dünyadaki olup biteni iyi takip edebilen, ucuz üreten, düşük fiyatla satabilen, işgörenleriyle iyi ilişkiler içinde olan, malını iyi pazarlayabilen yaşayabilirdi. Avrupa Birliği'ne üye olmakla herşeyin düzeleceğine, eski haline döneceğine Türkiye'ye çok yabancı sermaye geçeğine inananlar birden farklı bir durumla karşılaştıklarını anlamaya başladılar. Eski günler geri gelmeyecekti. Verimli ve etkin çalışmayan yaşayamayacaktı. Hatır, gönülle, Devlet Babanın desteğiyle iş yapma para kazanma yöntemleri giderek kayboluyordu. Doğru, şeffaf, gerçekleri gösteren bir muhasebe sistemi uygulamak gerekiyor, bütün yönleriyle vergi kaçırılamaz hale geliyordu, çünkü; cezası yalnız ekonomik olmaktan çıkmıştı, hapsi de içeriyordu. Ayrıca vergi kaçıranın mal ve mülküne mahkeme kararıyla devlet el koyuyordu. Maliye müfettişlerinin Batıdaki gibi şüpheli gördüğü kişinin mal varlığını kontrol etme ve her eşyasını nasıl ve hangi kaynakla satın aldığını sormak hakkı doğmuştu. Hatta bu hak evdeki çamaşır makinesine ve buzdolabına kadar uzanmıştı.


Bu yazı 311 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans