15.01.2003'de Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya Başbakanı Schröder arasında yapılan anlaşma gereği; 6 aylık devreler halinde üye ülkelerce sıra ile yürütülmekte olan Avrupa Birliği Başkanlığı, Avrupa parlamentosu tarafından çoğunlukla ve 5 yıl süreyle seçilecek, Avrupa Birliği Cumhurbaşkanı tarafından devamlı bir görev olarak yapılacaktır. Bugün iki birlik komiseri Chris Patten ve Javier Solana tarafından yürütülen birliğin dış işleri bundan böyle Birlik Dış İşleri Bakanı adı altında tek bir kişi tarafından yürütülecektir. Ayrıcı Avrupa Birliği'nin büyük elçiliklerinin kurulması da düşünülmektedir. Böylece Avrupa süper devleti kurucularının ana amaçlarına uygun olarak, giderek son şeklini almaktadır. Bu süper devletin şemsiyesi altında ulus devlet kavramı ortadan tamamen kalkacaktır. Avrupa birliği üyelerinin hemen hepsinde şimdiden görüldüğü gibi sınırlardaki pasaport ve gümrük kontrolü olmayacak, bu işler için kullanılan binalar boş kalacak , herhalde daha sonraki yıllarda geçmiş günlerin anısına müzeye çevrilecektir.
Türkiye Avrupa Birliği üyesi olduğu için Türkiye'nin Trakya'daki Yunanistan'la ve Bulgaristan'la olan kara, Yunanistan'la Ege denizindeki deniz sınırları sadece kağıt üzerinde kalacak herhangi bir anlam taşımayacaktır.
Türkiye bugünün diğer üye devletleri ile birlikte Avrupa Birliği'nin eyâlet devleti durumuna geçek ve eskiden bağımsızlık olarak görülen birçok kavram ve kurum bu anlamını yitirecektir; Türk parası dolaşımdan kalkacak, Euro – Dolar Türkiye'de geçerli para olacaktır. Euro doların ne kadar miktarda dolaşıma sokulacağı, bir anlamda para arzının ne kadar olacağının son kararını Avrupa Merkez Bankası verecek, T.C. Merkez Bankasının görevi bu kararların uygulayıcısı şeklinde kendini gösterecektir.
Bugün Avrupa Merkez Bankası ile üye devletler merkez bankaları arasındaki ilişiler uzun dönemli amacına henüz erişmemiştir. Ama sonunda ulus – devlet merkez bankaları ABD'deki eyalet merkez bankaları durumuna dönüşecektir. Türkiye'de mahkemeler karar verirken kararın Brüksel yasalarına uygunluğunu da dikkate alacaklardır. Yargı bağımsız olacak uygulanması gereken yasaların içine, Türk anayasası ve yasalarına ek olarak Brüksel yasaları da katılacaktır. Türk parlamentosu Türkiye'nin içişlerine dönük yasaları çıkarırken bile Avrupa Birliği Anayasası ve yasalarına da uymak zorunda kalacaktır.
Yürütme erkine sahip Türk hükümeti yıllık program bütçe ve planlarını yaparken Avrupa Birliğinin öngördüğü ekonomik göstergeler içinde kalacaktır. Türk bayrağının asıldığı yerlerde onun yerine ya da yanına Avrupa Birliği bayrağı da asılacaktır. Ülkeye ülkedeki iş fırsatlarını değerlendirmek için gerçek yabancı sermaye gelecektir. Yabancı sermaye yatırımları Türk ortaklığı ya da ortaksız yeni yatırımlar ya da mevcut Türk şirketlerini satın alıp büyütmek şeklinde kendini gösterecek; başlangıçta verimliliği ve kârlılığı arttırmak için mavi ve beyaz yakalı eleman çıkararak işsizliği arttıracak, fakat sonradan istihdamı arttırıcı eğilime girecektir. Yabancı sermayenin ülke içinde serbest dolaşımı ona ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir arazi, arsa, ev, han, apartman, bina gibi gayrimenkul satın alma olanağı verecektir. Büyüklük ve miktar kısıtlaması söz konusu olmayacaktır. Kısacası Çanakkale'deki şehit mezarlığının yanında eğer satılık arazi varsa bir İngiliz, bir İtalyan ya da bir Alman isterse ve sahibi bu araziyi satarsa, burayı satın alabilecek ve yabancı sahipli bir çiftlik kurabilecektir. Aynı şekilde bir Türk de birlik üyesi ülkelerde aynı alımı serbestçe yapabilecektir. Türk sermayesi de bu serbest dolaşımdan yararlanacaktır.
