ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

15.12.2021

EKONOMİ, İŞ HAYATI ve İŞSİZLİK

Çok önceki zamanlarda başlıca üretim aracı, zenginlik kaynağı topraklardı. O dönemlerin zenginleri toprak ağaları, derebeyleri, padişah veya  krallardı.

     Dünyada ve özellikle Avrupa'da coğrafi keşifler, yeni icat ve buluşlar sonucu bir başka zenginlik kaynağı ticaret gelişti. Ticaret sayesinde sermaye birikimi Avrupa'da aşırı biçimde arttı. 

     Ulaşım, karalarda hayvan gücü ve denizlerde rüzgarın yelkenleri itme enerjisi ile yapılıyordu. Buharlı motorun icadı ve demiryollarının gelişimi, yeni enerji kaynakları kömür, petrol ve elektrik devreye girince, sermaye birikimi olanlar sanayi yatırımına yöneldiler. Dünyada Avrupa bu sanayinin öncüsüydü.

     Ülkemizde Osmanlı döneminden kalma ( o da son dönemler) üç- dört fabrika ( Hereke İpek, Feshane Yün İplik, Bakırköy Bez ve Beykoz Deri Fabrikaları) vardır. Her yenilik gibi sanayi gelişimi de Cumhuriyetle birlikte, Atatürk'le başladı. İlk kurulan fabrikalar Uşak ve Alpullu Şeker, Nazilli Dokuma fabrikalarıdır. Ülkemiz insanının gaza, beze, tuza, şekere ihtiyacı vardı. Bir çivi bile yapamıyorduk. Cam, tuğla, kiremit dışarıdan geliyordu.

     Hiç yoktan vatan kurtaranlar, halkın ihtiyacı olan malları üretecek sanayiye de el attılar. Şeker, dokuma, kağıt, demir-çelik, çimento, metal ve pek çok fabrika Kamu İktisadi Kuruluşu (KİT) olarak devlet tarafından kuruldu. Bu fabrikalar hem ihtiyacımız olan ürünleri üretiyor hem de yeni yeni gelişmekte olan özel girişimciliğe eleman ve bilgi aktaran okul işlevini yerine getiriyordu. Devlet fabrikalarında tecrübe kazanan mühendisler, teknisyenler, uzmanlar özel sektöre geçiyordu. 

     Devlet, asıl görevi milli savunmayı, milli eğitimi, sağlığı, ulaştırmayı, sosyal güvenliği, adaleti ve iç huzur ve güveni ihmal etmeden sanayi girişimlerini başarıyordu.

                                              ***

     İlk Cumhurbaşkanımız Atatürk 15 yıl, ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü 12 yıl ülkenin başında görev yaptılar. Saymaya, yazmaya kalksak yerimizin yetmeyeceği kadar çok ve büyük yatırımlar yaptılar. Çok partili yaşama geçilince 1950 seçimlerinde özel sektör yanlısı, özelleştirmeci Demokrat Parti (DP) iktidar oldu. Bir daha da günümüze kadar hep özelleştirmeci partiler iktidarda bulundular.    

     Sümerbank ve yan kuruluşlarından, Etibank ve kuruluşlarının bir teki bile kamu elinde kalmadı. Hepsi satıldı. Hepsi özelleştirildi. Satıldı da Türkiye'nin borcu mu azaldı? Aksine borçlar arttı. Türkiye'nin üretimi mi arttı? Ne gezer, her şey dışarıdan alınıyor. Şekerden kağıda, makine ve techizat ile tarımsal ürünlerden hayvansal ürünlere kadar her şey dış alımla (ithalatla) karşılanıyor. Bu durum ülkemizdeki paranın dış ülkelere aktarılması demektir. Bu durumda sermaye birikimi yapılamaz. Sermaye mal aldığımız ülkelerde birikir. 

     Her yıl 12-18 Aralık tarikleri Arassında Yerli Malı Haftası kutlanırdı. Sonradan adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası yapıldı. Okullarımızda kutlanırdı. Yabancı ürünlerini değil, yerli kendi halkımızın ürettiği ürünlerin kullanılması alışkanlığı kazandırılmaya çalışılırdı. Son yıllarda onun da içi boşaltıldı.

                                                ***

     Türkiye'de ekonomi gelişmeli, canlanmalı ki insanlarımız iş bulabilsin, yaşamını sürdürebilsinler. Köylüyü köyde tutamadık. Kentlere göç etmesi için her şeyi yaptık. Tarımsal üretim gittikçe geriliyor. Birçok ürün yabancı ülkelerden geliyor. Hayvancılık yapılamaz durumda. Et ve süt ürünleri son derece pahalı hale geldi.

     Sanayide meydan özel sektöre bırakıldı. Devlet tek bir sanayi yatırımı yapmıyor. Yirmi yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarları bu nedenle sanayi yatırımı yapmadı. ‘'Yol yaptık, köprü yaptık, hastane yaptık'' demekle yetiniyorlar. Üretim ekonomisi değil, tüketim ekonomisidir bunun adı.

     70 yıldır iktidar olan özel sektörcü, özelleştirmeci partiler neden kamu sektörü  olmasın diye çabaladılar acaba ? 

     Yurdumuzda diyelim 50 tane çimento fabrikası var. Bunun 40 tanesi özel sektörün, 10 tanesi de devletin, kamunun olsaydı ekonomi için kötü mü olurdu?

     Diyelim Türkiye'de 30 tane şeker fabrikasından 25 tanesi özel sektörün elinde, 5 tanesi de devlet sektöründe olsaydı kıyamet mi kopardı?

     Birilerine göre kopardı tabii…. Kamu sektörü yok edilmeli ki, fiyat ayarlamasında özel sektör istediği fiyatları koyabilsin. Azgın kapitalizm istediği ortamı bulsun. Halkın aleyhine fiyat düzenlemelerini yapabilsin. Bugün her şeyin pahalı olmasının bir nedeni de bu ekonomik düzendir. Kamu sektörü var olsaydı ürün fiyatları bu kadar yüksek olmazdı.

     Kamu iş yerleri büyük istihdam alanlarıydı. Kamu sektörü yok edildikçe işsiz sayısı arttı. İşsizlik ülkemizin en önemli konusu haline geldi.

      Kamu sanayi yatırımı yapmalı derken, özel girişimcilik yok edilmeli demiyorum. Aksine özel girişimciliğin önü açılmalı, desteklenmeli, yatırım kolaylıkları sağlanmalıdır. Kamu da uygun yatırımları yapmalı ki el ele ülkede üretim arttırılmalıdır. İşsizliği en aza indirme sağlanabilsin.

     Eğitim yaşamı bitmiş, çalışma yaşamına başlayacak gençlerimiz kolayca iş bulabilmelidir. Ama maalesef bugün gençlerimiz geleceklerinden endişelidir.

     Bu durumun sorumlusu özelleştirmeci iktidarlardır.

    Yaşamakta olduğumuz sıkıntılı yıllar, karma ekonomi anlayışıyla aşılabilir.


Bu yazı 461 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans