Faiz, ortaya çıktığı andan itibaren başta din adamları olmak üzere filozof ve iktisatçıların inceleme konularından birini teşkil etti. Faizi din ve ahlâk açısından tahlil eden İlkçağ filozofları Eflatun ile Aristo, onu mahkum ettiler. Çirkin bir kazanç yolu olarak gördükleri faiz, onlara göre zenginlerle fakirleri karşı karşıya getirerek, devletin selametini tehlikeye atabilirdi.
Keynes'in “likidite tercihi teorisi”ne göre faiz vasıtaları elde tutmaktan ve para biriktirmekten vazgeçirmek maksadıyla para sahibine ödenen fiyattır. Faiz, insanların günlük alışveriş ihtiyacı, ihtiyatlı davranma ve spekülatif kazançlar elde etme gibi etkenlerle tasarruflarını elde nakit olarak tutma arzularına karşı bir tedbirdir. Kısacası faiz tasarrufun değil tasarrufu elde tutmaktan vazgeçirmenin bedelidir.
Keynes'e göre insan, geliri ve hayat standardı tasarruf etmesine el verdiği zaman para biriktirebilir ve bunu faizi düşünmeden yalnızca kötü günler için yapar. Bu sebeple tasarruf, herhangi bir karşılığı veya özendirici tedbir almayı gerektirmez.
Keynes, klasik iktisatçıların tasarrufların artması için faiz hadlerinin de yükselmesi gerektiğine dair iddialarına şiddetle karşı çıkmış ve yüksek faizin yatırımları daraltarak halkın gelir seviyesini düşüreceğini, sonuçta da tasarruf kapasitesinin daralacağını savunmuştur.
Keynes'e göre; binlerce seneden beri devamlı yapılan şahsi tasarruflara rağmen dünyanın çektiği sermaye malları sıkıntısının sebebi; eskiden araziye, şimdi de paraya verilen yüksek faizdi.
Batı'da XV ve XVI. yüzyıldan itibaren ileri sürülmeye başlanan ve XVIII. yüzyılın ikinci yarısından sonra daha da yoğunluk kazanan faiz teorileri, faizi genelde ilke olarak benimsemekle birlikte, faizin kaynağını, haklılığını ve dayandığı gerekçeleri açıklamada, net ve kesin bir hükme varamamıştır.
Bugün faiz konusundaki tartışmalar, artık onun haklılık ve meşruiyetini ispatlama gayretinden ziyade faiz haddinin hangi seviyelerde olması gerektiği meselesine yönelmiştir. Tartışma konusundaki bu değişiklik, faizin haklılık ve meşruiyetinin kabul edilmiş olmasından değil bu konuda herkesin benimseyebileceği açık ve kesin bir izahın yapılamamasından dolayıdır.
Faiz konusunda bundan sonra da kesin bir söz söylenemeyeceği gibi faiz haddinin ne olması gerektiği konusunda da her ekonomi için geçerli standart bir faiz oranı tespit etme imkanı yoktur.
Okunuyor olmak dileğiyle, saygılar.
Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi