ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

16.02.2022

LALE DEVRİ VE RÖNESANS (2)

1690 Temmuz'unda Avusturyalıların padişaha karşı bir Hıristiyan çağrısı  yaptığı unutuldu. Geçmişte  Balkan köylülerini Osmanlı yönetimine çeken adil bir rejimin yeniden kurulmasına başlandı. Güneydoğu Macaristan'da Habsburg yönetiminde kalan Sırplar , Karlofça'da yeni kurulan bir patrikliğin dinsel yönetimine bırakılmıştı. Bu hareket , Karlofça'yı Tuna'nın güneyinde Osmanlı yönetimini yıkacak olan Sırp ulusçuluğunun  zamanla merkezi haline getirdi

 Belgrad'ın alınmasıyla Tuna savunma hattı kurulmuş oldu.Fazıl Mustafa Paşa bundan sonra ,daha önce başladığı reformları sürdürmek istedi. Halkın duygularına karşı yakın bir ilgi gösterdi ve onların bağlılığını sağlayacak koşulları yaratmaya başladı. Reformlar daha çok Müslüman olmayan bölgeleri  kapsıyordu.Bu nedenle bazıları bunu devletin Hıristiyanlara teslim edilmesi şeklinde yorumlamaya başladılar .Bu görüştekiler, Müslüman halkı da ikna ettiler. Sadrazam, yüksek memurların padişaha armağanlar verme geleneğini kaldırmak ve etkin bir yönetim biçimi uygulamak amacındaydı.Ayrıca diğer vezirlerin sayılarını ve güçlerini azaltmak ve onları kendine bağlamak, padişaha yalnız sadrazam yoluyla ulaşmalarını sağlamak istiyordu.  Böylece Osmanlı adalet ve yönetim düzenleri genellikle son yüz yıl içinde olmadığı kadar etkin bir işlerliğe kavuşmağa başlamıştı. Fakat sonunda sadrazamın ekonomik alandaki başarısızlıkları bu reformları olumsuz etkiledi. Fiat denetimleri enflasyonu  ve mal kıtlığını azaltmamıştı. Fazıl Mustafa Paşa, denetimlerin bu kıtlığı ve fiat artışlarını yarattığı düşüncesi ile üreticileri fiat bakımından serbest bıraktı.Böylece serbest piyasada daha çok üretim yapılacak, fiyatlar, dolayısıyla enflasyon düşecekti. Öyle olmadı. Özellikle Sırbistan ve Prensliklerin çok karışık bir iç dönem yaşaması nedeniyle kıtlık ve enflasyon devam etti. Fiyatlar daha da arttı.

Fazıl Mustafa Paşa Osmanlı ordusunda ve tımar düzeninde daha önce başlatılan reformları sürdürdü. Genç ve yetenekli askerler tımarlara verildi , böylece sürekli eğitim yapmaları sağlandı. Osmanlı döneminde uygulanan Tımar sistemi Osmanlı ordusunun önemli bir bölümünü karşılamakta idi. Bu sistem temelde , barış zamanında çiftçilik ve benzer faaliyetlerle uğraşan sipahilerin, savaş döneminde orduya katılarak hizmetlerini sürdükleri bir sistemdi. Sistem  devlet mülkiyetindeki toprakların devlet memuru statüsündeki kişilerin kontrolü altında bırakılması temeline dayanıyordu. Bu devlet görevlileri barışta toprağı işletir, savaş döneminde topraklarında barınan Sipahiler'le birlikte savaşa katılırdı, bu yöntemle toprak sahibi memurlar ve tımarlı sipahilerin geçimleri sağlanırdı. Bu sistemde 160.000 akçe den fazla gelir sağlayan bölgelere ‘'has'', 20.000 -160.000 akçe arasında gelir sağlayanlara' ‘'zeamet'' ve 20.000 akçenin altında gelir yaratanlara da ‘'tımar'' adı verilirdi. Tımar sisteminde işletilen topraklar, sipahi olarak adlandırılan eyalet askerlerine tahsis edilirdi.Osmanlı devlet gelirlerinin büyük kısmının kaynağı tımar topraklarıydı.Bir zamanlar 20 milyona yakın askerden oluşan timar sipahi ordusu zamanla önemini yitirdi. Fazıl Mustafa Paşa Eyaletlerde subay yetiştirmek için özel okullar kurdu.  Bu dönemde İstanbul Bakırköy'de Baruthane – i Amire inşa edildi. Selanik, Gelibolu, Bağdat , Kahire , İzmir ve Belgrad'da  kurulan atölyelerde imparatorluğun barutu üretilmeye başladı.

Paşa'nın ölümü ve Salankamen bozgunu Osmanlı karşı saldırısını durdurmuştu. Habsburglular da Batı sınırlarında uğraştıklarından ortaya genel bir sessizlik  ve durgunluk çöktü. Tuna nehri iki imparatorluk arasında sınır kabul edildi. Ülkede Fazıl Mustafa Paşa'nın reformlarını sürdürecek bir istek kalmadı.Eski sorunlar tekrar ortaya çıktı. Osmanlılar ve Habsburglular güç kaybetmelerine rağmen karşılıklı düşmanlıklarını devam ettirdiler. Habsburg Erdel, Temeşvar, Eflak, Buğdan ve Besarabya'yı kendisine, Mora'nın Venedik'e ve Podolya'nın Lehlere verilmesini istiyordu. II. Ahmet  Osmanlılar için Macaristan'ın büyük bir bölümünü ve Habsburgluların eskiden verdikleri yıllık vergiyi talep ediyordu. Venedik'in Girit'i alma çabası başarısızlıkla sonuçlandı (18 Temmuz 1692). Venedikliler 1694'de Sakız adasını işgal ettiler  fakat yerli halk papazların önderliğinde ayaklandı ve Venedikliler adadan ayrılmak zorunda kaldı. Böylece Venedik'in Mora egemenliği hayali son buldu. Bu arada Polonya Kıralı Jan Sobieski'in (17.8.1629 – 17.6.1696) hastalığı yüzünden Lehistan – Polonya güç kaybetmişti.Osmanlı'da da durum kötüleşiyordu. Merkezin denetim yeteneği çok zayıflamıştı.

 

Arap eyaletlerinde ayan başa geçmişti.Kuzey Afrika'da yerel Osmanlı garnizonları korsan cumhuriyetler kurmuş, Avrupalı ve Osmanlı gemileri hatta Osmanlı kıyılarına baskınlar düzenliyordu Eğitimsiz ve deneysiz padişah II. Ahmet, yönetimi saray guruplarına bırakmıştı ve hareme kapanmıştı.Devlet işlerinden çok avlanmayı, müziği ve güzel yazı yazmayı seviyordu .Üç yıl dokuz ay padişahlık yapmış olan II.Ahmet .2.1695'de öldü

Bu yazı 332 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans