Toplumdaki mutlu azınlığın dışında yaşam her geçen gün daha da çekilmez hal alıyor.
Durumun kötülüğüne yılda birden fazla (yirminin üzerinde irili ufaklı 25) açıklanan ekonomik paketler, çözüm önerileri çare olmamış, krizin derinliği yönetenlerce de kabul edilmiş olmalı ki; bugüne kadar nimeti birlikte paylaştık, külfeti de paylaşacağız denirken. Yine bitmez tükenmez ısrarla vatandaşın ‘kara gün için, kefen parası' diye sakladığı ‘yastıkaltı altınlara' göz dikilerek elinden almak için çareler aranıyor, ekonomiye kazandıralım deniyor. Bunca çağrıya rağmen vatandaş altınlarını vermemekte ısrar ediyorsa; yönetenlere güvenmiyor demektir.
Hangi ekonomi, baskılanan resmi rakamlara göre yüzde elliyi bulan, resmi olmayan, hayatın gerçeklerine göre ise yüzde yüzü geçen enflasyona ulaşan ekonomi.
Yapılan zamla övünülen asgari ücretin daha ikinci ayda enflasyon karşısında eridiği, sanayicinin üretemez hale geldiği, tarım ve hayvancılığın yapılamaz olduğu, KOBİ ve küçük esnafın kepenk kapatmak durumunda kaldığı, işsizliğin daha da yakıcı hale geldiği, her üç gençten birinin işsiz olduğu.
Bitmeyen zam yağmurunun olduğu ekonomi…
Zamların hepsinin oranlarını tek tek yazmaya gerek yok, yaşıyoruz; elektrik, doğalgaz, akaryakıt, kömür, un, ekmek, yumurta, et, süt, Ayçiçek yağı, mutfak tüpü, ulaşım ve hayatın her aşamasından ihtiyacımız olan bütün ürünlere yüzde yüzün üzerinde yüzde üç yüze varan zamlar olurken, enflasyon yüzde 48'miş! Hiç uzağa gitmeden, abartmadan kendi elektrik faturamızdan örnek verelim. Aralık 315,23, Ocak 442,06, Şubat'ta ödenen elektrik faturamız 867,51 TL; abartıyor muyuz, yaygara mı koparıyoruz, mahkum edildiğimiz gerçekliği yaşıyoruz!
Hani ikinci dünya savaşı yıllarında ekmeğin karneyle satıldığı, üzerine şarkıların bestelendiği petrol bunalımının olduğu 70'li yıllardaki ekmek, yağ kuyruklarıyla dalga geçiyorlardı ya, şimdi kendileri 21'nci yüzyılda uzaya dört şeritli yol yapacağız derken yine kuyrukları hortlattılar!
CHP'li belediyelerin başlattığı askıda ekmek kuyrukları yüzlerce metreyi geçiyor, yetmiyor ucuz ekmek, bayat ekmek alabilmek için uzun kuyruklar oluşuyor; bu kuyrukların sorumlusu kim?
Tabi ki yönetenlerin kusuru yok, sorunların kaynağı onlar değil; bakın her gün düzelteceğiz diyorlar, geleceği gösteriyorlar, iktidar oldukları anda düzeltecekler! Ah bir iktidar olsalar!
Sorunların yönetenlerden kaynaklı olmadığı şuradan belli;
AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ‘bu zamları devlet yapmıyor', İstanbul Milletvekili Hamdi Çamlı ‘zamların sorumlusu CHP, Erzurum milletvekili İbrahim Aydemir ‘CHP yüzünden elektrik pahalı', Konya milletvekili Ahmet Özdemir ‘Elektrik pahalı ise sebebi muhalefet', Mücahit Birinci ‘zamlar geçer tepkiye lüzum yok', eski milletvekili Hüsniye Erdoğan ‘doğalgaza mini mini zam geldi' diyor.
Zamlar mini miniymiş, millet de abartmaya ne kadar meraklıymış. Ne o öyle her gün faturaları camlara asmalar, sokakta gösteriler yapmalar, partili cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi yaygara koparmalar, oturun oturduğunuz yerde.
Demedi mi bunlardan birisi yapılanları biz yapmıyoruz Allah yaptırıyor diye.
Yüzde yüz elliye varan elektrik, doğalgaz, akaryakıt zamlarını bunlar yapmıyor ama indirimi bizzat bunlar yapıyor. Nankörlüğün lüzumu yok gece gündüz çalıştılar bazı gıda ürünlerinde KDV'yi yüzde 18'den yüzde 1'e düşürdüler, yetmez mi tam tamına yüzde 7. Siz devasa yüzde 7 indirime değil de yüzde yüz elli zamlara itiraz ediyorsunuz. Elektrikte de indirim yapacaklardı uzun uzun toplantılar yaptılar ama şirketleri ikna edemediler. Hangi şirketler mi iktidar nimetlerini en çok ‘götüren, üleşen' malum şirketler, bir kuruş altyapı yatırımı yapmayıp, kentleri günlerce karanlıkta bırakan şirketler. Yani üç beş şirketin geleceği 84 milyonun geleceğinden daha önemli olduğu için indirim yok!
Sabretmeliymişiz… düzelecekmiş… başka ülkelerde benzer sorunları yaşıyormuş, en iyisi bizmişiz… ha birde dış güçler denen bir bela varmış ve en önemlisi bunların sorumlusu yönetenler değilmiş!
Yönetenler yönetiyormuş ama aslında onlar sorumlu değilmiş! Kim olduğunu merak ediyorsanız tabi ki muhalefet ve tabi ki CHP.
20 yıllık iktidarları döneminde başarılı oldukları dönemlerde ne dış güçler vardı, ne de muhalefet engel teşkil ediyordu ama şimdi yaşananların tek sorumluları malum dış güçler ve içerdeki başını CHP'nin çektiği muhalefet cephesi.
Mademki Erdoğan, tek yetkili olduğu, karşısında hiçbir itiraz olmadığı halde hala iktidar değilmiş gibi bugünü değil geçmişi-geleceği gösteriyor tıpkı sistem değişikliği talep ederken ‘verin yetkiyi şu kardeşinize görün bakın faizle, dövizle nasıl mücadele diliyor' dedi ama olmadı, 20 yıl da yetmedi hala iktidarda değilmiş gibi yapıyor o zaman; iktidar gelmesini sağlayalım!
20 yıllık iktidar olduklarını yok sayıp, tam sorunların farkına vardılar, nihayet çözmeye karar verdiler, çözemezler, çünkü sorunu kabul etmiyorlar; bitti, bitiyor, geççek, gidecek…