Gittiğim çoğu ülkenin ismini bile unuttum ama hiç unutanadıklarım var, Ukrayna gibi...
Üzgün olduğumuz zamanlarda anılara sığınmak iyi gelir, ben de öyle yaptım.
Bu acımasız savaş günlerinde anılara gidip hatta sizlerle paylaşmak istedim.
Arjantin'den, Bahia Blanca şehrinden yüklediğimiz mısır yükünü Odesa limanına götüreceğiz. Sovyet Rusya henüz dağılmamış, bir demirperde ülkesi, bugünki gibi turistik geziler, falan yok, görevli olanlar gidebiliyor.
Anlatılan şehir efsanelerinden ve gidip görenlerin anlattıkları kadarıyla biliyor ve tanıyoruz yoldaşlarımızı, çok heyacanlıyım.
"Vira bismillah deyip Arjantin'den hareket ediyoruz ( gemiler demir alırken" vira bismillah, demir atarken de "funda bismillah" diyerek kalkar, gelenektir, hiç değişmez bayılırım bu sözcüklere)
Bir limandan diğer limana hareket edeceğimiz gün çok güzeldir, bayram telaşı gibi...
Gemiye taze sebze, meyve, yeni kumanyalar, değişik yiyecekler, peynirler alınır, bir de dışarıya çıkanca alınan bizim " koltuk altı kumanyası" dediğimiz yiyecekler de paylaşılır yol boyunca.
Çocuklara ve eşlere alınan hediyeler kamarada görünür bir yere konularak sevdiklerinin hasreti azaltılmaya çalışılır.
Yol 30 gün kadar sürecek, havalar güzel, ekip şahane, gemide ahenk iyi.
Seferde benden başka, baş mühendisin eşi ve iki küçük çocuğu, ikinci mühendisin eşi ve onların da bir çocuğu var.
Yazıdan da anlaşılacağı gibi Ahmet Kaptan yine deplasmanda, bi rahat yüzü benden
Deniz Nakliyat'ın dökmeci gemisi "Urfa", orta büyüklükte japon yapımı güzel bir gemi.
29 günün sonunda İstanbul boğazına vardık, 5 ay olmuş İstanbul'dan ayrılalı, ne çok özlemişiz içinden deniz geçen bu büyülü şehri.
Bir gün sonra da Odesa'ya demirledik, limanda sıra bekleyeceğiz, 15 gün kadar olabilir denildi. Olsun, kumanyamız sağlam, haziran ayı, havalar güzel, bekleriz.
15 günün sonunda gece yanaşacağımız haberi geldi hemen hazırlıklar yapıldı ve gecenin bir yarısı hayırlısıyla yanaştık limana.
Başka bir ülke olsa kamaraya gider uyurum ama bu kez öyle değil, her şeyi görmek istiyorum. gümrük, polis, görevliler falan gemi kalabalık, yükü kontrol edecek olan kadınlar geldi, hepsi nasıl güzeller. Ayakkabılarını çıkarıp, ambarlara inip yükü kontrol edecekler yolda rutubet falan aldı mı diye?
Kontrolun ardından kadınlar kamaraya davet edildi, hepimiz oradayız, bizimkilerde bir izzet, ikram, kibarlık, sormayın gitsin
... Ve şehir efsanesi doğru çıkıyor, anlatılan gibi kadınlar iç çamaşırı, parfüm, ciklet gibi şeyler istiyorlar, şaşırmadım desem yalan olur
Odesa çok güzel bir şehir, Ukrayna'nın kültür başkenti gibi, opera ve tiyatro binaları ihtişamlı, saray gibi, gezilecek çok yer var, bizim de zamanımız çok, 20 gün kadar sürüyor tahliye.
Her yer yemyeşil, tertemiz, temizlik işçisi ve otobüs sürücüsü kadınları ilk kez burada görürüyorum, bizim ülkemizde henüz yok.
Halkı yoksul ama o kadar eğitimli millet ki bu her yerde belli ve nasıl güzel bir ırk. "Çirkin kadın yoktur" sözü herhalde bunlar için söylenmiş!
TV de bale, tiyatro, klasik müzik'ten başka bir şey yok.
O yıllarda öyle hamburger, kola, paket yiyecekler, hatta limon bile yok, dışarıdan hiç bir şey almıyorlar.
Her şey için kuyruğa girmek zorundasın, en çok kuyruk olunan bir yerde, halka satıcısının önünde ben de girdim kuyruğa, bizim kandil simitine benzeyen bir yiyecek, külahın içine doldurup satıyorlar ama nerede bizim kandil simitinin ağızda dağılan nefaseti, tatsız, tuzsuz bir şey, aldım ama yemem. Gözünü seveyim memleketimin.
Bir de şıra kuyruğu var, sokaklarda vidanjör gibi arabalarda şıra satılıyor ve önünde uzun kuyruklar oluşuyor, sürahisini kapan geliyor, biz de merak ettik, sıraya girdik ve birer bardak aldık, yabancı olduğumuzu anladıkları için bizden para almadılar, ikram babında
Akşamları iş çıkışı daha kalabalık oluyor şehir ve kuyruklar biraz daha uzuyor. Evine bir lahana, biraz yeşillik götürebilen şanslı, daha çok balıkla besleniyorlar ama hiç abartısız söylüyorum herkesin elinde bir demet çiçek, evine çiçek almadan giden yok, kadını erkeği.
Restoranlar ucuz, 100 dolar bozduruyorsun harca harca bitmiyor. Bir de karaborsa para bozanlar var, banka kurunun üç misli veriyorlar, bir kaç arkadaşımızı dolandırmışlar, el çabukluğuyla avucuna saydıkları paranın bir kısmını geri alarak yine banka kurunu veriyorlarmış, hızsızı bile adil yani ülkenin
Bizim Yenikapı'daki restoranlara benzeyen yerler var, müzikli de üstelik. Kalinka çalıp dans ediyor, bizi eğlendirmeye çalışıyorlar, hatta bizi mutlu etmek için Türkçe sandıkları Arapça şarkıları söylüyorlar.
Bazı köylü kadınlar, bahçelerinde yetiştirdiği meyve ve yeşillikleri liman yakınlarında yere serdikleri sergide satıyorlar. Önce yapay zannettiğim kıpkırmızı çilekler çok lezzetliydi.
Ama yaşlı kadını hiç unutmayacağım, bizim çok zayıf olan başmühendise işaret diliyle, "ne kadar da zayıfsın, ye şunu da biraz kilo al" der gibi filesinden küçük bir somun ekmek uzatmıştı, çok güzel bir millet
Balıkların satıldığı koca bir hal var, çeşit çeşit balıklar ama bizdeki gibi günlük değil, çoğu dondurulmuş, kötü kokuyor.
Balık halinin yanında pastane var, Ahmet kaptanın doğum günü için pasta alacağım. Camekanın ardında çeşit çeşit pastalar var, dombalak bir erkek çocuğuyla annesi dikkatimi çekiyor, her pastanın önünde durup, iştahlı iştahlı konuşuyorlar birbirleriyle, onların aldığı pastadan alacağım ama o da ne? Pasta almadan çıkıp gittiler
Pastayı paket yaptıracağım ama hak getire, yok öyle cicili bicili hiç bir şey yok, kapkara koli gibi bir şeye koyup, halat gibi bir iple bağladılar kutuyu. Pasta çok nefisti. Dondurma yeni yeni satılmaya başlamış, önünde uzun kuyruklar var, tek çeşit sade dondurma, az şekerli ama güzel.
Günlerimiz gayet güzel geçiyor, her sabah memur gibi erkenden kalkıp hazırlanıp gezmeye gidiyoruz, şehrin her yerini gezdik hatta başmühendisin eşi Kremlin'e gidelim diyor
Personel gayet memnun, Ahmet Kaptan sıkıntılı, biraz da dağılmış olan personeli toplayıp bir an önce kaldırmak istiyor gemiyi, buna gemi kaptanı da dahil, eşim ikinci kaptan o zaman
20 gün süren bu tahliye hepimize çok iyi geldi, bir daha gitmedim Ukrayna'ya ama eşimden ve oğlumdan duyduğum kadarıyla ayrılma olduktan sonra da yoksulluğun aynen devam ettiği.
Ukrayna direniyor, eşlerini ve çocuklarını geride bırakıp, uçağın kanadına binerek kaçan korkaklar gibi değil, eşlerini ve çocuklarını daha güvenli bir yere gönderme çabasında ve ülkelerinde kalarak...
Yüreğim Ukrayna halkıyla, gece, soğukta, metroda sabahlayan kadın ve çocukları düşündükçe uyku uyuyamıyorum. üzgün, kızgın ve öfkeliyim çok.
Bunca acı yaşanmışken ve hala savaş suçluları yargılanırken Putin' in yaptığının akılla izahı yok! Vicdan desen hiç yok, dünyayı yönetiyor bunlar, sözüm ona,
Şanssız ve yalnız olan Ukrayna halkının yanındayım.
BARIŞ, HEMEN ŞİMDİ...
Bu yazı 471 defa okundu.