Balya'nın değil, Balya madeninin 1200 yıllık bir geçmişi vardır ve madenin Romalılar döneminden beri işletildiği bilinmektedir.İlçemizin geçmişinin tunç çağına kadar dayandığı tespit edilmiştir.Balya madenleri Roma, Karesi ve Osmanlı dönemlerinde de çalıştırılmıştır.Maden 1860 yılına kadar Almanlar, 1860'dan 1920 yılına kadar Fransızlar ,1920'den 1938 yılına kadar Fransızlar adına taşeron şirket olan Karaaydın Madenleri Osmanlı Şirketi tarafından işletilmiştir.
Romalılar döneminde madenin adı Ergasteria'dır. Madenin çalıştığı dönemde çıkartılan cevherin Edremit Körfezi'ne ve Bandırma limanına taşınması için demiryolu - dekovil hattı döşenmiştir. Bu dekovil hattı 1938 'yılında maden kapatılırken devletimizce sökülmüştür.
O' dönemlerde Balya'dan altın dahil 12 kalem maden çıkartılmıştır "gümüş, bakır, demir, kurşun, çinko, kömür, kükürt, arsenik, zırnık, antimon, kadmiyum" Osmanlı döneminde Balya'da Padişah'ın bastırdığı altın sikke tarihe geçmiştir. Bu sikke,18mm/m ve 3.55gr. olup Kanuni Sultan Süleyman'a aittir ve yine Osmanlı döneminde Padişahlar Balya madenlerinden gülle de döktürmüşlerdir.
1895 tarihinde Belediye teşkilatı kurulan Balya, 1910 yılında İlçe Merkezi olmuştur.1901'de Mancılık köyünde kurulan ve kömürle çalışan santralden Balya ilçemize elektrik hattı çekilmiş ve ilçe merkezi elektrik enerjisine kavuşturularak ilçe merkezi aydınlatılmıştır.
Osmanlı tarihinin ilk grevi 1908'de 3.000 maden işçisinin katılımı ile Balya'da olmuştur, Balya'daki bu grevler 1911, 1928, 1934 ve 1936 yıllarında da aralıklarla sürmüştür.1930' lu yıllarda Balya ilçe merkezinin nüfusu 30.000 kişi kadardır ve madende çalışan işçi sayısı 9.000 'i bulmaktadır.Maden dönemlerinden itibaren Balya'nın adı, ERGASTERİA, KRİSTİTAN, GÜMÜŞ OBA ve şimdiki adı ile BALYA olarak tarihe geçmiştir.1938'de söndürülen maden ocaklarının 15-20 yıl öncesinde tekrar faaliyete geçmesi ile ilçede ekonomik ve sosyal bir canlılık başlamıştır.
1930'lu yıllara kadar madenlerinde 9.000' den fazla işçinin çalıştığı, nüfusunun 30.000 kişiyi aştığı dönemlerde lokanta, restoran ve gazinolarında bayan garsonların çalıştığı, 1901 yılından itibaren elektriğe kavuşarak ışıl ışıl parlayan bir ilçe olan Balya, kortlarında mini şortlu bayanların tenis oynadığı MANOLYA KOKULU Balya, tekrar o' eski günlerine kavuşmayı amaçlıyor ve bu amaç uğruna gayretli çalışmalarını ivme kazanarak her yönde sürdürüyor. "Kelime ve hece olarak, Balıkesir ve Balya Bal ile başlar, madendir Balya'daki bütün taşlar, altın dahil Balya'dan on altı kalem maden çıkar."
Şimdilerde nüfusu azalmış olmasına rağmen Balya, zengin maden ocaklarının tekrar açılması, çalıştırılması ve Çanakkale - İzmir otoyolunun hizmete girmesi ile tarihindeki adına yaraşır çok güzel bir ilçemiz olacaktır.
Halen Balya Belediye Başkanlığı görevini başarılı bir şekilde yürütmekte olan Sn. Orhan GAGA, maden cevherleri ile dolu ilçemizin adını en iyi şekilde duyurmaktadır. Sn. Belediye Başkanımızı ve ekip arkadaşlarını başarılı hizmetlerinden dolayı kutluyorum. "BALYA DESTANI" diye yazdığım bu şiirimi ilçemize ve Balyalı hemşerilerimize armağan ediyorum.
BALYA DESTANI
Orta okulu Balya'da okuyanlar bilirler
Okul küçük olsa bile büyüktür bitirenler
Balya orta okulundan çıkar nice cevherler
Kırk altı köyün çocuklarıdır o öğrenciler
Esen oteli vardı, Balya'nın tam ortasında
Kahvehane önünden geçilirdi büyük hana
Hancı İbrahim derlerdi sahibinin adına
Sahibi göçtü gitti, otelde yıkıldı, handa
Enver Paşa ile Koca Camide birer cami
Yıkılan o hanın arkasında bir de semerci
Onun da karşısında bir ekmek fırını vardı
Balya'nın sokakları çok geniş değildi, dardı
İki marangoz ve bir hızarcı, bir de kalaycı
İki demirci, bir nalbant, üç de ekmek fırını
Öyle çoktur ki Balya'nın okuyanı yazanı
Arasanız da bulamazsınız okumayanı
Belediye binası çarşının ortasındadır
Onunda devamında Hastane Tepesi vardır
Perşembe günleri Balya'da pazar kurulurdu
Köylü ve şehirli pazarda beraber olurdu
Pazarda köy ürünleri alınır ve satılır
Kim ne satacaksa satar, alacağını alır
Tüm köyler mektuplarını postahaneden alır
Unutulur mu hemşerim Balya'nın o günleri
Manyas'a doğru akar Balya'da bütün dereler
Kadıköy'den sonra, Koca Dere'de birleşirler
Koca Dere diğer adın Kocaçay'dır biliriz
Biz şimdi Manyas barajına kayıkla gideriz
Ayan Ahmet ile Muzaffer Çavuş, Ağa Mehmet
Kasap Ahmet, Koreli, Kooperatifçi Ahmet
Gagalar'ın Osman, Çallı ve İsmail Sürdüren
Sıvacıdır Sucu İsmail ve Cevat Öğretmen
Değirmenci Ali, Şuri, Çobanlar ve Bodurlar
Marem Ağalar, Semerciler ve Teyareciler
Kasap Aydınoğlu, Ayakabıcı Abdülkadir
Yaşar Hoca ile Derici Sadık, Berber Tahir
Terzinin biri Nazım, öbürü Şükrü Oğuz'dur
Tozkoparan'ın yaptığı ise sade gazozdur
Sobacıdır Tenekeci Mahmut, Sadettin Çakmak
Yakışırdı Mahmut Sarı'ya bakkaliye satmak
Balya'da dişçi yoktu , perşembe günü gelirdi
Birer birer diş çekerdi , elindeydi pensesi
Hastanedeki bir doktor hepimize bakardı
Bir hemşiresi, birde Sağlıkçı Kenan Bey vardı
Marem ile oğlu Mehmet, onlar çekirdekçidir
Aşcı Kemal ve Şerafettin meşhur aşçılardır
Biliriz, bizim birde Aşçı Mustafa'mız vardır
Onlar unutulmazlar, zaten üç aşçımız vardır
Esnaflar; Yörükoğlu, Çarmıklı ve Çarıkçı'dır
Motor Mustafa hem bakkaldır, hem de tekelcidir
Baştan söylemiştik Hancı İbrahim otelcidir
Adı en çok duyulan Zabıt Katibi İsmet'tir
Şöförlerimiz Şöför Burhan, Şöför Selahattin,
Kolyan, Koreli, Kara Ahmet, Şöför Yakup,
Çakır Gözlü Şöför Kamil ile Badi Hüseyin
Gelen geçen Rodoplu ve İbo "Şöför İbrahim"
Balya Gençlikte iyi futbol oynayanlar vardı
Foto Varol, Ayhan ile iki kardeş Şeran'lar ,
Koyunerli Muzaffer ve Aydınoğlu Metin var
Dereli, birde Kayalarlı İsmet Aga'mız var…
Sokaklarda arzuhal yazardı daktilocular
Balya'nın ortasında bir elektrik santralı var
Geceleri ve tatil günü yanardı ışıklar
Bin dokuzyüz birden beri aydınlanır sokaklar
Orta okuldan sonraki yol ikiye ayrılır
Bir yol Balıkesir'e, diğeri Çanakkale'ye
Gider gidenler, döner dönenler, gelir geriye
Demiryolu varmış ama sökülmüş, neden?, niye?
Orman işletmesi vardır Hapishane üstünde
Çok eskidir İlk Okulun altıdaki Kilise
Jandarmanın kapısında nöbet tutar askerler
Balya'da nüfus çok azalmış nerde düşünenler
Balya'da her iki baharda panayır kurulur
Dönme dolaplar döner ve salıncaklar kurulur
Cambazlar bağırınca Kızıl Tepe'den duyulur
Pehlivanlar güreşirken, cazgır durmaz bağırır
Çok güzel zeybek oynar Balya'lı efelerimiz
Biz bu zeybeğin adına Balya Zeybeği deriz
Öyle bir duruşu vardır ki zeybeğin biliriz
Zeybek bilen ve oynayan Balya'lı efeleriz
Suyumuzu Çam Çeşme'den getirir de içerdik
İçerdik ama ne kadar içsek de doyamazdık
Evde şebeke suyumuz yoksa suyu taşırdık
Sevdiklerimizle su yolunda karşılaşırdık
Altından sikkeler bastırmış Balya'da Osmanlı
Balya'nın demirinden döktürmüş güllelerini
Ah! Balya bilememiş onlar senin kıymetini
Biz hiç unutmadık Kızıltepe'nin heybetini
Bin iki yüz yıllık geçmişi vardır madeninin
Tarih öncesi tunç çağına dayanır geçmişin
Romalılar keşfetmiş, Osmanlı devretmiş seni
Alman'dan Fransız'a geçsen de Balya sen bizimsin
Romalılar Kristian dermiş madenin adına
Senin önceki adın Ergesteria'dır Balya
Balya'nın altı maden ocaklarıyla doludur
Ocakların; Koca, Orta, Arı ve Sarı Su'dur
Balya'da Alman'dan ve Fransız'dan eser kalmamış
Kiliseleri varmış onların ama yıkılmış
Maden kapanmış, insanlarımız da göçmüş, gitmiş
Maden mağaralarına güvercinler yerleşmiş
Tarihler yazar ve bahseder ilk işçi grevinden
Duman parasının kime neden verildiğinden
Herkes bilir, Fransız para ile zehir içirir
O zamanki adın Gümüş Oba diye bilinir
Balya'nın altı maden cevherleriyle doludur?
Altın dahil oniki cins maden çıkar doğrudur
Altın, gümüşlü kurşun, kükürt, çinko, demir, kömür
Manganez, arsenik, antimon, zırnık, kadmiyumdur
Almanlar bizmut, kalay, nikel, tellür de çıkartmış
Bunlarla onaltı kalem madene ulaşılmış
Balya cevher değil, bir mücevher deryası imiş
Böyle bir deryayı dünya henüz görmemiş
Atatürk Cumhuriyeti kurmuş, tam on yıl geçmiş
Balya'dan geçerken Fransız bayanlarını görmüş
Mini şortlu bayanlar kortta tenis oynuyormuş
Lokantalarda bayanlar garsonluk yapıyormuş
Bin dokuz yüz altmışta yeni yayın cihazından
Belediye bir çok duyuru ve anons yapardı
Balya halkını hem uyarır, hem aydınlatırdı
Arada bir Portofino şarkısı çalınırdı
Top oynadığımız yerde panayır kurulurdu
On Dokuz Mayıs'ta gösteriler sergilenirdi
Bütün öteki bayramlar merkezde yapılırdı
Tüm halkımız coşardı ve koşarak katılırdı
Hiç çamur olmazdı taş döşeme idi yolların
Bizi senden ayıran zalim ve uzun yılların
Hasretini şimdi biz nasıl giderelim Balya
Çiçeklerinden birisinin adıdır manolya
Balya'da geçti ömrümüzün en güzel günleri
İstesek de olmuyor, dönülmüyor artık geri
Balya'da geçirdiğim gündüz ve gecelerimi
Rüyamda görüyorum, manolya kokulu Balya
Çoğumuz yerlisiyiz, biraz Yörük var, biraz Laz
Biraz Çerkez, Gürcü'de var aramızda, Kürt çok az
Romanlar'da var Balya'da, artık onlar bizdendir
Biz Balya'da sakin, sessiz ve mutlu yaşıyoruz
Kırk altı köyün üniversitesi sensin Balya
Orta okulu senin koynunda bitirdim Balya
Ben Balya'yı ve Balyalılar'ı çok çok severim
Kayalar'lıyım , adım Muharrem Kaynak 'tır benim
Armağanım olsun sana bu onbeşli destanım
Okuyup destan yazmayı senden öğrendim Balya
Muharrem KAYNAK
03.03.2022