14 Mart Tıp Bayramı'ydı.

Maddi-manevi büyük sorunlarına karşın özveriyle görev yapan tüm doktorları kutluyoruz, öncelikle…

Gelelim, Bandırma Onyedi Eylül Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde, 14 Mart günü, hastanenin başhekimi, uzman doktor olup, daha sonra “doktor öğretim üyesi” unvanı verilen Muzaffer Şenveli'ye…

Sosyal medyada ve medyada yayınlanan Şenveli görüntülerine…

Şenveli'yi, önce hastanenin kapısına dikilmiş görüyoruz. Çekim yapan birine sinirlenerek, yanındaki hastane güvenlik görevlilerine, “Bak, bak. Çekim yapıyor. Hâlâ suç işliyor. Bunu da paketle, paketle!” diye sesleniyor.

Şenveli'yi, daha sonra doktorların dinlenme odalarına, güvenlik görevlileriyle  birlikte girerek, yasal haklarını kullanıp, grev yapan doktorları dışarı çıkarmak ve işlerinin başına dönmelerini istiyor. Onlar da, buna hakkı olmadığını belirterek, “Bize böyle hitap edemezsin. Hastane senin tapulu malın değil. Yasal işlem yapabilirsin. Bizim dinlenme odamıza bu şekilde girdikten sonra da kapıyı kapatamazsın” diye yanıt veriyorlar. Şenveli, daha sonra odadan çıkmak zorunda kalıyor.

Aynı gün, öğleden sonra Şenveli, Bandırma Onyedi Eylül Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki 14 Mart Tıp Bayramı kutlama programına katılıyor. Törende, “Bandırma Manşet”te izleyebileceğiniz şekilde ona da konuşma hakkı tanınıyor. Konuşmasına bir başlıyor, bitmek bilmiyor. Mesleğe başladığı yıllardan günümüze kadar uzanan dönemi anlatıp, sürekli kendini öven çok uzun ve sıkıcı bir konuşma! Programın sunucusu, bir ara, muhtemelen “konuşmasını sonlandırması” ricasıyla bir kağıt getirdiği halde hızını kesmiyor ve anlatıyor, anlatıyor. Konuşması en azından yarım saati buluyor ya da geçiyor. Zaten konuşması sırasında da “hazırlıksız” olduğunu kendisi belirtiyor.

Şimdi yaklaşık 25-30 yıl öncesine dönüyorum.

Muzaffer Şenveli, o dönemde Bandırma'daki Sağlık Ocakları'ndan birinin başhekimiydi. Sağlıkla ilgili bir toplantıda kendisine de söz verildiğinde kürsüye çıkarak yine uzun bir konuşma yaparken, sözü ilgisiz bir şekilde dine getirerek, “Devlet, benim çocuklarıma dinimi öğretmek zorundadır” demiş ve aynı konuyu uzun uzun sürdürmüştü. O yıllarda çalıştığım GERÇEK Gazetesi'nde, onun bu davranışını “Bir doktor coştu!” başlıklı köşe yazımda eleştirmiştim.

Şenveli, daha sonraki yıllarda Bandırma Devlet Hastanesi Başhekimliğine oynamaya başladı. Başhekim oldu. Sonra gitti, geldi. Gitti, geldi. Onun Bandırma için başhekimlik sevdası hiç bitmedi. Siyaseti hep iyi kullandı.

Bandırma Devlet Hastanesi, “Bandırma Onyedi Eylül Eğitim ve Araştırma Hastanesi” olduktan sonra da onu bir anda yine hastanenin başhekimliği koltuğunda gördük. Oysa ülkemizdeki diğer eğitim ve araştırma hastanelerindeki uygulamalar açıktı. O hastanelerin başında en azından doçent ve çoğu kez de profesör akademik kariyerine sahip başhekimler vardı. Şimdi, “uzman doktor” olan, ancak kendisine “doktor öğretim üyesi” sıfatı verilen Şenveli'nin atanmasının yanlışlığını köşe yazımda dile getirerek,“yanlış iliklenen bir düğme” olarak nitelemiştim.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Özdemir'in çalışmalarını ve 2015 yılında kurulan üniversiteyi kısa sürede bugünkü başarılı çizgiye getirmesini takdirle karşılıyorum. Sayın Özdemir'in, “Şenveli” olayının yanlışlığını da gördüğüne inanıyorum ve kendisine, “Sayın Rektörüm, ne olur yetkini kullan ve hastanenin başına akademik kariyeri yüksek bir yöneticinin getirilmesini sağla. Hastanenin daha fazla yıpranmasının önüne geç” diyorum.