BATI'YA ELÇİ GÖNDERİLMESİ
Bu yazı serisi özel olarak hazırlanmış orijinal bir çalışmadır.Bu yılın Eylül ayında yayınlanacak olan 3R isimli kitabımdan özetlenerek alınmıştır.
9 Mayıs 1718 ile 1.Ekim 1730 arasında on iki yıl sadrazamlıkta kalan Damat İbrahim Paşa (1660 – 16.10.1730) gücünü Pasarofça barışında , Lehistan ve Avusturya ile yaptığı anlaşmalarda ve Avrupa'yı tanımanın gereğine inanmakta gösterdi. Bu nedenle İstanbul'daki Avrupa elçileriyle sürekli ilişkiler kurdu. İlk kez, bu sıralarda Osmanlı Devleti Avrupa'ya elçiler göndermeye başladı. Elçi gönderme konusunda her şey 9 Ekim 1719 günü Bab-ı Ali'deki Fransız elçisi Marki de Bonnac ile İbrahim Paşa arasında Paşa'nın Boğaziçi'nde yeni yaptırdığı konağındaki görüşme ile başladı Sadrazam orada ilk kez ‘'Padişahın Fransa'ya elçi göndermek niyetinde olduğunu''açıkladı. Bu fikir Bonnac'a göre çok yeni ve olağanüstü göründü. Buna inanamamıştı. Bu düşünceyi sadrazamın düşüncesinin hafifliğine verdi. Kimseye bundan söz etmedi. Bu görüşmeden ne kendi saray erkanının, ne de yaşı küçük olan XV. Louıs'nin naibi Orleans dükü kraliyet prensinin , ne de Cambrai başpiskoposunun ve 1717'den beri Fransız Dışişleri Bakanı olan Dubois'nin haberi oldu. (İlk Osmanlı Sefiri 28 Mehmet Çelebi'nin Hatıralarına Önsöz yazan, Gilles Veinstein,21)
Çelebizade Mehmet Efendi (1720 -1721) Paris'e, Maliye müsteşarı İbrahim Paşa (1719) Viyana'ya Niş'li Mehmet Ağa (1722 -1723) Moskova'ya, Mustafa Efendi(1730) Viyana'ya ve Mehmet Efendi (1730) Lehistan'a elçi olarak gönderildiler. Daha sonraları Yusuf Agah (1793-1797) ve İsmail Ferruh (1797 – 1800) Efendiler İngiltere'ye , Seyyid Ali (1797 – 1802) Halet (1803 -1806) ve Muhib (1806 -1811)Efendiler Fransa'ya ve İbrahim Atıf Efendi (1797 – 1800) Avusturya'ya gönderildiler. Yalnız diplomatik ve ticaret anlaşmaları imzalamak amacı ile değil ayni zamanda Avrupa diplomasisi ve askeri gücü hakkında raporlar göndermekle de görevli idiler.
İngiltere İ.Elizabeth zamanında 1583 – 1588 arasında elçilik yapmış olan tüccar William Harborne'u 1583 ‘de ilk elçi olarak İstanbul'a göndermişti .Fransızlar ise İstanbul'a ilk elçiyi 1535 yılında atamışlardı. Jean de la Foret 1535 – 1538 arasında Fransız elçisi olarak kalmışdı. Görüldüğü gibi Osmanlı İmparatorluğu kendisine ,devamlı ikamet edecek elçi gönderen bu iki ülkeden Fransa'ya, onların gönderdiği tarihten tam 185 , İngiltere'ye de 214 yıl yıl sonra daimi elçi göndermeye karar vermiştir.
Osmanlılar artık Avrupa'daki iç gelişmelerden habersiz yaşayamayacakları gerçeğini kabul etmişti. Venedik Konsolosu'nun raporuna göre ;
‘'Damat İbrahim Paşa tam bir devlet adamıydı. ‘'Diktatör değildi. III: Ahmet'in dikkatini başka yerlere çekip onu hareketsizliğe itiyordu. İbrahim Paşa'nın yöntemler' basit, tutarlı ve açık değildi. Çelişen özelliklerinin bir toplamıydı. Zaman zaman büyük enerji gösterir ,birkaç kişi ile divanı toplar, resmi toplantılar , gizli konuşmalar yapar, savaş hazırlıkları emreder, baruthaneyi ziyaret eder, denize tekne indirir, binaların yapımını denetler, eğlenceler planlardı. Durum işin geçiktirilmesini gerektiriyorsa aktif olduğu kadar pasif kalır , yalnız eğlence ile ilgilenirdi.
Ciddi, yumuşak, ilgisiz görünür, bir diplomata ilgi gösterir ya da ona ilgisiz kalabilirdi. Kamu oyuna haberleri canı isterse açıklardı.Söylentiler, yalan haberler ve entrikalardan yararlanır, ancak sabırlı, tedbirli, ve ileri görüşlü davranırdı. İktidar ve servet düşkünü idi. Büyük bir serveti vardı. Bu özellikleri onu bir barış adamı yapmış , barış politikası izlemesine yol açmıştı. Bilinmeyen yerine bilineni yeğ tutması bundan kaynaklanmıştır. Sıradan olmaktan epey uzak bir kurnazlıkla acele bir karar almamak için divan toplantısını kapatacağı anı, daha doğal olan cimrilik yerine bol gönüllü olacağı zamanı çok iyi kestirirdi.'' (Shaw,318').
İstanbul'da, sadrazamın eğlence düşkünü padişahın o yanına ağırlık vermesiyle, yeni bir yaşam biçim başlamıştı. İbrahim Paşa sultan için Kağıthane'de Sa'dabat sarayını inşa ettirdi. Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin Paris'ten getirdiği Fontainebleau sarayının resimleri bu inşaatta model olarak kullanıldı. Ana binanın çevresine , heykeller, havuzlar , bahçeler , çeşmeler yaptırıldı. Amaç Fransa kıralı ve çevresindekilerin yaşamını kopya etmekti. Vezirler ve yönetici sınıf sahip olduğu ayrıcalıkları korumak için efendilerini taklit ettiler.
Başkentte Sa'dabat kopyası saraylar , bahçeler ve çeşmeler yapıldı. Damat İbrahim Paşa'nın sarayı Kandilli'deydi. Boğaziçi ve Haliç çevresindeki topraklar, padişah tarafından akrabalarına ve yönetici sınıfa dağıtıldı.Buralar böylece zenginler için yerleşim alanları oldu. Sarayların ve köşklerin çevreleri bahçelerle ve süslemeli çeşmelerle donandı. İstanbul'da daha önce yaşanmamış bir lüks hayat yaşanmaya başladı. Özellikle lale bu dönemin sembolü oldu. Nadir yetişenlerlinin soğanları yüksek mevkilere çıkmak için kullanılan, hediye adı altında, birer rüşvet aracı olarak kullanıldı. Bahçecilikle ilgili sırlar en çok saklanan sırlardı. Bu akıma padişah, yönetici sınıf, zenginler, ve yabancı diplomatlar da katıldı.