Ordunun büyük bir bölümü Üsküdar'da İran seferine hazırlanıyordu. Damat İbrahim Paşa'nın başkentte düşmanlarına karşı koyacak gücü kalmamıştı. Patlak veren isyanın başına İran savaşı sırasında Anadolu Levent'lerine katılan ve şimdi İran'a toprak verilmesine karşı çıkan, Arnavut bir yeniçeri olan ve o sırada Beyazıt hamamında tellallık yapan , çarşı tellalı Patrona Halil bulunuyordu.Manav Muşlu ve Kahveci Ali de elebaşları arasındaydı. 28 Eylül 1730'da Patrona Halil ve beş arkadaşı Bayezid Camii önünde padişah ve sadrazamın Sünni topraklarını dinsizlere vererek şeriatı çiğnediklerini ileri sürdüler.Çevrelerine bir kalabalık toplandı. Et Meydanı'ndaki yeniçeri kışlasına doğru yürümeye başladılar. Guruba yüzlerce sivil ve asker kendiliğinden katılmaya başladı. Sadrazama gücenik olan ulema sınıfı ve diğerleri bu hareketi desteklediler. Damat İbrahim Paşa ve arkadaşlarının başlarını istediler.
Canını ve tahtını kurtarmak isteyen padişah, sadrazam ve arkadaşlarını azletti. 29 Eylül 1730'da sadrazam boğduruldu ve cesedi isyancılar tarafından katır kuyruğunda yollarda sürüklendi. Olaylardan çok etkilenen padişah III. Ahmet , ulema sınıfının isteklerine uyarak tahttan indi ve yaşadığı altı yıl süresince bir daha saraydan dışarıya çıkmadı ve yerine II. Mustafa'nın(1664 -1704) oğlu, babası öldüğünde yedi yaşında olan I. Mahmut (1696 – 1754) 35 yaşındayken 1Ekim 1730'da tahtta çıkarıldı. Patrona Halil ve adamları kente dağılmış, zenginlerin saraylarını , köşklerini yakıp yıkmak istiyorlardı. Önlerine gelenleri öldürüyorlardı. Padişah bu güzel köşklerin yıkılmasına karşı idi.Zorbalar intikam hırsıyla bunların yakılmasını istiyordu.İstanbul kadısı bunların yakılmasına hüküm verdi. Yeni padişah‘'yanmasına rızam yoktur. Ağyara gülünç oluruz. Ancak yıkılsın'' dedi. Şehir, Osmanlı tarihinde görülmemiş bir dehşete sahne oldu. Lale Devri , görkemli aşırılıklarıyla birlikte çöktü. Sona erdi. Ancak saraysız da olsa lalesiz de olsa , bu dönemde başlayan genel uyanış artık bastırılamayacak kadar yayılmıştı.
III.Ahmet, Kardeşi II. Mustafa'nın oğlu I. Mahmut'a(1696 -1754) tahtı terkederken şu öğütte bulunmmuşdu; ‘'Oğlum baban II.Sultan Mustafa ile ben vezirlerimize uyduğumuz beher işi onlara bıraktığımız için şu senin çıktığın tahttan indik. Sen bizden ibret al. Kendini vezirlerinin nüfuzu altına sokma. Her şeyi onlara bırakma, kendin gör ve anla! Bizi berbat ve perişan eden hallerden sakın! Şiddetli, fakat adaletli ol! Allahaısmarladık. Hayatımı ve evlatlarımı himayene tevdi ediyorum'' (Kocatürk,194) I .Mahmut isyancılar tarafından tahtta çıkarılmıştı fakat onların refomları ortadan kaldırmalarını ve geriye dönmeyi istemiyordu. Hükümdarlığının ilk yılında isyanları söndürmekle geçirdi. Patrona Halil isyanda kazanmış olduğundan, kendini devlet adamlarından üstün görüyor , kendi adamlarına ganimet sağlamak istiyordu. Padişah isyancıları cezandırmayacağına inandırdı (Ekim 1730) Sorunlar daha çözülmemişti. Patrona Halil İstanbul sokaklarında kampanyasına devam etti . Ev ve dükkan sahiplerinden kendilerini koruma parası toplamaya başladı , vermeyenlerin mülklerini yıkıyordu.
Kısa zamanda padişahtan devletteki atamalarda söz sahibi olma hakkını aldı.Adamlarından bazıları devlet memuru olarak ,zengin olsun fakir olsun halkı soymaya başladı. Sonunda Kasım ayında padişah İranlılara karşı savaş için Halil ve arkadaşlarını saraya çağırdı. Davete geldiler . Burada 24 Kasım 1731 boğduruldular ve böylece Lale Devri tamamen bitmiş ve oniki yıl kadar yaşanan Osmanlı Rönesans dönemi kapanmış oldu.
Sultan I. Mahmut'un (1696 – 1754) hükümdarlığının son yılları ( 1730 – 1754) ile II. Mustafa'nın oğlu Osman (1700 -1757)'ın 1754 – 1757 ve III Ahmet'in oğlu III.Mustafa (1717 -1774)'nın 1757 – 1774 arasındaki tutarsız hükümranlık dönemlerinde Osmanlı İmparatorluğu en kesintisiz barış dönemi yaşamıştı. Avrupa , Avusturya'daki taht savaşı (1740 – 1748) ve sonraki Yedi Yıl Savaşı (1756 -1763) ile meşgul olurken, padişah ve sadrazamlar imparatorluğu çatışmalardan uzak tuttular.
Hasis, hırçın, yöneticilik niteliklerinden uzak olan III.Osman ,Sadrazam Mustafa Paşa'dan hoşlanmadı. Onu azlederek yerine Hekim oğlu Ali Paşa'yı getirdi.Çok geçmeden onunla da uyuşamadı. Bir gün ona kızarak : ‘'Şimdi seni azlederim ve Hamalbaşı Ali Usta'yı vezir edinirim'' dedi. Sadrazam: ‘'Evet yaparsınız . Lakin o Hamal Ali Paşa olur . Hekim oğlu Ali Paşa olamaz ‘' diye yanıt verince padişah sadrazamın öldürülmek üzere hapse atılmasını emretti. Araya Valide Sultan'ın girmesiyle afetti ve Magosa'ya sürdü ve yerine Naili Abdullah Paşa'yı sadrazam yaptı. Üç gün sonra onu da azletti yerine Bıyıklı Ali Paşa sadrazam oldu. Çok geçmeden ondan da vazgeçildi ve o öldürülttü. Onun yerine Koca Ragıp Paşa sadrazam oldu. Gece sokaklarda gezinmeyi seven padişahın sarayında beş altı yüz civarında kadın bulunurdu fakat o kadınları pek sevmezdi. Haftada üç gün şehiri gezerdi , gezdiği günlerde kadınların sokağa çıkmasını yasaklamıştı. İnce yaşmak örtünen, sırmalı ve biraz açık elbise giyen kadınları boğdurdu ve denize attırdı . (Kocatürk,203)
‘'III. Sultan Osman , dejenere hanedanın psikolojik ve fizyolojik anormalliklerini kendinde toplayan enteresan bir tipti. Kaba ve çirkin yüzlü ve kaba ve çirkin hareketli, antipatik ,bir omuzu aşağı , bir omuzu yukarı , iğrenç şekilde göbekli, obur, güçlükle yürüyecek kadar şişmandı.O, Tam Avrupalıların masal ve hikayelerinde alay ederek canlandırdıkları ebleh – alık -şarklı hükümdar tipini temsil ediyordu.. (Kocatürk,204)
III. Sultan Mustafa, Sadrazam Koca Ragıp Paşa'yı sadrazamlıkta bıraktı. Sadrazam sayesinde içişlerinde bazı reformlar yapılabildi.Padişah çok tutumlu idi, israfa karşıydı.Halka ağır gelen vergilerde indirimler oldu. Bir çok yolsuzluğun önüne geçildi. Donanma yeniden örgütlendi. Anadolu'daki eşkıya hareketlerinin elebaşları yakalandı. Müslüman kadınlara yüzlerinin örtülmesi tenbih edildi ve gezinti yerlerine gitmeleri yasaklandı. Devlet büyüklerinin giydiği kürkler gibi kürklerin bazı halktan kimselerin de giyildiği görülünce bu yasaklandı. Padişah tebdil-i kıyafetle şehirde dolaşıyor , emirlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetliyordu. III. Mustafa ,mahkemesiz idam politikası devam etti. Türkmen ağasını, ve Esat Paşa'yı idam ettirdi