Her ne kadar iktidar seçimi kaybedeceğini gördüğü için Seçim Kanunu değişikliğini getirdiği muhalefet tarafından iddia edilse, seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin üzerinden bir yıl geçmeden ilk seçimde uygulanamayacağından hareketle, muhalefetin erken seçim beklemediği, iktidarın ise muhalefeti rehavete sokup her an erken-baskın bir seçime gideceği konuşulmaktadır.
Artık her hareket, her eylem ve söylem seçime yöneliktir.
Aslında son yaşanan başta ekonomik sorunlar olmak üzere iktidar en zor dönemini yaşamakta, sorunları çözmekte zorlanmaktadır. Muhalefette iktidarın bu yönetememe, sorunları çözememesi karşısında kendisini doğal seçenek olarak görmekte; nasılsa biz iktidara geliyoruz rehavetinde gibidir.
Oysa yapılan tüm anketlerde bütün yıpranmışlığına rağmen AKP hala birinci parti, Erdoğan'a asla oy vermem diyenlerin oranı oldukça yüksek çıksa da, Erdoğan da kazanabilir gözükmektedir.
Çok sayıdaki araştırmaların bazılarına göre...
Geçtiğimiz hafta pazartesi Türkiye Raporu'nun araştırması, Cumhurbaşkanlığı seçiminde siyaset dışı bir adayı destekleyeceğini söyleyenlerin oranının %26, desteklemeyeceklerin oranının %34. ‘'Kim olduğuna göre değişeceğini'' söyleyenlerin oranıysa %41'dir.
Aksoy Araştırma anketi katılımcılara Cumhurbaşkanı'nın sahip olmasını istedikleri nitelikleri çoktan seçmeli olarak sormuş, öne çıkan üç nitelik ‘'adil, tarafsız ve demokrat'' olarak çıkmıştır.
Altı muhalefet partisinin bir araya gelerek güçlendirilmiş parlamenter uzlaşısını duyurmasını olumlu ya da çok olumlu olarak değerlendirenlerin oranı %43, olumsuz ya da çok olumsuz değerlendirenlerin oranı %19,5. Uzlaşılan modelin Türkiye'nin sorunlarını çözeceğine inananların oranı %21, inanmayanların oranı %33, kısmen çözeceğine inananların oranı %44 olarak tespit edilmiştir.
Derin ekonomik krize, sorunların artarak devam etmesine, mucize olarak sunulan cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin çare olmamasına rağmen, kitlelerin tüm çaresizliğine rağmen muhalefetin önerdiği sistem değişikliğinin sorunları çözeceğine dair inanmada ciddi bir sıkıntı yok mu?
Gelelim iki adaylı bir seçimde farklı adayların karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oy oranı %19 ila %20 arasında değişiyor. Erdoğan'a karşı aday olması halinde Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vereceğini söyleyenlerin oranı %28, Mansur Yavaş'a oy vereceğini söyleyenlerin oranı %31, Ekrem İmamoğlu'na oy vereceğini söyleyenlerin oranı ise %43 olarak çıkmaktadır.
Yapılan tüm kamuoyu araştırmaları üç aşağı beş yukarı buna benzer oranlar çıkmaktadır. Temel hedef güçlendirilmiş parlamenter sistem olsa da seçime mevcut sisteme göre gidileceğinden Erdoğan'ın karşısına çıkacak aday belirleyicidir. Bu tarihi seçim siyasi aktörün-liderin siyasi kariyer planından önemsiz değil, daha önemlisi seçimin kiminle alınacağı çok daha önemli hale gelmiştir.
Seçim öyle zannedildiği gibi garanti, kim olursa olsun kazanılmıyor, Erdoğan kesin gidici değildir!
Metropoll Araştırma'nın anketi, seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a oy vereceğini söyleyenlerle %33,3, Erdoğan'ın rakibine oy vereceğini söyleyenlerin oranının neredeyse eşit olduğunu %33,7 gösteriyor. Erdoğan'ın rakibinin kim olduğuna bağlı olarak oy veririm diyenlerin oranı %28'dir.
Buradan çıkan can alıcı sonuç, seçimin sonucunu Erdoğan'ın karşısında rakibin kimin olacağına bağlı olarak oy tercihi yapacak %28 seçmenin tavrıdır.
Erdoğan kazanır mı?
Metropoll'ün bir başka araştırması, bu Pazar seçim olsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kazanacağını/kesin kazanacağını düşünenlerin oranının %45,7, kazanamayacağını/kesin kazanamayacağını düşünenlerin oranının ise %57,6 olduğunu gösteriyor. Bu kazanamayacağını gösteren %57,6 oran muhalefeti ‘kim olursa olsun kazanıyoruz' rehavetine sokmamalı; belirleyici olacak olan Erdoğan'ın karşısındaki adaya göre tercih yapacağım diyen %28 karsız kitledir.
Erdoğan'ın kazanacağını düşünenlerin oranının mart ayında şubat ayına göre %3 arttığı, tersini düşünenlerin oranınınsa %3 azaldığını göstermektedir. Metropoll yöneticisi Özer Sancar, bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ile Ukrayna arasında barışın sağlanmasına yönelik diplomatik girişimlerinden kaynaklanmış olabileceğini öne sürüyor.
Yorgunluğa, yıpranmışlığa, sorunları çözememesine rağmen öyle zannedildiği gibi her hâlükârda ‘iktidar gitmiyor'. Daha iyi bir gelecek vizyonu ortaya koymasa, sorunları nasıl çözeceğini kitleleri ikna edici şekilde anlatmasa bile her hâlükârda ‘muhalefet gelmiyor'.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı'nın kişi başına düşen gelir, özgürlük, sağlık ve sosyal yardım imkanları, yolsuzluk karnesi, eğitim ve alım gücü gibi kriterleri baz alarak hazırladığı Dünya Mutluluk Endeksi'nde Türkiye önceki yıla göre sekiz basamak gerileyerek 146 ülke arasında 112'nci sırada yer aldı.
Bir ülkede yönetimin değişmesi için daha ne olması lazım?