Tutucuların en büyük güçleri İslam ve Osmanlı geleneklerini savundukları gerekçesiyle büyük halk kitlelerinin desteğini kazanabilme yeteneğine sahip olmaları idi.Diğer yandan en tutucu kişiler bile imparatorluğun içinde bulunduğu durumdan kurtulması için bazı değişikliklerin yapılmasını gerekli görüyordu. ‘' Bunalımlar sona erince tutucular ordunun gücüne dayanarak halk desteğini elde ettiler, reformcuları iş başından uzaklaştırdılar, yapılan reformları kaldırdılar''.(Shaw I,346)
Mehmet Ragıp Paşa gibi Halil İbrahim Paşa da , reis-ül küttaplık dairesinde -dış işleri bakanlığı – padişahın yabancı elçiler ve hükümetlerle yazışmalarının başında bulunmuş, uzun yıllar boyunca deneyimler edinmiş bir Türk Müslümanı idi.1781'de sadrazam kethüdası -içişlerine bakan müsteşar-seçildikten sonra Osmanlı sistemi hakkında çok geniş bir görüş açısına sahip oldu .Osmanlı ordusu tümüyle çağdaşlaşmadıkça ve bu yönde desteklenmedikçe her türlü reform girişiminin başarısızlıkla sonuçlanacağı görüşünde idi. Yeni reformları yapmaya çalışan Halil Hamit Paşa'ya politik nedenlerle karşıt olan Gazi Hasan Paşa ve donanması da Halil Hamit Paşa'ya destek verdiler. Fransız teknisyenleri mühendishanenin öğretim kadrosuna atandı, belli başlı kaleler daha donanımlı hale getirildi,taşraya tımar sahiplerini denetlemek için denetçiler gönderildi. Eğitim yapmaları ve çağrıldığında hemen orduya katılmaları sağlandı.Yeni kurallara uymayan ve eksik yapacakların hemen idamı için ferman yayınlandı. Disiplini kabul etmeyen yeniçeriler askerlikten çıkarıldı. Yeniçeri ocağına kayıtlı olanların üçte ikisini Halil Hamit Paşa işten çıkardı, kalanların aylıklarını arttırdı. Yeniçeri ve sipahilerin Avrupa tipi piyade ve topçu taktiklerini öğrenmeleri sağlandı.Kurumlaşma konusunda yeni yasalar çıkarıldı. Avrupa rekabetine dayanamayan sanayinin canlandırılması için önlemler alınmaya başladı.Lale döneminden bu yana moda olan Hint ve Avrupa giysilerini giymek yerine herkesin ,kendi sınıf ve rütbesinin geleneksl giysilerini giymeleri zorunlu kılındı. Kumaş üreten localara üretimi arttırmaları için yeni teşvikler sağlandı.İbrahim Müteferrika'nın daha önce kapatılmış olan basımevi tekrar açıldı. Fakat Halil Hamit Paşa, başını Gazi Hasan Paşa'nın çektiği, siyasi düşmanlarının kurbanı oldu. Düşmanları onun I.Abdülhamit'in yerine genç şehzade Selim'i geçirme komplosu hazırladığını iddia ettiler. Söylentiler sonucu padişah onu görevinde aldı verdiği emirle Halil Hamit Paşa 27 Nisan 1785'te öldürüldü.Onun itici gücü olmayınca da reform hareketi durdu. Böylece imparatorlukta reform yapmak isteyenler yeni bir kurban daha vermiş oldular.
Kırım'ın ilhakından sonra II. Katerina'nın Osmanlı topraklarına olan hırsı da arttı. Avusturya ile gizli bir anlaşma yaptı. Temelinde Osmanlıların Avrupa'dan atılması ve ganimetin güçler arasında dengeyi bozmadan paylaşılması olan ‘'Yunan Planı''nı uygulamaya koydu. Prenslikler ‘'Daçya'' adı altında yeni bir Ortodoks devleti şeklinde birleştirilecekti. Yeni devletin başına ilk Prens olarak Potemkin atanacaktı, böylece Rus etkisi sürdürülecekti. İstanbul, Makedonya, Bulgaristan ve Kuzey Yunanistan birleştirilerek yeni bir ‘'Bizans İmparatorluğu'' kurulacaktı. Ve başına ,Katerina'nın torunu bu iş için yetiştirilen ve adlandırılan 1779 doğumlu Constantine'e getirilecekti. Bunun karşılığında Avusturya batı Balkanlar'ı, Sırbistan, Bosna , Hersek ve Venedik'in elindeki Dalmaçya kıyılarını alacaktı.Venedik ise Mora , Girit ve Kıbrıs adalarına sahip olacaktı. Bab-ıAli'nin baş savunucusu Fransa ise , tahta XVI.Louis ve Avusturyalı Mari Antoinette'in tahta çıkmasıyla Mısır ve Suriye'yi almakla ödüllendirilecekti (Shaw I,349). Avusturya'nın rakibi Prusya bu plana karşı çıktı ve İngiltere'ye yaklaştı. İngiltere ise kendisi için büyük ve iyi bir pazar olan Osmanlı devletinin bölünmesini çıkarlarına aykırı buluyordu. Bu nedenle iki devlet de Osmanlı devletinin Rus genişlemesine direnmesini istiyordu.
Gazi Hasan Paşa ülkedeki Ruslarla savaş yandaşlarına karşı çıkıyordu.İngiltere ve Prusya'nın savaş malzemesi ve mali destek yerine sadece öğüt verdiğini söylüyordu. Savaş yandaşlarının başında Mora valisi, Müslüman olmuş Gürcü Koca Yusuf Paşa vardı . Gazi Hasan Paşa Mısır'a Memlük beylerinin isyanını bastırmak üzere gönderildiğinde Koca Yusuf Paşa (1739 – 1800) sadrazamlığa getirildi ve 25.1.1786 ile 28.5. 1789 arasında görevde kaldı. 14 .8.1787'de savaş kararı alındı. Ruslarla uzlaşma olmadı.Ruslar 15 Eylül'de savaş ilan ettiler. Avusturyalıların savaşa katıldığı 19 Şubat 1788'den önce ve sonra çeşitli aşamalarla, III.Selim'in (24.12.1761 – 28.7.1808) tahta çıktığı 6.Ağustos 1789'dan sonra da savaş devam ett. Çeşitli nedenlerle Osmanlılar yenildi.Avusturyalılar 8 Ekim 1789'da Belgrad'ı aldılar, Sırbistan'I geçtiler Niş'e vardılar. Potemkin de Bükreşi ve Boğdan'ın geri kalan bölümlerini işgal etti 1789 Fransız İhtilali'nin de etkisiyle, 1789 – 1790 kışında ise Avrupa'da herkes barış istiyordu.
III.Selim Rusları ve Avusturyalıları aldıkları toprakları geri vermeye zorlayacağını düşünüyordu. Gazi Hasan Paşa onu destekliyordu. Dağılan ordu toparlandı. Tekrar savaşacak güce kavuştu. Bunu sağlayan Hasan Paşa 29 Mart 1790'da bir hastalık sonucu hayatını kaybetti. Toparlanan ordu da tekrar dağıldı. Üçlü birliğin Avusturya ile 5. Ağustos 1790'da yaptığı barış anlaşması sonucunda Avusturya işgal ettiği Osmanlı topraklarından çekilmeyi kabul etti .Osmanlı devleti, 4.Ağustos 1791'de Sistova'da bu anlaşmayı imzaladı. Padişah Hıristiyan uyruklulara daha iyi davranacağına söz verdi ve onların Avusturya tarafından korunacağını kabul etti.
III.Selim Koca Yusuf Paşa'yı tekrar sadrazamlığa (27 Şubat 1791 – 4 Mayıs 1792) getirdi. Başarılı olacağını umuyordu. Paşa büyük bir ordu topladı. Fakat orduda disiplin, moral ve eğitim yoktu. Ruslar bu orduyu 4 Nisan 1791'de İbrail'in güneyi Maçin'de bozguna uğrattı. 8 Ocak 1792'de Koca Yusuf Paşa ve Prens Bezborodko arasında, Moldavya'daYassy'de – Yaş -barış anlaşması imzalandı.Küçük Kaynarca'nın koşulları bu anlaşmanın temelini teşkil ediyordu. Osmanlılar Rusların Kırım ve Gürcistan'da egemenlik haklarını tanıdı. Katerina Prenslikleri ve Tuna ağzındaki büyük limanları terkedecekti. Dniester nehri iki imparatorluğun sınırı olarak kabul edildi. Bug ve Dniester arasındaki topraklar ve Özi limanı Ruslarda kaldı.
III.Selim'e göre imparatorluğun içinde bulunduğu güç durumdan kurtulabilmesi için var olan kurumların iyi çalıştırılması gerekli idi. Geleneksel kurumların düzeni bozulmuştu .Bunu düzeltmek, kötü yönetimi önlemek, yeteneksiz kişileri görevden almak, göreve gelecekleri iyi eğitmek gerekliydi. Yeni kurulacak ve çağdaş silah ve yöntemleri uygulayacak olan askeri birliklerin eski birliklerden ayrı tutulması önemliydi. Selim daha şehzade iken ve sarayda kapalı iken XVI. Louis ile yazışıyor ve ondan Osmanlı ordusunu düzene sokmak için yardım istiyordu. Fransız ve Avusturya elçiliklerine de hizmet veren, Venedikli doktoru aracılığı ile dünyada olup bitenleri takip ediyordu.Tahtta geçtikten sonra kendi reformcu düşüncelerini uygulamak için barışı bekleyen reformcu sivil ve asker kişileri göreve getirdi. Onlardan nelerin yapılması gerektiği konusunda raporlar istedi. Gelen bazı raporlarda çağdaş bir reform düşüncesinin daha yarım yüzyıl gerçekleşmesinin mümkün olmadığı,eski askeri kurumların düzeltilemeyeceği, bu nedenle bunların kaldırılması ve yerlerine yenilerin konması öneriliyordu (Shaw I,352)