Bu listede Susurluk görülmemektedir. Susurluk Çerkez Ethem ve Anzavur kuvvetleri arasındaki Taşköprü muharebesi, Çerkez Ethem’in Susurluk’ta Yunan işgal komutanına teslim olması ve Anzavur’un Susurluk’a kadar gelmesi ve Susurluk Sultançayır’daki İngilizlere ait Borasit madeni nedeni ile o dönemde önem taşımaktadır. Susurluk’ta tahmini bilgilere göre Türk halkının yanısıra, bir miktar Rum, Borasit madeninde çalışan 60 Ermeni ailesi – 200’e yakın Ermeni nüfusu - ve az
miktarda da Yahudi bulunmakta idi. Rumların maşatlığı – mezarlığı – olduğu söylenirdi. Yahudi bulunduğunu babamdan öğrendim ( Tüccardan Hilmi Efendi). Dedem (Helvaci zade Mehmet Efendi) muteber bir iş adamı idi. Dedem ve babam tahın helva imalathanesi, ekmek fırını ve toptan ve parakende bakkaliye içeren bir iş yerine ve büyükçe bir çiftliğe sahipti. 1902 doğumlu olan babam gençliğinde Susurluk’ta bir Yahudi’den Fransızca dersler aldığını, öğretmenin işyerine gelip ders verdiğini söylerdi. Dedem ve babam Yunan işgalinden sonra başlayan Kuvvay-ı Milliye Hareketine cephe gerisinde katılmış ve bu birliklere yiyecek ve para yardımında bulunmuşlar. Yunan işgal komutanı aileyi cezalandırmak için babamı 18 yaşında iken, ayni durumda olan başka birkaç gençle beraber esir almış, önce Bandırma’da bir tuz ambarında tutuklamış. Sonra Girit adası üzerinden Atina’ya sevkedilmişler ve Atina’da iki yıl Kıral VI. Konstantinos askeri hastanesinde hizmetçilik ve
süpürgecilik yaptırmışlar. Kurtuluş Savaşından sonra serbest bırakılmışlar ve yine Girit üzerinden Türkiye’ye gelmişler.Dedemin kurtuluş savaşı sırasındaki cephe gerisi hizmetleri nedeni ile eski Türkçe yazılı Gazi Mustafa Kemal imzalı beratı olan bir İstiklal madalyası bulunmaktadır. Çevrede Birinci Dünya Harbinin son yıllarında Rum ve Ermeni isyan hareketleri filizlenmeye başlamıştı. Örneğin Bandırma’da şehrin merkezindeki Ermeni kilisesinin papazı Avadis kilise vaazlarında uygar ve çileli Ermeni milletinin bu toprakların sahibi olduğunu , artık bunun zamanının geldiğini , Tanrı’nın böyle istediğini söylüyordu. Ermeni kilisesine bağlı Ermeni ilkokulu öğretmeni Toros kendini bağımsızlık savaşçısı olarak tanıtıyordu. Eczacı İstepan ise ulusal bayrak özlemini dile getiriyordu. Bunlar Ermeni halkını kışkırtmanın yanısıra , Osmanlı ordusundan kaçan Ermenilere yataklık yapıyor ve Ermeni çetelerine katılmalarını sağlıyordu. Teşkilat-ı Mahsusa’dan ( Türk Gizli
Teşkilatı) Bursalı Ibrahim Bey bir ajan olarak aralarına girdi .1917 Ağustos’unda bunları yakaladı, belgeleri ile suçları mahkemede kanıtlandı ve idam edildiler.
Yunan ordusunun İzmir’i işgali üzerine Bandırma’nın yerli Rumları, Yunan kuvvetlerinin Bandırma’ya da geleceğini düşünerek Yunan bayraklı Zafer Tak’ı yaptılar ve onları beklemeye başladılar. Marmara bölgesindeki bir çok yerle birlikte Bandırma Rum okullarında “Mavri Mira” tarafından yönetilen izci kolları vardı. Yirmi yaşına kadar Rum gençleri bunlara katılıyordu. Şehirde Yunan başbakanı Venizelosun resimleri ve Yunan bayrakları asılıydı. Osmanlı hükümeti çaresizdi. Bandırma’da askeri ve mülki yönetim Rum taşkınlığına karşı aciz durumdaydı.
Çevrede güvenliğin bozulmasına Biga bölgesinde 200 kişilik Kara Hasan, Edincik ve çevresinde Çerkez eşkiya Deli Şükrü, Karacabey’de Çambaz Hakkı , Anzavur, Biga’da Çerkez Sefer Bey, Balıkesir’de Dramalı Riza Bey’e bağlı eşkiya birliklerinin hareketleri neden oluyordu. Bandırma, Gönen, Susurluk Balıkesir, Edremit ve Ayvalık arasında bir soygun olayı yaşanmadan yolculuk yapmak mümkün değildi. Bandırma’da daima bir Fransız savaş gemisi bulunuyordu. Fransızların işlettiği Bandırma – İzmir demiryolunun korunması için bunu gerekli görüyorlardı.