Gündem yine değişti, daha doğru bir ifadeyle çok sık değişen siyasi gündem bir kez daha yargı kararıyla ekonomiden siyasete kaydı. Yapılan tüm kamuoyu araştırma sonuçlarına göre en büyük sorun ekonomik sıkıntılar olarak birinci sırada çıkmaktadır. Gündem değiştirmede mahir iktidarın imdadına bu kez yargı Canan Kaftancıoğlu kararıyla dikkatleri başka yöne çevirdi.
İktidar 2019 yerel seçimlerinde aşkım-vazgeçilmezim dediği İstanbul'u kaybettikten sonra Canan Kaftancıoğlu'nu radarına aldı. 9-10 yıl öncesinin sosyal medya paylaşımlarını uzun süre gündem yaptı, uzun uzun tartıştırdı biranda devlet düşmanı olarak ilan etti. Siyasetin etkisi altında olmadığı iddia edilen yargı tartışmalara paralel derhal soruşturma başlattı.
Normalde bu davalardan bir şey çıkmayacağı beklenirken 2019'da Canan Kaftancıoğlu hakkında ‘'Cumhurbaşkanına hakaret'', ‘'Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret'', ‘'Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak'', ‘'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek'' ve ‘'Terör propagandası yapmak'' suçlamalarıyla sosyal medyada yaptığı paylaşımlar nedeniyle 17 yıla kadar hapis istemiyle açılan dava sonucunda 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verilmişti. Yargıtay'ın cezayla ilgili yürüttüğü temyiz incelemesi tamamlandı ve Kaftancıoğlu'na 3 suçtan verilen 4 yıl 11 ay 20 gün hapis cezasını onadı.
Kararın onanmasından sonra hukuk camiası kararı hukuki ve siyasi sonuçlarının ne, nasıl olacağını enine boyuna tartışıyor.
Her konuda olduğu gibi iktidar cenahı içinden kararı doğru bulmayanlar olsa da ‘Yargının verdiği karar doğrudur' diyerek savunuyorlar. Doğal olarak yakın zamana kadar her yargı kararına ‘Yargı vesayet altında' gerekçesiyle itiraz eden zaman zaman tanımadığını yüksek sesle dile getiren iktidar nasıl oluyor da her yargı kararını ölümüne savunur oldu! Yargı kendi vesayetinde olduğu için olmasın!
İktidar dışındaki çevreler ve geniş kamuoyu ise ‘kararın' tamamen siyasetin etkisi altında kalan yargının siyasi Saiklerle vermiş olduğuna hemfikir.
Kaftancıoğlu'nun paylaşımlarının doğruluğu, yanlışlığı, katılınıp katınılmadığı ayrı bahis konusudur. Paylaşımların içeriğine katıldığımızı söyleyemeyiz. Ve fakat seçimlerden sonra davanın açılmış olması, dava konusunun yıllar önceki paylaşımlar olması karı hukukilikle, vicdanilikle bağdaşır bulmamaktadır. Burada esas olan bugün siyasi yasaklardan çok çektiğini söyleyenlerin siyasi yasakçı olmaları. Siyasi yasaklardan medet umar hale gelmeleri. Ve ayrıca iktidar hiçbir geçerliliği olmayan kendine göre milat koyup, koyduğu milat öncesi suç teşkil eden eylemlerinden dolayı kendisini suçsuz ilan etmesi ortadayken. Kendi koyduğu miladı yok sayarak siyasi muarızlarına uyguluyor olması kabul edilebilir değildir.
Eğer iktidarın kendi koyduğu 17-25 Aralık siyasi miladının bir hukuki karşılığı yoksa (ki yok) bir anlamada yargı verdiği bu kararla gelecekte bugün iktidar olanların yargılanmasının önünü açmış olmuyor mu? Yakın gelecekteki iktidar değişikliğinde yargı bugün milat koyanların miladını yok sayarak suç teşkil eden FETÖ ve PKK ile yapılan temasları dava konusu yapması gerekmez mi?
Bırakınız hakkında dava açılmasını 2010 yılında ‘'Ermeni malları üzerinde bina edilmiş bir devletimiz var. Bu kadar haramdan ‘'helali hoş'' bir hayat devşirmek imkansız'' diyen, iktidarın en büyük savunucusu, saray uçaklarının baş konuğu Hilal Kaplan değil mi? Bu ve benzeri paylaşımlar özellikle FETÖ ve PKK-Öcalan güzellemeleri yapan iktidar mensupları, onların ödünsüz savunucuları hakkında herhangi bir işlem yapılmıyorsa kararın objektifliğinden ve hukukiliğinden bahsedilemez.
Kısacası Kaftancıoğlu kararı ve kamuoyunca bilinen çok sayıda davanın siyasi Saiklerle açılan-yürüyen davalar olduğu kanaati toplumda yerleşmiş durumdadır. 2019 seçimleri kazanılmasaydı Kaftancıoğlu hakkında geçmişe yönelik böyle bir dava açılmazdı.
Ve bu aynı zamanda hakkında YSK üyelerine hakaretten dava çılan Ekrem İmamoğlu'na verilen bir gözdağıdır. Devletin bütün organlarınca önüne her türlü engel çıkarılan İmamoğlu'na uydurulacak herhangi bir suç dosyasıyla siyaseten yasaklı hale getirilme arzularının öncüsüdür bu karar.
Sadece CHP değil, muhalefet blokunun tamamı bu karar karşısında siyasi kararlılık göstermezse sıra soruşturması devam eden İmamoğlu'ndan sonra potansiyel cumhurbaşkanı adaylığında adı öne çıkan her isme siyasi yasak gelebilir. Kaftancıoğlu kararı sadece İstanbul seçimlerinin intikamı değil, yaklaşan seçimlere yönelik ön alma, seçimi kazanma hazırlıklarının altyapısının oluşturulmasıdır.
Canan Kaftancıoğlu'nun düşüncelerine katılıp katılmamanın, sosyal medya paylaşımlarını doğru bulup bulmamanın ötesinde bu karar Türkiye'nin hukuk devleti olmadığının, siyasetçilere yönelik davaların siyasi Saiklerle alındığının çok açık bir göstergesidir.
Dün mağdurum diyenler bugün mağrurlaşmış, siyasi yasaklı olanlar rakiplerini siyasi yasaklı hale getirmek için yargı gücünü kullanmaktadır.