Arkadaşımın tanıdığı bir iş adamını, yakınından geçerken iş yerinde ziyaret ettik. Ticaretle uğraşan bu kişi bizi hoş-beşle karşıladı. Hal-hatır sordu. Çay ikram etti.
Beni götüren arkadaşımın ifadesine göre çok zengin, malı-mülkü bol olan şahıs arkadaşıma ismiyle seslenecek kadar tanıyordu. Benim kim olduğumu sormadı bile.
Duruşundan, oturuşundan, tarzından, konuşmalarından anladığım, varlıklılığın verdiği yüksek bir özgüven sahibiydi. Biz hiç böyle bir konu açmadan, birden şimdiki hükümeti övmeye başladı. Hızlıca konuyu İstanbul Atatürk Havaalanı yıkımına getirerek, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için yalan-yanlış bir sürü iftira sözlerle hakaret ediyordu. ‘' Sen kim oluyorsun zavallı kadın, bölücü, Atatürk düşmanı ‘' vs sözlerle havaalanı yıkımını savunuyor. Millet bahçesi yapılmasını istiyordu. ‘' Zaten oraya ulaşım zor, şehrin içinde havaalanı mı olur. İstanbul yeşil alanı az bir şehirdir. Dünyanın diğer büyük şehirlerinde yeşil alan çok. Yeşil alan miktarını arttırmak için buraya ‘'millet bahçesi'' yapacaklar.''
Adam makineli tüfek gibi konuşuyor. Mekan onun, biraz sonra oğlu da geldi. Kendi masasına oturdu, gözü telefonunda, sessiz dinliyor. Çalışanlar dışarılarda görülüyor.
Arkadaşım kenarından köşesinden bir şeyler söylemeye çalıştı. Ama iş adamı, arkadaşıma cümlesini bile tamamlatmıyor.
Sinirlerim bozulmaya başladı. Kalkıp gitmek pek uygun düşmeyecek. ‘'Hazır yapılmış, hizmet verebilir bir yeri yıkmak bence yanlış'' dedim. ''Milli servete yazık değil mi? Millet bahçesi yapmak istiyorlarsa boş bir arazi bulsunlar oraya yapsınlar'' diyerek kendi sorumu kendim yanıtladım. ''Şu anda oturduğumuz bu iş yeri binasını yıkar mısınız? Giriş kapısının yanındaki bekçi kulübesini bile yıkmazsınız'' diyebildim.
Sorularıma ‘'yıkmam'' dedi ama, yine hakaret içerikli aşağılayıcı sözlerle muhalefete saldırmaya devam ediyordu.
Kocaman iş adamı, bu kadar zenginliğin sahibi olmuş. Vatanın, milletin malı olan milyarlarca lira değerindeki bir büyük tesisin yıkılmasına, yok edilmesine göz yumuyor, millet bahçesi yapılmasını savunabiliyor.
Millet bahçesi adı ile yapılmak istenen nedir? Amaç sadece yeşil alan kazanmak mı? Taraf olmak, yandaşlık yapmak, iktidara arka çıkmaktan başka hiçbir düşüncesi yok. Yazık…
Aslında tavrı siyasal ve sınıfsaldır. Vatan, millet, gelecek nesiller umurunda değildir. O ve onun gibilerin bu günkü çıkarından başka bir düşüncesi olmaz. İşleri, kazançları iyi, tuzları kurudur. İşsizlik, pahalılık, haksızlık, hukuksuzluk onların derdi değildir.
***
Bu ülkede yaşayan herkes, her meslek sahibi kişiler; işçisi, köylüsü, işvereni, ticaret yapanı, emeklisi, aydını, sanatçısı, gazetecisi, memuru kısaca tüm toplum kesimleri şunu iyi bilmelidir.
Vatanımız Türkiye'dir. Gidilecek başka vatan yok. Vatanımız dünyanın insan yaşamına en elverişli bir coğrafyasıdır. Dört mevsimi yaşayabiliyoruz. Anayasamızın başlangıcında belirtilen laik, demokratik, sosyal, hukuk devletimizi yaşatmalıyız. Ülkemiz akıl ve bilimle yönetilirse, her işimiz planlı yapılırsa zenginlik fışkırır. Halkımız mutlu yaşar.
Plansızlığı, keyfi yönetimi uygulayan yönetimler yüzünden duvara toslama noktasına geldik. Ekonomimiz zordadır. Paramız çok değer kaybetti. Para değer kaybettiği için de hayat pahalılığı arttı. Bir de sırtımızda 8-9 milyonluk sığınmacı yabancılar yüzünden halkımız sıkıntı çekiyor.
Adam sağdan- soldan borç para alıyor. Oğlu da gazinolardan, eğlence merkezlerinden çıkmıyor, örneğindeki gibi hazır kullanılabilecek durumdaki milyarlarca liralık havaalanını yık, üzerine 2,5 milyar da para harcayarak üretmeyen bir keyfi yatırım millet bahçesi yap. Zamanı mı?
Ekonomik sıkıntıların iyice arttığı şu zamanda, bu harcama ‘'Atatürk düşmanlığı yapıyorlar, O'nun adını oradan da silmek istiyorlar'' demekle yeteri kadar açıklanamaz.
Daha önemli bir durum var herhalde. 19 Mayıs Bayramında bile yıkıma devam ettiklerine göre bir acil durum var gibi. Birtakım söylentiler var. Onun ne olduğunu da zamanla göreceğiz.
İş adamının oğluna dönerek ‘'bu genç arkadaş elindeki telefondan ‘'gogula'' sorsun bakalım, Londra'da, Paris'te, Berlin'de kaç tane havaalanı var'' dedim. ‘'Biliyorum hepsinde üç- dört tane havaalanı var. Bizim İstanbul'da da olsaydı, zenginliğimiz olmaz mıydı ?'' dedim.
‘' Ben yıkımı doğru bulmuyorum ‘' diyerek izin isteyip kalktık.
***
İstanbul Atatürk Havaalanı ile ilgili olaylar da gösterdi ki plansız-programsız, tek adam yönetimi ile yönetilmek sağlıklı değildir. Kısa sürede sakıncalar iyice ortaya çıkmıştır. Zararın büyümemesi için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden dönülmelidir.
Demokrasi içinde kalarak, hukukun ve adaletin desteği ile bu başarılır.
Yeter ki herkes demokrasiden yana tavır alsın. Vatanın ve milletin geleceği düşünsün.
İstanbul Atatürk Havaalanı varlığını sürdürmelidir.