‘'Tanzimat'tan önce sosyal bilimler alanında da ülkede seviye çok düşüktü. İktisat, modern hukuk, istatistik, etnografya, sosyoloji, deneysel psikoloji gibi bilim dalları bilinmiyordu. Felsefe , Ortaçağ İslam felsefesinin Gazali – İbn Rüşd tartışmasının bıraktığı noktada duruyordu (Ülken, 45). Aslında bu tartışma bile hiç bir başarılı çözüm yolu bulamamıştı. İbn Rüşt'ün yarı Aristoculuğu ile Gazali'nin sert imancılığı , hiç bir senteze ulaşamamış ve her iki gurup ta kendi tutuculuğu içinde kapalı kalmıştı. Oysa Batı'da Saint Thomas'ın geniş Aristoculukla imancılığın sentezi girişimi bile, 16 yüzyıldanberi aşılmış bulunuyordu. Bruno'nun derin felsefi spekülasyonu, Galilee ve Descarte'in matematik akıl yürütmeye dayanan sağlam sezgiciliği, Bacon'ın Ortaçağa meydan okuyan keskin tecrübeciliği, bütün Ortadoğu'da olduğu gibi Türk toplumunun aydınlarında da tamamen karanlıktı.'' Bilinmiyordu. (Ülken,46). Halbuki Batı'ya gelişme zaferini sağlayan bunlardı. Bütün Doğu gibi Türkiye'nin de yenilişinin derin nedenleri burada aranmalıydı. Tanzimat'tan önce Türk aydını işte bu durumda idi
Ondan sonra gelen yüzyıl içinde, hatta bu güne kadar uzanan yüz seksen üç yıl içinde Doğu ve Batı, eski ve yeni, alaturka ve alafranga, sağ ve sol, laik laik olmayan, muhafazakar ilerici , dindar dinci iki dünya ayni kafanın içinde bir senteze ulaşamadan yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Ülken ‘e göre Türk toplumunun en büyük sorunu senteze varmadan bu ikili görüşün devamıdır. Bu sorun bu günde karşımızdadır ve yanıt beklemektedir. Japonya 1868'de giriştiği ‘'Meiji'' – Işık- devrimiyle bu krizi aşmış, 1905'de Avrupa milletleri düzeyine çıkmış , endüstrileşmiş ve büyük bilginler yetiştirmiştir. Türkiye bugün hala bu çırpınışın içindedir .
TANZİMAT ; GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU
Tanzimat'ın mimarı Mustafa Reşit Paşa ve onun yetiştirdiği , ondan sonra göreve gelen Mehmet Emin Ali Paşa ve Keçecizade Fuat Paşa çeşitli zamanlarda elçilik , dışişleri bakanlığı ve sadrazamlık yaptılar. Mustafa Reşit Paşa'nın hazırladığı ve padişaha onaylattığı reform programı 3.Kasım 1839 Pazar günü, Reşit Paşa tarafından Topkapı Sarayı'nın altındaki Gülhane Meydanı'nda , başlıca kurumların , sınıfların, gurupların ve yabancı ülke temsilcilerinin huzurunda okundu. Böylece Osmanlı devleti ve toplumu yeni bir döneme girdi. Bu dönem, 23 Aralık 1876'da II Abdülhamit'in(1842 -1918) tahtta çıkması ve Mithat Paşa'nın (18.10.1822 – 8.5.1884) Meşrutiyet anayasasını hazırlaması ve onun ilanı ile son buldu. Bu 37 yıllık sürede çok öneml değişiklikler oldu.
‘'Tanzimat -ı Hayriye, Osmanlı devlet ve toplumunu modernleştiren sürekli bir yasama ve reform dönemi oldu. Bu dönemde yönetimin merkezileşmesi arttı. Bu süre içinde devletin topluma katkısı genişledi. Bunun geçmişi, I Abdülhamit'in hükümdarlığında (1774 -1789), Gazi Hasan Paşa ve Halil Hamit Paşa'nın ve daha sonra III.Selim ile II. Mahmut'un girişimlerini yönlendiren nizam tutkusunda yatıyordu.Tanzimat hareketini mümkün kılan , II. Mahmut'un Osmanlı hükümetinin kapsamını geleneksel sınırları dışına taşırıp, tüm yaşam biçimlerini düzenleme görev ve hakkını da kapsayacak şekilde genişletmesi; Osmanlı reform kavramını eski kurumları koruma ve yeniden canlandırma geleneğinden ayırıp, bunların yerine bir bölümü Batı'dan ithal edilen yenilerini getirmesidir. Tanzimat hareketinin başarıları ve başarısızlıkları , Türkiye Cumhuriyeti'nde reformların günümüze kadar uzanan gelişmesini pek çok bakımdan doğrudan doğruya etkilemiştir. Tanzimat'ın liderleri II. Mahmut'un oğullarıydı. I. Abdülmecit'in (1823 – 1861) 1839 – 1861 ve Abdülaziz'in (1830 -1876) 1861-1876 yılları arasındaki hükümdarlıkları tüm Tanzimat dönemini kapsar ve Tanzimat bürokratlarının içinde çalıştıkları çerçeveyi oluşturur.''(Shaw II, 86)