Orman Yangınlarının çıkma sebepleri nelerdir? Bunların üzerinde durmak lazımdır.
Eski zamanlarda, merceklerin işleviyle ilgilenen bilim adamlarının merceğin hünerinin anlaşılmasını ispatlamak için gözle görülebilen uzaklıktaki nesnelerin yanlarına gitmeden mercek vasıtasıyla yaktıkları biliniyor.
Günümüzde, ormanda yakılan piknik ateşlerinin kalıntılarının da tutuşturma işini yaptığı biliniyor.
Diğer taraftan, ormandaki cam şişe veya diğer cam parçalarının da güneşle irtibat açı ve derecelerine göre ateş meydana getirdiği biliniyor.
Daha çok da sabotaj ihtimalinin yüksek olduğu biliniyor.
Bunlar, orman yangınına sebepse her birinin yangından önce önlenebilirliğine dikkat etmek gerekir. Şehir itfaiye teşkilatının yangın söndürmekten evvel yangın önleme birimi var. Yanması mümkün yerin yanmasına engel olmaktır marifet.
Ormanlara, keçi sokulmasının yasak olduğu biliniyor. Gerekçesi de ormanın gelişmesini sağlayan filizlerin keçiler tarafından yenmesi şeklinde gösteriliyor.
Keçiler, ormanın dibinin temizlenmesinin sebebidir aslında. Ormanın kendini terbiye sadedinde gelişmesine yarayan alt dallarının kuruyup yere düşmesiyle meydana gelen dal yığınlarının, yine çam kozalaklarının da toplanması yasaktı. Bu yasakların varlığı ve devamı şu ya da bu şekilde oluşan orman yangınının sadece hız kazanmasına yarıyor.
Bir öğretmen lisemizde görevliyken Tarım şefi adıyla anık, tarım işleri müdür yardımcılığına atanmam gerçekleşmişti. Genç, idealist bir öğretmendim. Bu vazifeyi fırsat bilerek okulumuzun tapusu dâhilinde olan arazinin bir kısmına 1000 adet fidanı, öğrencilerin yüksek katlısıyla dikmeyi başarmıştım. Bir başarım da mezkûr fidanların halen 41 yaşında olmasını görmek ve orman görünümü kazanmış bu fidanların arasında kendiliğinden yetişen, harici bitkilerin varlığı sebebiyle ağaçların arasında (eski fidan) sadece fare ve benzer yaban hayvanlarıyla kümes hayvanlarının orta karar cüsselilerinin dolaşabileceği kadar bile mesafe kalmadığını görmek çok şaşırtıcıydı. İçine bir kıvılcım sıçrasa benim “Dikili ağacım var.” diyerek övündüğüm fidanlarımın yanmasını sadece dar bir alanda tesis edilmiş olmaları yanmaktan bir ihtimal kurtarır.
Ormanın bulunduğu alanın yeryüzü yapısına uygun söndürme usulleri geliştirilebilir.
Atasözümüze göre “Taşıma suyla değirmen dönmez.” Keşke “Taşıma suyla orman sönmez.” şeklinde olsaydı bu atasözü” diyesi geliyor insanın. O halde neler yapılmalıdır. Kimseye zarar vermeyen yangını seyretmenin zevkli olduğunu herkes bilir. İnşaat temeli açan iş makinesini seyretmek gibidir.
Bizim içimiz yanıyor. “Ciğerimiz yanıyor. ”diyenlerin, ormanların saf oksijen ürettiğine atıfta bulundukları biliniyor.
Hâsılı Türkiye'nin ormanlarının her yaz mevsiminde yanması, eşyanın tabiatına uygun, mutat bir olay gibi anılması ve anlaşılmasına ramak kaldı. Çok yazık! Neredeyse her yıl, aynı arazide, ormanın daha önce yanmadığı kısmında orman yangını oluşuyor.
Mevcut yangınların söndürülmesi için neler yapılmalıdır?
Ormanlar, uzaktan yakılıyorsa sabotaj ihtimalini sıfırlayacak bir kolluk kuvvetiyle muhtemel sabotajcıların kimlikleri üzerinde en ince istihbarî çalışmaların yapılması gerekir.
Manuel, orman yangını çıkarmaya çalışanların varlıkları da aynı usulle takip edilebilir.
Diğer taraftan, yaz mevsiminde yangın oluşması muhtemel yerlerde orman muhafaza memurlarını alanda görevlendirmek. Gerçi muhafaza memurlarının vazifelerinin vazifelerini, ormandan kesim izni dışında kesim yapanların odunlarıyla beraber araçlarını yakalamak zannedişimiz pek de yanlış sayılmaz.
Orman korumacılığında, koruma masrafının, yangından ziyan olan orman varlığının kıymetiyle mukayesesi, koruma işinin ne kadar kıymetli olduğunu belirlemeye yarar.
Benim teklifim, orman arazisinde çıkan yangını söndürmenin taşıma suyla mümkünsüz olduğuna inançla arazinin yapısına göre vaziyet alarak ziyadesiyle suyu muhafaza edebilecek kapasitede su depolamanın gerçekleşmesini sağlayıp cazibe kanununa uyarak suyun söndürmede kullanılmasını sağlamak lazımdır. Burası teknik bir konu. Orman içi havuzundan helikopterin su taşıması, uzaktan almasından elbette daha kolay ve ekonomiktir. Peki, bu havuzun aşağısında yanan ormanın bu havuzla irtibatlı, yangın vanaları olsa cazibesi kuvvetli suyu, yangın söndürme hortumlarının raptedileceği, vanalara bağlasak da suyu yüzde yüz isabetle yanan yerde sarf etsek mümkün olmaz mı?
Orman alanlarımızda bu tertibatı almak daha mı pahalıdır? Bunu düşünecek orman mühendislerimiz yok mudur? İtfaiye teşkilatının ilgili mühendislerine, orman alanlarımız tanıtılarak yangın çıkması halinde nasıl tedbirler üretmemiz gerektiğine dair brifingler alamaz mı ormancılar.
Meşhur bir hikâye nakledilir. Bir köyü, ilçe kaymakamı teşrif eder. Gençtir, vazifeşinastır kaymakam bey. Soluklandıkları yerden geçen bir nine yanlarına yaklaşarak kaymakamın kim olduğunu sorar ve öğrenir.
Nine, dayanamaz, genç kaymakamı cevval görmüş olacak ki “Ah oğlum, kendine yazık etmişsin, biraz daha okuyup ormancı olamaz mıydın?” deyivermiş.
Gözümüzdeki değeri bu derece olan orman teşkilatımızın orman yangınlarına son verecek idarî, kolluk, koruyucu, yangın önleyici tedbirleri zamanında almak için neleri eksik?
Vazifeşinas olduklarından asla şüphemiz yok ama kaliteli hizmet bekleme hakkımızı da kullanmaktan imtina etmeyeceğiz.
Bize, sürdürülebilir, vasıflı, kaliteli bir yaşam için huzurlu bol oksijenli bir yurt lazım. Teoride olan bu yurdun pratikte yaşanılır kılınması, memur veya değil,herkesin emeği ile mümkün olacaktır. Geri kalınmamalı, hedefimiz, 1.yi geçmek olmalıdır.