Erdoğan İmamoğlu'nu çok seviyor olmalı ki hiç aklından çıkaramıyor, hiç gündeminden düşürmüyor. 15 Temmuz kutlamalarında Saraçhane'de tatil üzerinden hedefine aldığı yetmedi, bir hafta sonra Cuma çıkışında Eyüp Sulta Camii önünde yine tatil yapmaktan iş yapmıyor eleştirilerini yöneltti.
Ne o tatil deyince hemen akıllara son sel baskınında tatilde olan Ekrem İmamoğlu'mu geldi. İmamoğlu'nun tatilleri, en çok tatil yapan başkan tarafından eleştirilir hale gelmiş olsa bile görev süreleriyle kıyaslandığında en çok tatil yapan belediye başkanı kim derseniz, Recep Tayyip Erdoğan.
Ekrem İmamoğlu 3 yıllık görev süresi içinde ne kadar resmi izin-tatil yaptığını basın toplantıda ‘her yıla bir hafta düşecek şekilde 25 gün' olarak açıkladı, kamuoyu da aslında tatil üzerinden neden fırtınalar koparıldığının farkında. Sadece oda değil İmamoğlu'nun yabancı büyükelçi ve görevlilerle görüşmesi de sanki önceki belediye başkanları hiç görüşmemişler gibi, olay haline geldi sırf onun için özel genelgeler çıkarıldı, valilik izin alacaksınız diye İmamoğlu'na özel yazı gönderdi.
Gelin önce tatil işine sonra da büyükelçi ve yabancı görevlilerle yapılan görüşmelere bakalım.
Biz belediyeciliği biliriz, belediyecilik bizim işimiz iddialarına bakılarak 20 yıl belediye başkanlığı yapmış gibi düşünülse de aslında R.T. Erdoğan 27 Mart 1994-6 Kasım 1998 yılları arasında sadece 4,5 yıl yani 56 ay, 9 gün görev yaptı. Bu görev süresi içinde ise 135 gün izin, 139 gün görev izni, 21 gün rapor, 7 gün mazeret izni olmak üzere toplam 302 gün izin yaptığı tespit edilmiş. Bu demektir ki 10 ay görevinin başında olmamış, hepi topu 46 ay görev yapmış. Ve bu kadar kısa süre içinde mucizeler! yaratarak İstanbul'un bütün sorunlarını çözüvermiş! Zaten kendileri de il dışında olsak bile sorun ortaya çıktığında hemen İstanbul'a dönüyorduk diyor. Erdoğan'da belediye başkanlığı döneminde Türkiye'nin il ve ilçelerine düzenli geziler, mitinglerle; genel siyasete yön vermeye çalışıyordu!
Ya sürekli ‘yerli ve milli' vurgusu yaparak herhangi bir yabancıyla görüşeni vatan haini ilan eden kendileri ne yapmış!
Erdoğan ‘'Büyükelçilerin, muhalefet tarafından arzuhal haline getirilmesi Türkiye'nin bağımsızlığı için vahim bir durumdur. Türkiye'yi böyle bir duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur'' diyor.
Bugün bunu diyen Erdoğan'la belediye başkanlığı döneminde yakın ilişki kuran ABD'nin Ankara Büyükelçisi Mortan I. Abramowitz tarafından 15 Ekim 1996'da makamında ziyaret edilerek ‘'Siz İstanbul'u yönetip yıldızınızı parlatabildiğinize göre Türkiye için de çok şey yapabilirsiniz'' dediğinde herhangi bir rahatsızlık duymadığı gibi çok mutlu olmuş olmalıdır!
Erdoğan, 1998 yılında Yargıtay'ın hakkındaki hapis cezasını onamasından dört gün sonra 29 Eylül tarihinde dönemin ABD başkonsolosu Carlyn Huggins tarafından ziyaret edilmiş bu ziyaretin ardından, Huggins ‘'Demokratik yöntemlerle seçilen siyasetçilere yaptıkları konuşmalar nedeniyle verilen cezalar, Türk demokrasisine olan güveni zayıflatır'' demiş olması ‘Milli ve yerliliğe' aykırı sayılmamış, içişlerine müdahale olarak görülmemiş.
Oysa bugün demokratik yöntemlerle seçilmişliğine bakılmaksızın seçilmiş siyasetçilerin dokunulmazlıkları kaldırılıyor hemen haklarında soruşturmalar açılıp, görevden alınabiliyor. Herhangi bir yabancı yetkilinin yapacağı açıklama içişlerine müdahale sayıldığı gibi, AİHM kararları yok sayılıyor.
2002 seçimler öncesi karanlıklar prensi olarak da bilinen Richard Perle ve birçok büyükelçi ve yabancı görevlilerle görüşüldüğü gibi. Seçimler sonrası hiçbir resmi görevi olmadığı halde Erdoğan dönemin ABD başkanı Goerge W. Bush tarafından Beyaz Sarayda kabul edilmiş. Ayrıca birçok AB ülkesine yapılan ziyaretlerde henüz milletvekili değilken, resmi bir sıfatı olmadığı halde AB yetkilileriyle görüşmeler yapılmıştı.
Tabi o zaman herhangi bir büyükelçi veya yabancı görevlilerle görüşmenin ‘Milli ve yerli' olmaya engel bir durumu yoktu!
Kısa görev sürelerine rağmen kendilerini yerel yönetim uzmanı olarak görenler, her mevkide yabancı görevlilerle görüşmeyi kendilerine hak kabul edenler bugün, kendileri dışındakilere hak görmüyorlar.
EN BÜYÜK EKMEK FABRİKASI İSTANBUL'DA
İlk Halk Ekmek hizmetini İstanbulluya sunan Ahmet İsvan'ın adını taşıyan, günlük 250 bin ekmek üretecek Türkiye'nin en büyük ekşi mayalı ekmek fabrikası 23 Temmuz Cumartesi günü açılışı yapılarak İstanbullunun hizmetine sunuldu. 5 liraya ekmek almaya zorlanan İstanbullu ucuz ekmek yemeye devam edecek. Tatil üzerinden fırtına koparanlar nedense böylesi önemli hizmeti görmezden gelmeyi yeğliyor!
Bir gün önce de 1500 yıllık Yerebatan Sarnıcı restorasyonu tamamlanarak müze ve sanat merkezi olarak hizmete açıldı. Davetli oldukları halde hiçbir kamu kurumu temsilcisinin açılışa katılmaması, hizmet yapılmasını istemedikleri gibi…
Siyasi bölünmüşlüğün, kutuplaşmanın geldiği noktanın, halka daha uygun fiyata ekmek yedirmekten, halka hizmet sunmaktan çok daha önemli hale geldiğinin göstergesidir.