Atatürk onuncu yıl nutkunda ‘'ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyine çıkaracağız'' diyordu. O sanatı , güzelliğin değişik biçimde anlatımı olarak görüyordu. ‘Sanat , güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık , oyma ile olursa Heykelcilik , yapı ile olursa mimarlık olur''. Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde kurulmuş olan Sanayi -I Nefise Mektebi , Güzel Sanatlar Akademisi'ne dönüştürülerek sanatın bir çok dalında gelişme yolu açılmıştı. Resim yapmanın din ile bağdaşmayan bir uğraş olduğu düşüncesiyle Rönesanla gelişen batı resim sanatı ancak XVIII. Yüzyılın sonlarında ülkeye gelebilmişti. Yahya Kemal'in ‘'Nesrimiz ve resmimiz olmadığı için tarihimizin öksüsüyüz'' değerlendirmesi dikkat çekicidir.(Turan III – II ,129). Bir Türk ressamının resimlerinin yer aldığı ilk sergi 1874'de Şeker Ahmet Paşa tarafından açılmış, Sanayi- i Nefise Mektebi 1883'de öğretime başlamıştı.II. Meşrutiyet'ten sonra yurt dışına eğitime gönderilen Çallı İbrahim, Hikmet Onat , Feyhaman Duran gibi gençler Cumhuriyet Türkiyesi'nin önemli ressamları olmuştur. 1926'da Gazi Eğitim Enstitüsü'nde bir de resim bölümü açılmıştır. Açılan Halkevleri'nde resim sanatının yaygınlaşması teşvik edilmiştir. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi açılmıştır.Atatürk yalnız Macar William Krausz (1915) , Nazmi Ziya ve İbrahim Çallı'ya poz vermiş . III. Selim'le ve II Mahmut'la başlayan , devlet dairelerinde, devlet başkanının resminin asılmasını sürdürmüştür.
Şerafettin Turan , Diyanet İşleri Başkanlığı uzmanlarından Osman Keskinoğlu'nun İlahiyat Fakültesi Dergisi IX, sayısının 11-23 sayfalarındaki yazısına dayanarak İslamiyetin resim sanatını yasakladığına dair bir kesin bir yargı yok demektedir. Fakat , ‘'Kuran ve hadis yönünden durum böyle olmakla birlikte yaşanan tarihsel gerçekler , İslam toplumlarında çoğu kez resim sanatının gözardı edildiğini, onunla uğraşmanın hoş karşılanmadığını ve kimi kez de kısıtlamalara ve yasaklamalara gidildiği görülmektedir. Değişik görüş ve değerlendirmeler arasında Sünni İslam bilginleri resim konusunda iki guruba ayrılmıştır. Daha çok Hanefi bilginlerinden oluşan ve Ehl-i Rey denen guruba göre kesin bir yasak , dolayısıyla haram söz konusu değildir. Ehl -I Hadis gurubuna göre ise resim dine aykırı sayılmıştır. Ama her iki gurup da insan figürlerinden kaçmış , bitki motiflerine öncelik vermiştir. Böylece Arabesk süsleme biçimi ortaya çıkmıştır'' (Turan III,II,128) Türkiye'ye gelen yabancı ressamların çalışmaları ‘'nakkaş'' denen Türk ressamları için bilgi kaynağı olmuştur. Askeri amaçla 1773'de açılan Mühendishane -i Bahr- i Hümayun, 1793'de öğretime başlayan Mühendishane – I Berr- iHümayun'a , bu kara ve deniz mühendislik okullarına, resim dersinin konulması,daha sonra resim sanatı alanına yansımıştır.
İslamiyetten önceki Türk tarihi döneminin kültür hareketlerinde heykel vardır. Fakat İslamiyetle birlikte heykel dine aykırı sayılmıştır. Hz. Muhammed'in Mekke'de Kabe'deki Tanrı heykellerini, puta tapmanın şeytan işi olması nedeniyle, kırdırması ve Maide suresinin 90.ayeti heykel sanatının gelişmesini önlemiştir. 1883'te heykelcilik eğitimini de içeren Sanayi – Nefise Mektebi'nin açılması ve Avrupa'ya gönderilen öğrencilerin eğitimlerini tamamlayıp geri dönmesi ile ancak Türkiye'de heykelcilik gelişmeye başlayabilmiştik. Bunda da Abdülaziz'in 1867'de Paris fuarından etkilenmesi ve kendi heykelini yaptırtmak için C.F. Güller isimli bir heykeltraşı İstanbul'a çağırması önemli rol oynamıştır.
Atatürk devrimleri 1933 ‘te Zeki Güngör'ün, daha sonra Adnan Saygun'un şeflik ettiği Cumhurbaşkanlığı Filarmoni Orkestrası'nın kurulması ile sürmüş , bir süre sonra ismi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'na değiştirilmiştir . 6 Mayıs 1936'da Ankara Konservatuarı faaliyete geçmiş , adı 1940'da Devlet Konservatuarı olmuştur. 1934'te İstanbul Şehir Tiyatrosu ve 1949'da özel bir yasa ile Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
Atatürk Rönesansı , Türk toplumunu her yönden çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmayı amaçlamıştır. Bu hedefe ulaşmak için uygulanan altı ilke , Atatürk ilkeleri idi. Atatürkçülük'tür.Bu ilkelerin hepsine birden Kemalizm adı verildi. CHP'nin de altı ilkesi olan bu ilkeler, Ulusçuluk, Cumhuriyetçililk Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik idi. Bu ilkelerin özü, bağımsızlık, modernleşme ve laikleşmedir. Bat'nın kültürünü, bilimini ve teknolojisini hedef almaktır.
Şevket Süreyya Aydemir ‘'Atatürkçülüğü halk işlerinde, yaşayışta, üretimde, eğitimde, sanatta, fikirde ve duyguda asrın medeni ve sosyal icaplarına yöneliş. Atatürkçülük işte budur'' diye tanımlar. Ona göre Atatürk'ün 1919'da Anadolu karasına ilk ayak bastığı günden başlayarak, evvela hedefler ve istikametler halinde halka ve dünya efkarına ilan edilmiştir. Sonra da bu ilkeler , olayların gelişmesi , şartların akışı içinde mihnetler, meşakkatler, mücadelelerle birebir kazanılmış, tahakkuk ettirilmiştir. Bunların başlıcaları şöyle sıralanabilir .(Aydemir, Tek Adam III,529,530) :
1: Antiemperyaizm. Kayıtsız , şartsız istiklalcilik. Milli istiklalde, hiç bir yabancı kuvvetin, hiç bir suretle gölge vurmaması, Milli istiklal bahsinde her türlü bahsin her türlü zedeleyici kayıtlara , tavizlere karşı direniş..
2: Yabancı sermayenin iktisadi imtiyaz ve kontrollerine karşı kayıtsız, şartsız direniş . Dünya milletleri arasında, ancak eşit şartlarla işbirliği. Kapitülasyon, Duyun-u Umumiye , borçlanma suretiyle iktisadi kontrol şeklindeki her türlü kısıtlayıcı hükümlere karşı direniş..
3: Kayıtsız-şartsız halk hakimiyeti, Milli iradeyi hakim kılmak. Her türlü zümre, klik, sınıf ve şahıs tahakkümlerine karşı direniş, Atatürk'ün anladığı ve vasiyet ettiği manada Cumhuriyetçilik budur.
4: Milli misak sınırları içinde milli vatan , milli misak kayıtları dahilinde millet anlayışı. Topraklarımızın dışında kalan Türklere karşı kardeşlik sevgisi. Türk sınırları içinde kültür birliği , milli bütünlük..
5: Milli gurur.Başka milletler karşısında her türlü aşağılık duygusundan silkiniş . Ama çağdaş medeniyetin yoksun olduğumuz değerlerine , teknik gücüne ve organlarına karşı ihtirasla yöneliş.
6: Siyaseti bir spekülasyon konusu değil , bir program , organ ve işi olarak almak..
7: Din ve dini inançları, mutlak olarak siyaset dışı bırakmak.
8: Her türlü dogmatizme ve taasuba karşı direniş. Fikirleri dondurmamak ve insanları putlaştırmamak.
9: Kelimecilik değil, aksiyon..
….Milli gurur, milli güven ve daima onun fethettiği sınırlardan daha ileri bir uygarlığa yöneliş! Atatürkçü zihniyet budur.''