ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

23.08.2022

Affet bizi öğretmenim, ne olur affet!

TRT 2'nin yayınladığı, son yıllarda izlediğim en güzel filmlerden biriydi, “Morrie ile Her Salı”(Tursdays With Morrie)”

Hastalığı nedeniyle ölüme çok yakın olan eski bir öğretmenin, o dönemde bile eski öğrencisine yaşam dersleri vermesi son derece etkileyiciydi. 

Film, Jack Lemmon'un başarıyla canlandırdığı “Morrie” karakteri ile Hanz Azaria'nın yine başarıyla oynadığı “Mitch Albom” karakteri arasında geçen yaşam dersleri ile dolu.

Artık emekli olan öğretmen Morrie, yaşamı boyunca öğrencileri için bir esin kaynağı olmuştur. Ondan en çok etkilenen öğrencilerinin arasında, “caz piyanisti” olmayı hayal ederken kendini ünlü bir spor muhabiri olarak buluveren Mitch Albom da vardır. Morrie, ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenince, her zaman olduğu gibi olaya olumlu yönden bakmaya çalışır. Ölürken bile çevresindekilere yaşamdan nasıl zevk alınacağını ve sevdiklerimize karşı nasıl dürüst olmamız gerektiğini öğretmekten geri kalmaz. En sadık öğrencisi ise para ve şöhreti, mutluluk ve sevgiye tercih eden Mitch olacaktır. Morrie ve Mitch, birbirlerine yaşamın gerçek anlamını öğretirler. Bu etkileşimden sonra Mitch, sevgi ve mutluluğun, para ve şöhretten önce geldiğini kavrayacaktır.

Evet, çok çarpıcı filmin konusu bu. 

Filmde unutulmaz düşüncelerden bazılarını, Morrie'nin ağzından aktarayım, şimdi:

“Hayat, öğretmek ve öğrenmekten ibarettir.”

“Zor dersler, bir ömür boyu sürer.”

“Ya seveceksin, ya öleceksin.”

“Sevgiyi vermek çok önemli ama onu verdiğin kişinin alması da çok önemli.”

“Küçük bir dalga, büyük bir dalgaya, ‘Az sonra kıyıya vurarak yok olacağım' diye dert yanmış. Büyük dalga, ona “Sen, büyük bir okyanusun parçasısın. Hiçbir zaman yok olmazsın. Umudunu hiç yitirme' yanıtını vermiş.”

“Ben öldükten sonra da mezarımın başına gel. Konuşmasam bile seni çok iyi dinlerim.”

X X X

ÜLKEMİZDE ÖĞRETMEN MUTSUZ

Ülkemizdeki öğretmenler, ne yazık ki hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu olamadılar. Çünkü siyasiler, kendi çıkarları doğrultusunda eğitim-öğretim sistemiyle sürekli oynayarak oy peşinde koşmaktan başka bir şey düşünmediler.

Öğretmenlerin öğretmenlik ve özlük haklarında bırakın iyileştirmeyi, bu haklar her geçen gün geriye gitti. Öğretmenler, hep mutsuzluk ve umutsuzluk  girdabına bırakıldı. 

Şimdi de meslek adına “onur kırıcı” olarak yürürlüğe sokulan “Öğretmenlik Meslek Kanunu” yürürlüğe sokuldu. Okulunu bitirirken, “Eğitim Formasyonu” da alan öğretmenler, tekrar sınava sokulacak ve buna göre “uzman” veya “başöğretmen” olacaklar. Bu durum da öğretmenler arasında yaşanacak maaş farkı ve ekonomik ayrıcalığın yanı sıra öğretmenler, veliler önünde de statüleri gereği “onur kırıcı” bir duruma düşecek. Eğitimde ticarileşme yaşanacak. 

Yeni eğitim-öğretime sayılı günler kala öğretmenler, derslerine uyum sağlamaları gerekirken yine mutsuz ve umutsuz bir ortamda bulunuyor.

Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır. 

Richard Feynman, “Öğretmenlerin kusursuz öğretmenlere değil, okula gelmek ve öğrenme sevgisini büyütmek için onları heyecanlandıracak mutlu öğretmenlere ihtiyaçları var” diyor.

Henry Brook Adams ise “Öğretmen, sonsuza dek etkiler. Etkisinin nerede biteceği asla bilinmez” değerlendirmesinde bulunuyor.

İyi de, yıllardan beri başına çorap üstüne çorap örülerek mutsuz edilen Türk öğretmeninden, bu ortam ve koşullarda öğrencisini etkilemesini beklemek haksızlık değil mi?

Ne diyelim:

“Affet bizi öğretmenim, ne olur affet!”



Bu yazı 298 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans