ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

03.09.2022

ÇAĞDAŞ TÜRK YAZARI İNCİLÂ ÇALIŞKAN’IN "YAŞAMDAN SEVİNÇ YARATANLAR" ADLI ESERİNDE OLUMLU / OLUMSUZ AVUSTURYA VE AVUSTURYALI İMAJI

Edebiyatta kendilerine iyi yer edinmiş yazarların hemen hepsi, eleştirmen Muzaffer Buyrukçu'nun da Cumhuriyet Kitap'ta yer alan bir makalesinde ifade ettiği gibi, "hem kendi ülkelerinin hem de yabancı ülkelerin edebiyatlarına, kültürlerine" (Buyrukçu,2003,s.3) ve sanatlarına ortaya koydukları yapıtlarıyla katkıda bulunmuşlardır. Bu yapıtlar bazen bir öykü, bazen bir roman, bazen bir deneme, bazen de bir şiirdir. Ancak bazı yazın türleri vardır ki, örneğin bir seyahat veya gezi yazısıya da diğer bir ifade ile bir seyahatname veya sefaretname örneğinde olduğu gibi, bu tür yazıların hangi disiplin içerisinde incelenmesi gerektiği yıllar yılı hep tartışma konusu olmuştur. Örneğin tarihçi Ercan'ın, “Seyahatname veya sefaretnamelerin, tarih bilimi için hiçbir zaman birinci elden kaynak olmadığını, ancak yine de tarih araştırmalarına çok değişik bir bakış açısı kazandırdığını ve iki toplum arasındaki görüş farklılıklarını, ortadan kaldırıp dostluklar sağladıklarından,mutlaka üzerinde önemle durulması gereken kaynaklardır.” diyerek görüşünü,belirtirken bu türden yazıların önemine dikkati çekmektedir. (Ercan, 1985, s.210)Buna karşın, Çağatay, "Seyahatnameler, tarih belgeleri arasında birinci elden değerli dokümanlardır. Çünkü tarihçi olarak, coğrafyacı olarak veya merakla bazı memleketlere giden kişiler oranın yaşayan hayatını aksettirmişlerdir." (Çağatay, 1985, s.24) diyerek,seyahatname veya sefaretnamelerle ilgili olarak bize daha farklı bir görüş sunmaktadır. Kim ne derse desin, nasıl bir açıklama yaparsa yapsın, göz ardı edilmemesi gereken nokta, Büyükerşen'in de 1.Uluslararası Seyahatnameler Sempozyumu'nun açılış konuşmasında vurguladığı gibi, seyahatnamelerin, gezilen ülkelerin dil, din, coğrafya, tarih, etnoloji, sanat ve sosyoloji alanlarında önemli kültürkaynakları olduğudur.(Büyükerşen, 1985, s.3)

 

Bir gezi yazısı ya da seyahatnamenin hangi dönemde yazıldığı, yazıldığı dönemdeki siyasal, sosyal ve ekonomik ortamın nasıl olduğu, bu tür yazıları kaleme alan yazarın kişiliği ve dünya görüşü ile bu türden yazının hangi amaçla yazıldığı, Ercan'ın da altını çizdiği gibi (Bkz. Ercan, 1987, s. 210) şüphesiz oldukça önemlidir,

İlk basımı 1999, ikinci basımı da 2001 yılında İstanbul'da Bu Yayınevi tarafından gerçekleştirilen çağdaş Türk yazarı İncilâ Çalışkan'ın “Yaşamdan Sevinç Yaratanlar” adlı gençlik dizisi kitabı bu çalışma için incelenecek eser olup metne dayalı inceleme yöntemi yardımıyla analitik olarak incelenecek veÇalışkan'ın hangi amaçla bu gezi kitabını yazdığı, Avusturya ve Avusturyalılarla ilgili hangi olumlu ya da olumsuz imajları Türk gençlerine aktarmaya çalıştığı tespit edilmeye çalışılacaktır. 

Temmuz ayının oldukça sıcak bir gününde eşi ve kızı ile birlikte Avusturya'ya bir seyahat düzenleyen modern gezgin emekli edebiyat öğretmeni İncilâ Çalışkan, Viyana'da trenden iner inmez, önce kendilerine kalacakları bir pansiyon arama girişiminde bulunur. Metro yolculuğu esnasında tanıdık bir yüz ile karşılaşır. Bu kişi ile metrodan iniş sırasında tanışırlar. Adının Kemal ve Viyana Üniversitesi'nde öğrenci olduğunu öğrenirler. Onun yardımıyla gene bir Türkün işlettiği "Karantanya" isimli bir pansiyonda yerbulurlar.

İncilâ Çalışkan, kızı ve eşi bu ülkede hiç yabancılık çekmezler ve "Kendimizi yurdumuzda sandık.”(s.6) derken, şiir ve deneme de yazan öğrenci Kemal'in anlattıklarından, "Avusturyalılar ve Türklerle dostça ilişkiler içerisinde yaşadığını.." (s.6) öğrenirler. Aynı şekilde, bir süre sonra tanıştığı Diyarbakırlı Nadide'nin aksine Almanca öğrenmiş, Avusturyalılarla rahatça anlaşabilen görümcesi Nergis'e yazarın "Avusturyalılarla komşuluk yapabiliyor musunuz?” şeklindeki sorusuna, "Türklerden dahi iyi komşuluk yapıyoruz. Ben işteyken çocuklarımı evine alan, arabalarıyla bizi kentin dışındaki süper marketlere götüren Avusturyalı bir komşum var." (s.17) der. Bu açıklamalardan anlaşılan, Avusturyalıların ve Türklerin son yıllarda uyum içerisinde, dostça yaşadıkları, Avusturyalıların 80'li yıllara göre yabancılara karşı daha anlayışlı, daha içten, kendilerine daha da yakın görmeleri ve Avusturya'da yaşayan yabancılara, onların sanatsal ve kültürel kimliklerine karşı daha olumlu olmalarıdır.

[Kocadoru ve Gültekin'in seksenli yıllarda gerçekleştirdikleri akademik çalışmalar göz önüne alındığında, (Bkz. Kocadoru, ve Gültekin, 2000, s.135) yazar İncilâ Çalışkan ile Avusturya'daki kültür gezisi esnasında tanıştığı Türklerin açıklamalarından, günümüz Avusturya'sında yabancılara karşı 80'li yıllara göre daha olumlu olduğu anlaşılmaktadır.]

Avusturya ve başkenti Viyana çok eski yüzyıllarda olduğu gibi, genç Türk okuruna bugün de kültür ve halkların buluştuğu bir metropol görünümü vermektedir genç Türk okuruna. Doğudan batıya, kuzeyden güneye her ülkeden her ulustan insanların görmeyi arzuladığı, kültür, müzik ve sanatın İç içe yoğrulduğu bir yer görünümündedir Avusturya ve onun başkenti Viyana. Yazar İncilâ Çalışkan bu konuda şöyle yazar: "Stefans Dom Kilisesi... Gotik mimarinin şaheseri bu kilise, Orta Avrupa'nın en görkemli en eski yapılarından biri.

Kulesi ve iç süslemeleri ile diğer yapılardan çok ayrı../Kiliseye bakan yüzünde, çatıya yakın Leonardo Vinci, Guttenberg, Galile, Kristof Koiomb'un dev portreleri renkli tablolar halinde dış duvarları süslüyordu. Avrupa'nın aydınlanma döneminin mimarları ve ünlüleri bunlar... Hem tarihi dekoru hem de önümüzden geçen turist selini seyrediyoruz... Hintli, Afrikalı, Amerikalı, Uzak Doğu'dan insanlar bu müzik, tarih ve sanat atmosferi içerisinde barış ordusu gibi cıvıl cıvıl hareket halinde..." (s.12) Yazar gördüklerini şu şekilde kaleme alır: "Eşim, kızım ve ben bu büyülü görüntüye dayanamıyoruz." (s.13) Gerek yazar gerekse kızı ve eşi gördüklerinden o denli etkilenirler ki, hep bir ağızdan;

“Dostluğun biz sevgisiyle, 

Toplandık her an burada

Bu sevgi bağı kopmaz hiç

Dağılsak bir gün yurda

 

Bu güzel günü andıkça

Çarpacak kalbim benim

Bu sevgiyle ebediyen

Uzanır sana elim…(s.13) diyerek, yürekleri büyük bir sevinç yumağına dönüşür.

 

Hızla gelişen dünyada çağa ayak uyduran insanoğlunun, Aytaç'ın da belirttiği gibi, çağdaş hayatın etkileşiminden nasibini almaması olanaksız. (Aytaç,2003, s.46) Bu nedenle yazar İncila Çalışkan'in da, bilinçli olarak seyahat eden, dünyanın en önde gelen kültür metropollerinden birinde, Avusturya'nın başkenti Viyana'da gördüklerinden ve yaşadıklarından etkilenmesi oldukça doğal bir durumdur.

Yazarı olumlu yönde etkileyen diğer gözlemleri ise,  turizm olayının bu ülkedeprofesyonelce yapılması, çevre ve doğaya karşı Avusturya halkınınoldukça bilinçli olması, insana verilen önem ve saygı nedeniyle, çığ düşmesin diye, kilometrelerce beton parmaklıklı koruma tünelinin yapılması, (s.24) yolların, çok güzel ve bakımlı olması, (s.19) Bregenz Müzik Festivali'nde Nabucco Operası'na giden beş bin kişinin koşmadan, birbirini incitmeden, sıralarını bozmadan yerlerine ulaşması ve oturması, öz disipline uymasıdır. "İnsanın insan olması, gösterdiği hoşgörü ve zorluklara dayanma gücünde gizlidir diyen, yazar İncilâ Çalışkan, hayranlıkla karışık şaşkınlığını genç okurlarıyla paylaşır. Bu özgürlükler ülkesinde "Ne çoban, ne bekçi gerekiyor," diyen Çalışkan'ı uçsuz bucaksız Alp çayırlarında özgürce otlayan Avusturya'nın inekleri... (s.23) bile etki altına alır ve o da bu gözlem ve yaşantılarını okurlarının kulağına fısıldar.

Sanata hizmetin barışa hizmet olduğuna inanan Çalışkan, İkinci Dünya Savaşı'nı bilfiil yaşamış, daha önce Türkiye'ye seyahat yapmış, Anadolu insanını yakından tanıma olanağı elde etmiş Rozwihta ve Helmut için, "yürekleri sevgi dolu insanlar" (s.29) ifadesini kullanırken, aslında insanların gıyabında tüm Avusturyalılarla ilgili görüş ve düşüncelerini dile getirmektedir. "Sevgiyi ve barışı çocukların yüreğine, çok erken ekmek gereklidir. Bunun pek çok yolu var. En kısa ve etkili yolu ise müzik..." (s.32) diyerek, sanatın evrenselliğine, "müziğin insanlar arasında sihirli, ortak dil..." (s.30) olduğuna genç okurlarının dikkatini çekmek istemektedir.

"Karlsbad'da kaplıca tedavisi gördüğü 1918 yılının Temmuz sonlarında samannezlesine yakalanınca bu otelde dinlenmişti" (s.56) ve "Bugün Karslbad'daki Mustafa Kemal'inkaldığı oda, müze olarak onun anısına korunuyor" (s.59) ifadelerini okuyan bir Türk okurunun kafasında oluşacak bir diğer olumlu imajdır. Avusturyalıların kimlik gözetmeden, Viyana'da müzik ustaları Haydın, Mozart, Beethoven, Schubert (s.66)... psikanaliz kuramcısı Sigmund Freud'un evlerini müze olarak muhafaza ettikleri örneğinde olduğu gibi, Türklerin Ata'sının anısını yaşatıyorlar, kaldığı yer olan Bristol Oteli'ndeki odasını da muhafaza ediyorlar. Bu bakımdan İncilâ Çalışkan'ın bu eserini okuyan bir Türk genci, bir taraftan gelişmiş Batı dünyasının büyük hayranlık duyduğu Ata'sına daha bir sahip çıkacak, diğer taraftan da Avusturya ve Avusturyalılara karşı daha iyi duygular besleyecektir, İncilâ Çalışkan bu konuda genç Türk okurlarına şunları iletir.

"Bugün Karlsbad'dakj Mustafa Kemal'in kaldığı oda, müze olarak onun anısına korunuyor. Bir Atatürk büstü kitaplığa yerleştirilmiş. 1918 yılındaki eşyalar olduğu gibi odayı süslemeye devam ediyor. Sömürgeci dünya, yirminci yüzyılın İlk yarısında en büyük bağımsızlık savaşını veren ve yepyeni bir ülke, yurttaş yaratan, Türk kadınını dünya kadınlarından önce özgür, değerli kılan devlet adamının üç hafta kaldığı Karlsbad kaplıcasındaki odasıyla gurur duyuyor” (s.59)

Çiçek yetiştirmenin, bahçe düzenlemenin, sebze yetiştirmenin Avusturya'da sanata dönüştürülmesi, (s.80) kendi geçmişlerini koruma ve onlara sahip çıkma isteği, (s.106)doğayı kirletmeden ve bozmadan gelişen teknolojiye, kentleşmeye ve endüstrileşmeye uyum sağlama eğilimi, (s.106) çevreciler tarafından her eve çam fidanları dağıtılması, mutfak çöplerinin bitkisel gübre olarak yeniden kullanılması için her eve yeşil kovalar dağıtılması (s.106) ve ev çöplerinin yeniden kazanılması konusundaki çalışmalar, yazar Çalışkan'ı o denli duygulandırmıştır ki, "Sevgi ve bereketin tanrıçasını burada bulmak beni çok heyecanlandırdı." (s.112) ve "Neden biz de ülkemizi cennete çeviremiyoruz?" derken, Avusturya'ya ve Avusturya halkına karşı olan olumlu düşüncelerini kendi okurlarıyla paylaşmakta ve bir öz eleştiride de bulunmaktadır. Yazar Çalışkan, 16 Haziran 2003 tarihinde bana göndermiş olduğu bir mektubunda, "Asla Avusturya'yı methetmek için yazmadım." (16 Haziran2003, Bandırma) derken, barışçı, yurtsever, aydın bir Türk kadını gözüyle bu ülke ve insanlarına nasıl baktığını, onları nasıl algıladığını, bu ülkede gördüğü ve yaşadığı güzelliklerin kendisini nasıl etkilediğini, bu güzellikleri kendi ülkesinde de görmek özlemi içinde olduğunu, kitabında anlatmaktadır.

Kitabın bütününü ele aldığımızda, 1938-1945 yılları arasında Nazi toplama kampı olarak kullanılan Mauthausen şehri ilk bakışta okuyucunun kafasında olumsuz bir düşünce yaratmaktadır. "Yaşamdan Sevinç Yaratanlar" kitabını okuyan kişi kendini adeta o günlerin Hitler Almanya'sında bulacaktır. 122.766 kişinin yaşamını yitirdiği bu yer, bugünkü çağdaş Avusturya Cumhuriyeti ve onun insanları tarafından, geçmişteki vahşetin tekrar yaşanmaması ya da geçmişten ders çıkarılması için bir müze haline getirilmiştir, Bu da, "Nazi vahşetinin" (s.95) yeni nesiller tarafından hatırlanması ve lanetlenmesi anlamını taşımaktadır.Bu noktadan olaya bakınca, geçmişte kalan bu vahşetin olumsuz imajı yazar İncilâ Çalışkan tarafından olumlu hale dönüştürülmüştür.

"Kültürlerarası öğrenmenin en önemli yollarından birini, müzik oluşturur. Aynı grup İçindeki ayrı kültürlerin çocukları, müzik eşliğinde şarkı söyleyerek, dans ederek ve oynayarak, birbirlerinin kültürlerinden pek çok şey öğrenebilirler. Şaşırtıcı bir gerçektir ki, bugün Türk çocuklarının da ders gördükleri sınıflarda, örneğin Latin Amerika Şarkıları söylenmekte, ancak çocuklar bir tek Türk şarkısı bile öğrenememektedir. Orta Avrupalı müzik eğitimcilerinin bu müzikle (Türk Müziği ile) ilgilenmelerine engel olan nedir?" (s.33) şeklinde serzenişte bulunan, 1971 ile 1980 yılları arasında Türkiye'de İstanbul'da Sankt Georg Avusturya Lisesinde Almanca ve müzik öğretmenliği yapan ve müziğin gerek halkların gerekse bireylerin yaşamında önemli bir yeri olduğunu açıklayan, Avusturya'daki müzik eğitimi ile ilgili görüşlerini dönemin bakanlarına defalarca ilettiğini belirten (Bkz:http://.musik.tsn.at./downloads/BriefUnterbergerSchwertber ger. pdf), Almanca konuşulan ülkelerdeki çocuklar için Türkçe ve Almanca şarkılar içeren geniş kapsamlı bir müzik kitabı yayımlayan Avusturyalı müzik adamı Stephan Unterberger'den alıntı yapan yazar Çalışkan, Unterberger ile aynı fikirdedir ve "Sevgiyi ve barışı çocukların yüreğine çok erken ekmek gerekli. Bunun pek çok yolu var. En kısa ve etkili yolu ise müzik. Çocuk şarkılarını tanıtmak, sevdirmek, benimsetmek..." (s.32) gerekir diyerek görüşlerini dile getirir

Avusturyalı müzik öğretmeni gibi İncilâ Çalışkan da, müziğin gizemli gücüne, evrenselliğine ve birleştiriciliğine inanır ve farklı ulusların insanları arasında sevgi ve barış tohumlarının yeşermesinde müziğin işlevine işaret eder.

Unterberger'in altını çizdiği gibi, bugün eskiden olduğu gibi hâlâ bazen gizliden gizliye, bazen de Kocadoru'nun tespit ettiği gibi açıkça (Kocadoru 1990, s.341), Orta Avrupa ülkelerinde siyasal, sosyal, ekonomik, politik, eğitim ve dini konularda Türkiye'ye ve Türk halkına karşı alenen bir düşmanlık yürütülmektedir. Ancak önyargı ya da eksik bilgilenme sonucu meydana gelen bu durumun ortadan kaldırılması için Avusturya gibi bazı Avrupa ülkelerinde önemli çalışmaların da yapıldığı bir gerçektir.

Yazar Çalışkan, eseri "Yaşamdan Sevinç Yaratanlar”da, Avusturya'da yaşayan Türk vatandaşlarının kendi örf, adet ve gelenekleri ile hem kendi aralarında, hem de içinde yaşadıkları toplum ile barışık olarak mutlu bir şekilde yaşamlarını devam ettirdiklerinibelirterek, her şeye karşın geçmişte büyük acılar yaşayan Avusturyalılar gibi yaşamdan sevinç yaratma gayreti içinde,olduklarını dile getirmektedir.

Özetlemek gerekirse, Çağdaş Türk Yazınının güçlü kalemlerinden biri olarak adlandırılabilecek eğitimci yazar İncilâ Çalışkan, genç Türk okurlarına Avusturya'ya çeşitli dönemlerde yaptığı geziler sonucu elde ettiği izlenimlerini araştırmacılığı ile de birleştirerek, bir yandan uzun yıllar bu ülkede yaşayan Türk insanlarının sorunlarını, özlemlerini, yaşama bakışlarını, diğer yandan da Avusturya ve Avusturyalıların geçmişleriyle hesaplaşmalarını, bu uğurda verdikleri mücadeleleri, tarihi geçmişlerine, kültürlerine, ulusal değerlerine sahip çıkmalarını, ülkeleri ile insanlığa hizmet etmiş yerli ve yabancı bilim adamı, politikacı, devlet adamı, sanatçı ve bunun gibi insanlara nasıl sahip çıktıklarını, insan olmanın birinci şartının insanı sevmek olduğunu, bunu başarmanın da o kadar zor olmadığını, çağdaşlaşmanın sırlarını, insan hak ve özgürlüklerinin önemini, doğa ve çevreye saygının insana saygı demek olduğunu ve bu konuya sanatçı duyarlılığıyla nasıl yaklaşılması gerektiğini özenli bir dille aktarmaktadır. Amacının Avusturya ve Avusturyalıları methetmek olmadığını vurgulayan yazar, ulus olarak Türk Milleti'nin de onlardan aşağı olmadığını, ancak birçok alanda onlardan ders alınması gerektiğinin altını da çizer.

Eserde sade ve anlaşılır bir dil kullanan yazar, gezdiği gördüğü yerleri aslına uygun olarak yansız bir şekilde anlatmaktadır, Eseri okuyanlar, eğer daha önce bu ülkeye gitmişler ve oraları görmüşlerse, yaşadıklarını bir kez daha yaşama şansı elde edeceklerdir. Yok, eğer görmemişlerse, gezilmesi görülmesi gereken yerler olarak hafızalarında yer bulacaktır. Diğer taraftan, "Yaşamdan Sevinç Yaratanlar" adlı bu modern seyahatname ile genç Türk okurları Avusturya edebiyat, kültür ve sanatını daha yakından tanıma fırsatı elde ederek, yazarın eserinde ortaya koyduğu olumlu Avusturya ve Avusturyalı imajına sahip olacaktır. Bu da; her iki ulusun insanlarının birbirlerini daha iyi anlamalarına yardımcı olacaktır.

 

KAYNAKÇA

 

Aytaç, Gürsel. Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi. Say Yayınlan, İstanbul 2003.

Büyükerşen, Yılmaz. Açılış Konuşması. 1.Uluslar arası Seyahatnamelerde Türk ve Batı İmajı Sempozyumu Belgeleri.. Anadolu Üniversitesi Basımevi. Eskişehir 1987.

Buyrukçu, Muzaffer. İnsanlık Halleri. Cumhuriyet Kitap. Sayı. 702. 2003.

Çalışkan, İncilâ. Yaşamdan Sevinç Yaratanlar. Bu Yayınları. İstanbul 2001.

Çağatay, Neşet İbn-i Batuta'nın Gezi ve İncelemeleri Hakkında Konuşma. 1.Uluslararası arası Seyahatnamelerde Türk ve Batı İmajı Sempozyumu Belgeleri. Anadolu Üniversitesi Basımevi. Eskişehir 1987.

Ercan, Yavuz. Bir Türk Diplomatının Gözüyle 19. Yüzyıl Başında Üç Avrupa Kenti; Viyana, Varşova, Paris, . 1.Uluslararası Seyahatnamelerde Türk ve Batı İmajı Sempozyumu Belgeleri. Anadolu Üniversitesi Basımevi. Eskişehir 1987.

Gültekin, Ali Kinder-und Jugendliteratur in der Türkei und in Österreich, Analytischer Themenvergleich. Anadolu Üniv. Yay. No:1215. Eğitim Fak. Yay. No.71. Eskişehir 2000.

http://-musik.tsn.at/downloads/BriefUnterbergerSchwe Untertberger.pdf

Kocadoru, Yüksel. Die Türken. Studien zu ihrern Bild und seiner Geschichte in Österreich. Birlik Ofset Eskişehir 1990.

 

Prof. Dr. Ali Gültekin

Osmangazi Üniversitesi

Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı

Eskişehir


Bu yazı 324 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans