Kanaatkar olmak, hakkına razı olmak, başkasının hak ve hukukuna dokunmamak, hak etmediği zaman ben bunu hak etmedim, onu hakkı olanlara verin diyebilmek çok büyük bir erdem ve meziyettir. Çalmamak, çırpmamak, haram yememek, haramı evine götürerek eşine ve çocuklarına yedirmemek eş ve çocuklarını helal para ve helal lokmalar ile doyurmak, onlara ve topluma iyi örnek olmak her insanın görevi olmalıdır.
Kişi kazandığını hak edipte parasını veya ücretini eline alınca; Allah bereket versin diyebilmelidir ve demelidir, birisinden mal, mahsul ve hizmet satın aldığımızda ve karşılığını o kişiye ödediğimizde de bereketini gör, hayrını gör demek ve diyebilmek atalarımızdan ve babalarımızdan öğrendiğimiz erdemli sözlerdir, bu sözler bizi büyütür. Bir de, bazen duyduğumuz ve başka türlü söylenen sözler vardır ki onlar hiç beğenmediğimiz söz ve laflardır ki ağzımıza bile yakışmaz.
Gözünü Allah doyursun, ne doymaz adamsın, boşan da semerini ye, insaf be kardeşim gibi sözleri çocukluğumuzdan beri duyarız. Kimlerden mi, tabi ki konu komşudan, anamızdan ve babamızdan. Bu sözler, nasibi ile yetinmeyen, hakkına razı olmayan, başkasının hak ve hukukunda, ekmeğinde ve aşında gözü olanlar için söylenirdi. Ayrıca yeter doydum demesini bilmeyen ve bir türlü doymayan, sanki yediğini önünden kaçırıyorlarmış gibi alat alat, çabuk çabuk yiyip sofraya konanları bitiren ve silip süpürenler için de söylenirdi. Kıtlıktan mı çıktın sözü de bu sözlerle birlikte sarf edilen laflardandır.
Adama sadece eş ve çocukları değil, herkes sorar, adam sen şu kadar maaş alıyorsun, bu senin eve getirdiklerin en az on maaş kadar tutar demeleri gerekir, acaba evdekiler öyle hesap sormuyorlar mı, yoksa suça ve harama ortak mı oluyorlar. Günahı boyunlarına insanın aklına bin türlü yolsuzluk, hırsızlık...vb. usulsüzlükler geliyor.
İşte bu türden haram, helal ver Allah, kızancıklar yer Allah diyenler, hep apartta beklerler. Birisi düşmeye görsün, hemen malına, mülküne konar ve çökerler. Tabi bu çökenler, sadece leş kargaları değil kartal, akbaba, şahin ve atmacalar ile kurt ve çakallardır, isterse çöktükleri leş olsun onu bile yer bitirirler, başında kavga ederler, kapanın elinde kalır, bazıları aç kalır, bazıları alır malı götürür veya malı kaçırır.
Rahmetli anam ve babam bana şöyle derlerdi; aman oğlum aç gözlülük yapma, ama hakkını da yedirme. Bunun yanında, hiç büyüklenme, ne oldum delisi olma, ne oldum deme, ne olacağım de, bu günün yarını da var.Tabi onlar kibirlenme, böbürlenme, kabarma falan da derlerdi ama, lügatlerdeki "mütevazi ol" kavramını köy hayatında pek fazla kullanmadıkları için Kayalar köyünün günlük konuşma dilindeki deyim ve tabirlerle yetinirlerdi..
Babam 1923 doğumludur, ilkokul üçüncü sınıftan diplomalıdır "şahadetnamesi vardır" ve askerde nalbant onbaşı olmuştur. Anam 1925 doğumludur, yedi çocuk doğurmuştur, o dönemlerdeki emsal ve akranları gibi hiç okumamış ve cahildir, her konuda babama ve okuyan evlatlarına güvenirdi, sadece madeni para ve kağıt paraları tanırdı, onları da üzerindeki ve arkasındaki resimlerden, keza kağıt paraları da renginden ve arkasındaki resimlerinden tanır ve bilirdi.
Şehir ve kasabalarda öyle adamlar tanıdık ve gördük ki yalınayak, ayakkabıları yırtık ve boyasız, tıraş bıçağı veya jilet alamadığı için saç ve sakal tıraşı olamamış, üstü başı perişan, varoşlarda ve kenar mahallelerde, bir göz oda da eş ve çocukları ile birlikte oturuyor. Besbelli yokluk çekiyor ve yoksulluk içinde, köyünden gelmiş... aş, iş ve ekmek parası için çalışıp çabalıyor...Bir de bakıyoruz ve görüyoruz ki, Allah ona yürü ya! kulum demiş, yürümüş ... ailede hiç başka çalışan yok, tek maaş ile dört, beş çocuk büyütüyor, okutuyor, evlendirip hayat kuruyor ... değirmenin suyu nereden geliyor.?
Akıl diyorki, rüşvet almıştır, çalıp çırpmıştır, kanunsuz işler yapmıştır, piyangodan veya bahis oyunları ile kumardan para kazanmıştır veya kendisinin bile bilmediği, tanımadığı dede veya babasından çok büyük miras kalmış veya gelmiştir.Bunun gibi bin türlü olumlu, olumsuz ve olmayacak işler aklımıza geliyor.Ha...! hak eden ve alın teri ile kendi emeği ile çok çalışıp, çok ve helalinden kazananlar için bu sözlerimi geriye de alırım. Durup dururken kimseye nereden buldun diyemeyiz , zaten "nerden buldun yasası" vardı ama o' da kaldırıldı.Sana ne be kardeşim nereden buldumsa buldum deyiverir elin adamı.
Bir yerde bir garibin kafasına durup dururken bir kuş yapsa diyoruz ki, hadi kafana talih kuşu kondu hemen git bir bilet al.Nerde kardeşim bizim ve o garibin kafasına veya üstümüze başımıza kuşun s.çması ile olay b. k'a bulaşıyor ve her taraf berbat oluyor. İşte böyle Allah'ın yürü ya kulum demesi gerekiyor. Bu cümlenin içinde kul kelimesi geçince acaba diyorum, o hiç yoktan zengin olan bu adamlar kul hakkı mı yediler? Peki kul hakkı yiyenler bunun hesabını nerede ve ne zaman verecekler? " İnancımız varya, inanıyoruz, ancak ve belki öbür dünyada"
Yazımın içinde geçen ve pek de açıklanması gerekmeyen kelime, terim, deyim ve tabirler var. Bunlar pek de yabancı olmadığımız, günlük hayatta çokça duyup, kullandığımız sözlerdir. Ben de sizlerden birisiyim, başka bir izah tarzı bulamadığım için açık açık yazdım.
Millet olarak kaderde, kıvançta ve tasada bir olalım ama, aramızdan bu türden insanlar çıkmasın, varsa da yok olsun, bu inanç ve bilinç hepimizde her daim var olsun. Allah hepimizi bu aç gözlü insanların şerrinden ve gazabından korusun.