İktidar cephesinden altılı masaya dönük en çok yapılan eleştiri ‘adayınız kim, adayınızı açıklayın' baskı ve eleştirileridir. Altılı Masa haklı olarak daha seçim takvimi belli değil, seçim takvimi belli olduğu anda adayımızı hemen açıklarız dese de bu yöndeki tartışmalar bitecek gibi gözükmüyor.
Kemal Kılçdaroğlu partisinin İzmir çalışma kampının açılışında yaptığı ‘'Benimleyseniz, benimle olduğunuzu artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum'' konuşması siyasi kulislerdeki adaylık tartışmasını biraz daha alevlendirdi.
Hemen akıllara bu konuşma kime-kimlere yönelikti sorusunu getirdi. Elbette bu konuşma öncelikle parti içine dönük bir çağrıydı. İkincisi, iktidarın değişmesini isteyen ama bir türlü adaylık üzerinde farklı beklentiler yaratmak isteyen, kendine göre adaylık arayışına giren ‘iş insanları, medya ve aydın entelijansiya' çevrelerine yönelik olabileceği gibi. İkinci tur görüşmeleri öncesi Masaya yönelik adaylık kararını partisi ve örgüt içinde pekiştirme, adaylığa örgütünün desteğiyle hazır olduğu mesajı olması kuvvetle muhtemeldir.
Bu çağrı hemen kamuoyunda meraka dönüştü, bakalım adaylık için adı geçen belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ne cevap verecekler; seninleyiz diyecekler mi demeyecekler mi? Çağrı anında karşılık buldu Ekrem İmamoğlu bir iki dakika içinde, ardından Mansur Yavaş ve diğer belediye başkanları ve parti yetkililerinin ‘seninleyiz, arkandayız' mesajları yayınlandı. Medya diliyle söylemek gerekirse ‘trend topic' oldu.
İki belediye başkanının destek mesajı verip vermeyeceğini merak edenler, mesajdan sonra kim ne kadar sürede mesaj verdi, mesajları samimi değil mi onu sorgulamaya başladılar.
Elbette kamuoyunca ne diyeceği merak edilen partinin yöneticisi, milletvekili, üyesi ve belediye başkanlarının destek mesajı vermeleri önemlidir. Ve fakat özel mesajlara gerek kalmaksızın bir partinin yönetici ve üyelerinin temel görevi partisinin aldığı kararlara uymaktır. Demokratik karar alma süreçlerinde farklı düşünceler varsa dile getirilir ama karar ortaya çıktıktan sonra ‘itiraz olsa bile' artık tartışmayı kamuoyuna taşımak uygun değildir.
Hele ki iktidarın ülkeyi temelden sarsacak bazı uygulamalarla, parlamenter sistemden tek kişiye dayalı bir rejime sürüklemiş, ülkenin yerleşik kurumları birer birer ortadan kaldırılmış, her şey siyasallaşmış, parti devletine dönüşmüşse, değişmesi ‘ortak hedefse' ortak hedefe odaklanılması gerekmektedir.
Bunları derken bugüne kadar partinin uygulamalarına dönük hiçbir itirazımız olmadığı ve olmayacağı anlamına gelmemeli veya bütün politikaları olumladığımız düşünülmemeli. Bunlar yaratılacak meşru zeminlerde konuşulur, tartışılır. Esas olan ülkenin kronikleşen sorunlarının çözülmesi, kendilerini devletle özdeş sayan yönetim anlayışının son bulmasıdır, tek hedef iktidarın değişmesidir.
Yine ne diyeceği en çok merak edilen Meral Akşener aynı gün akşam saatlerinde İzmit'ten ‘'Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu'nu çocuklarıyla beraber' vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir'' diye kuvvetli bir mesaj verdi. Ayrıca ‘'Bu seçimde başarmak zorundayız. Türkiye ölmez, bitmez ama varsayın kaybettik ondan sonra bir daha parlamenter sistem konuşulmaz'' vurgusu da çok önemliydi.
Bu haftadan itibaren altılı masa iki Ekim'de yapılacak toplantıya kadar ikili özel görüşmeler yapacaklar. Görüşmelerde adaylık konusu gündeme gelir gelmez ama resmi adaylık ilan edilmese bile Kılıçdaroğlu veya hiçbir isim Masa bileşenlerince yıpratılmamalı. Bir iddiaya göre Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına Masa daha önce karar verdi, tüm bu temas ve tartışmalar kamuoyu ve parti tabanlarını Kılıçdaroğlu'nun adaylığına hazırlama süreciydi. Öyle midir, değil midir bilemiyoruz onu süreç içerisinde göreceğiz. Bu çıkışla Kılıçdaroğlu ben örgüt desteğiyle adayım veya adayın belirleyicisi benim mesajı vermek istemiş de olabilir.
En önemlisi Masa'nın biran önce adaylık tartışmasından sıyrılıp, yönetme, plan, proje, yakıcı temel sorunlara dönük ortak politika oluşturmalarıdır. Yaşanan ekonomik krize umut bağlayarak, kış daha zor geçecek; nasılsa gidiyorlar kolaycılığından kurtulun malıdır.
İktidar ‘KYK faizlerinin affı, 2 bin TL'nin altındaki borçların silinmesi, sosyal konut, çalışanlara vergi indirimi…' gibi uygulamalarla; yaparsa AKP yapar algı çalışmasına çoktan başlamıştır.