- Bu yaşıma geldim, bilmediğim konularda hiçbir zaman ahkam kesmedim. Her şeyi bildiklerini sanan kişilerle de hiçbir zaman tartışmaya girmedim. Çünkü boş tartışmalardan hiçbir sonuç çıkmaz. Bu ilkemi bundan sonra da sürdürmeye kararlıyım.
Sokrates şöyle diyor:
“Akıllı insanlar herkesten ve her şeyden öğrenirler. Sıradan insanlar sadece kendi deneyimlerinden ders çıkarırlar. Cahiller ise her şeyi bilirler.”
- Polemiklere, hele hele yazılı polemiklere girmemeye özen gösteririm. Hakaretler, çamur atmaya çalışmalar, karalamalar olduğunda tek yola başvururum. Yargı ve hukuk. Adaleti onlardan beklerim. Tabii ki bir de vicdani adalet var!
- Genelde vefasız bir toplumuz. Nedense ruhlarımız değerbilirlikle değil, kıskançlıklarla dolu. Bunun örneklerini çok gördüm. Destek vererek, önünü açtığım dönemlerde “Hocam, sen olmasan ben bu duruma gelemezdim” deyip, günde en az üç kez beni arayarak düşüncelerimi alan, yazılarını düzelttiğim, “Sen olmasan ben bugünlere gelemezdim” diyenlerin bana bugün düşmanca davranışlarına da gülüp geçiyorum. O nedenle seyrek de olsa gördüğüm vefa gösterileri ister istemez insanı etkiliyor. Vefa, çok yüce bir duygudur.
Şu söz de bir gerçek. Eğer birileri sizin hakkınızda kötü şeyler söylüyorsa, emin olun ki, kendi hakkında söyleyecek iyi şeyleri yoktur.
- Basını özgür olmayan ülkelerde demokrasinin işlemesi de olanaksızdır. Çünkü halk, ülkede ne olup bittiğini öğrenemez duruma geldiğinde özgürlükler de sona ermiş demektir. Ülkemizdeki yaygın medyaya şöyle bir göz atın. Özgür medyadan söz edilebilir mi? Yaygın medyanın bu durumuna bakınca şu bizim yerel medyanın gözünü seveyim!
- Uygar bir ülke olabilmenin yolu, sanatın her dalının hareketlendirilmesi ve halka ulaşmanın sağlanmasından geçer. Ülkelerin uygarlık düzey sanata ve sanatçılara verdiği değerle ölçülür. Uygar ülkelerde devletler, sanatın üzerine titrerler. Türkiye için de bu konu çok önemli ve yaşamsaldır. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanata çok değer verildiğini biliyoruz. Cumhuriyet hükümetlerinin, o yoksulluğun içinde bile sanata verdikleri önemi çeşitli kaynaklar yansıtıyor. O dönemde, Anadolu’daki çok sayıda liseye kuyruklu piyanolar gönderildiğini biliyoruz. Atatürk’ün emriyle “Musiki Muallim Mektebi” açılmıştı. Sonra bu okul, bugüne dek binlerce sanatçı yetiştiren konservatuvara dönüştürüldü. Senfoni orkestraları kuruldu. Opera, bale ve tiyatrolar perdelerini açtılar. Bugün ise gerçek sanatçılara, sanat kurumlarına bırakın desteği, köstek olunuyor. Sanatı önemsemeden, sanata gerekli desteği vermeden uygar dünyayla bütünleşmek hayaldir.
Bu yazı 469 defa okundu.