ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

13.12.2022

Tarikat-Cemaatlerin vesayetinde siyaset

İçin çekilir, kanın donar, miden bulanır, insanlığından utanırsın yok dersin bu kadarı da olmaz, olamaz; bir anne baba 6 yaşındaki evladını nasıl olurda ‘gelin' eder. Şimdiye kadar bu tip kapalı yapılar içinde bu ve benzeri olaylar ortaya çıktığında ‘siz olsanız kendi kız çocuğunuzu' verir misiniz denirdi ama o da oldu kamuoyuna yansıyan, mahkeme tutanaklarına göre ne yazık ki olmaz denilen oldu.

Gazeteci Timur Soykan'ın haberinden sonra sessiz kalan mahkeme harekete geçti, göz yuman yetkililer gözlerini açtı, susan diller çözüldü, günlerdir konuşuluyor, tartışılıyor, herkes kendine göre bir yerinden tutmaya çalışıyor ama kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarına göre konunun ‘iler, tutar' savunulacak, göz yumulacak hiçbir tarafı yok.

Her zaman olduğu gibi toplum durduğu yer itibari ile ikiye bölünmüş durumda. Yine hep yapılageldiği gibi tarikat ve cemaatlerin vazgeçilmezliğini savunanlar bir tarafta, bu yapıların sürekli hale getirdiği ‘taciz, tecavüz' olayları karşısında itiraz edenler bir tarafta. Sanki olayın müsebbibi sekülerlermiş gibi karşı taraftan aman bu saldırılar karşısında ‘birlik olalım' nidaları yükseliyor.

Aileden kardeşler, mahkeme süreci ve ses kayıtlarını yok sayarak olayı yalanlamaya çalışırken, iktidara yakın gazeteci Abdülkadir Selvi ailenin açıklamalarının esas alınmasını telkin yazı yazıyor (9Aralık2022)

En yetkili bakan bu siyasetin konusu yapılmamalı yönünde açıklamalar yapıyor; siyaset neyi konu yapacaksa! Oysa bu vahim olayın tekrarlanmaması için tamda siyasetin konusu olmalıdır.

Gelelim kamuoyunu infiale sürükleyen bu olaydaki basit gerçeklere. Ve yargı sürecindeki ilginçliklere! En basit bir twette bile önüne gelen tutuklanırken, sanatçı Gülşen'in yaptığı ironiden sonra tutuklama işlemi olurken bu olayda ‘sapkın koca', ve 6 yaşındaki çocuğunu gelin eden tarikat bağlantısı olan vakfın başkanı sözde ‘baba' ile ilgili hiçbir işlemin yapılmamış olması…

2020'den beri soruşturmaya yer yok diyen davanın savcısı ile ilgili HSK'na başvurmakta neden bugüne kadar beklenildi, kemik tespiti için H.K.G'nın yerine giren kadın kim, bu kadınla ilgili bir işlem yapıldı mı, yapılmadıysa neden yapılmadı, gibi onlarca soru sorulabilir. Bunlara göz yumulan sürecin aktörleri tarikatların vesayetindeki siyasetten mi güç aldı yoksa tarikatlardan mı?

Bugün geniş toplum kitlelerini ayağa kaldıran bu olay son olur mu? Umarız olur ama olacak gibi değil!

Birincisi bu olay sonrası popüler ne kadar medyatik sözde ‘hoca' varsa her birinin açıklamaları kan donduran olay kadar kan dondurucu. Hepsi olaya itiraz edenleri suçluyor sanki konu dini inançlar, İslamiyet'miş gibi, bakın bunlar inanç karşıtı, İslam düşmanı diyorlar. Yetmiyor her biri çocuk yaştaki evliliklerin dinde yeri olduğuna dair, olayı savunan açıklamalarda bulunuyorlar.

En önemlisi bu konuda siyaset kurumunun ne yapacağıdır. Her konuda söz söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konuda tek söz söylemedi.  Emine Erdoğan'ın ‘'çocuk istismarı, insanlık dışı bir suçtur, sapkınlıktır! Hiçbir dine, ahlaka, geleneğe sığmaz, mazereti kabul edilemez. Bu suçu işleyen göz yuman, sessiz kalan herkes hesap vermelidir. Sürecin bende takipçisi olacağım'' açıklaması biraz cesaret verici olur, gerekenler yapılır. Bu olayda tamam ya bundan sonra olacaklarla ilgili…

Ama mesela AKP Uşak Milletvekili İsmail Güneş'in ‘'Yaşanan olay münferit bir olaydır. Bu münferit olay üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışmak doğru değildir'' bakış açısıyla bıkılacak olursa; bugüne kadar olduğu gibi bu vahim olaylar olmaya devam eder.

Tarikat, cemaat demeden olay münferitmiş gibi bir anlayışla çözüm bulunamaz. Ne siyasi rantı? Bu ve bugüne kadar yaşanan ahlak dışı olayları siyasi rant elde etmek isteyenler mi yaptı. Ortada kabul edilemez olaylar silsilesi var ve toplumda buna haklı olarak en yüksek tepkiyi gösteriyor.

Gelelim esas meseleye, bu ve benzeri olayların merkezi haline gelen tarikat ve cemaatler bugüne kadar olduğu gibi kontrolsüz biçimde varlığını sürdürmeye devam edecek mi? Siyaset kurumu tarikat ve cemaat vesayetinden kurtulabilecek mi? Tarikat ve cemaatler kontrolsüz, denetimsiz varlığını devam ettirdiği sürece bu olayların önüne geçilebilir mi? Siyaset bu yapıları ortadan kaldırabilir veya tamamen denetim altına alabilir mi; almak ister mi, almak istemez, alamaz.

Beraber yol yürünen, devletin teslim edildiği cemaatin hain darbe girişiminde ders alınmadığı sürece… Siyaset seçim kaygısıyla göz yumduğu sürece bu ve benzeri olaylar yaşanmaya devam eder.

Efendim esas sorun Tevhid-i Tedrisat Kanunu, bu kanun ortadan kaldırılmadığı sürece tarikat ve cemaat yapıları denetim altına alınamaz görüşü doğru değildir.

İstense de istenmese de esas mesele laikliktir. Laiklik olmadığı sürece bu kontrolsüz yapıların önüne geçilemez. E zaten bu yapılarda Cumhuriyete ve laikliğe karşı yapılar olduğuna, kendi inanç sistemine göre bir devlet düzeni savunduklarına göre…

 


Bu yazı 211 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans