ANASAYFA GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR KURULUŞ KÜNYE İLETİŞİM

20.12.2022

Leyla’nın Evi: Leyla and Other Womens

Stendal “Roman cadde üzerinde gezdirilen bir aynadır.” der. Bu sözü ile romanın toplumu olduğu gibi yansıttığını ifade eder. Edebi bir anlatıda insan ve insana özgü özellikler kurmaca yolu ile okura anlatılır. Bir başka ifadeyle edebi anlatıda oluşturulan kurmaca dünya tamamen hayali değil gerçek dünya ile bağlantılıdır.

Bugünlerde naif bir hanımefendinin evi, Zülfü Livaneli'nin “Leyla'nın Evi” adlı romanını okumama vesile oldu. İyi ki de öyle oldu. Kendisine buradan bir kez daha teşekkürü bir borç biliyorum. 

  Zülfü Livaneli'nin “Leylanın Evi” adlı romanı Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar olan süreçte ülkemizde yaşanan toplumsal dönüşümün kadın karakterler üzerinden ele alındığı bir anlatıdır, demek hiç de yanlış olmaz.  Zira toplumda farklılık gösteren aile yapıları, değişen sosyoekonomik koşullar, kadının hayata karşı duruşu romanda kadın karakterler üzerinden yansıtılmaktadır. Bu bağlamda romanda yer alan kadın karakterleri “Leyla and other womens” olarak tanımlayabiliriz. Neden böyle bir ifade kullandığımı romanı okuyan okurların hemen anlayacağından eminim. :) 

Romanın kadın karakterlerine dikkatli bir şekilde baktığımızda eğitim düzeyinin, görgünün, aile çevresinin ve sosyoekonomik koşulların kadın üzerindeki etkilerini açık bir şekilde görmek mümkündür. Çünkü romanda din, kültür çatışması, sosyoekonomik koşullar ve sınıf atlama çabası Leyla ve diğer karakterler üzerinden okura yansıtılmaktadır. 

Arapça “leyl” kökünden gelen ve gece anlamını taşıyan Leyla ismi, tasavvufi düşüncede “aşk” anlamıyla kullanılır. Aynı zamanda insanı kemale erdiren ve hakiki yolculuğa çıkartan aşk, leyla olarak ifade edilir. Romanda da Rukiye/Roxy karakterinin kimlik bunalımının sona erişi ve belirgin bir dönüşüm geçirmesi Leyla'yı tanıması ile olur. 

Romanın başkarakteri Leyla'nın sahip olduğu kişisel özellikler, bilgi, görgü ve donanım onu romanın diğer kadın karakterleri ile karşı karşıya getirir. Leyla hayatının değişen tüm koşullarına rağmen; kadını ayakta tutan dayanağın eğitim, bilgi, görgü ve sosyokültürel birikim olduğunu okura açık bir şekilde yansıtırken; Cemile, Necla ve Rukiye ise yozlaşan yapının birer simgesidir.

Cemile karakteri cahil kesim üzerinde etkili olan din sömürüsünün yansımasıdır. Cemile kendi köyünde yaşamını sürdürürken onun için din anlayışı hayatın normal bir akışı iken; İstanbul'a geldikten sonra yaşamını tamamen şekillendiren ve değiştiren bir unsur haline gelmiştir. Mahalledeki kadınların etkisi ile şeyh  ziyaretleri yapmaya, geleneksel başörtüsü bağlama şeklini dahi değiştirerek yaşamını tamamen dini bir boyutta sürdürmeye başlamıştır. Bu durum onun mahalledeki diğer kadınlar arasında da toplumsal statüsünü yukarıya taşımıştır. “Yeni hali ve dini konulardaki merakıyla Cemile'nin mahalledeki havası müthişti artık.” (Leyla'nın Evi, s.197) “O günden beri Cemile, iyi bir Müslüman olmaya, şeyhin sözünden çıkmamaya çalışıyordu. (Leyla'nın Evi, s.87) Ruhundaki eğitimsizlik ve bilgisizlikten kaynaklı boşluğu şeyhin vaazları ile gidermeye çalışan Cemile, işgal yıllarına ait olan ve üzerinde Osmanlı Türkçesi ile “Bu da geçer ya hu! “ yazılı levhayı Kuran ayeti zanneder.  Dolayısıyla bu levha Cemile için işsizlere iş, kızlara koca, hastalara şifa veren kutsal bir ayettir. 

Necla karakteri ise sahip olduğu ekonomik koşullardan memnun olmayan, sınıf atlayarak toplumdaki statüsünü daha yukarı taşımaya çalışan bir kişi olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla eğitim, bilgi, görgü ve kültüre verilen değerin yerini “paranın” alması Necla üzerinden aktarılmaktadır. Dar gelirli bir memur ailesinin kızı olan Necla, Ömer ile evlenerek zenginlik hayallerini gerçeğe dönüştürür ve sınıf atlar. …giyimiyle, davranışıyla, kapıda bekleyen şoförü ve BMW si ile o mahallede bir süper star gibi görülüyor…(Leyla'nın Evi, s.238). Bununla birlikte Ömer'in babası Ali Yekta Bey'in uşak olması onun için büyük bir utanç kaynağıdır. Romanda hırsın kişiyi başarıya ulaştıramayacağı Necla karakterinin trajik sonu üzerinden okura aktarılmıştır. 

Gurbetçi bir ailenin kız olan Rukiye yani Roxy; kimlik arayışı içinde olan bir göçmen kızıdır. Roxy'nin babası Almanya'ya göç etmiş fakat çevresine uyum sağlayamamış, gelenekçi yapısını korumaya devam eden ve kızını da kendi bakış açısı ile yetiştirmeye çalışan bir “Alamancı”dır. İki kültür arasında sıkışıp kalan Rukiye Roxy ismini kullanmasından da anlaşılacağı üzere aidiyet sorunsalı yaşayan bir bireydir. Almanya'da doğup büyümesine rağmen ne Alman toplumuna ait olabilmiş ne de Türk toplumunda kabul görmüştür. Kendisine dayatılan yaşamın simgesini taşıdığını düşündüğü  Rukiye isminden nefret eder. “Nefret ettiği bu isim sanki kendi değersizliğinin insanlar arasında beş para etmez bir Türk kızı olarak dolaşmasının simgesi gibi…(Leyla'nın Evi, s.64) İçindeki isyanı hip-hop müzik aracılığı ile yansıtan Roxy'nin Leyla ile tanışması kimlik bunalımının sona ermesine sebep olmuştur. “Nikah memurunun adını sorması üzerine gururla Rukiye demiş ve Büyük Hanım'a bir bakış atmıştı.” (Leyla'nın Evi, s.263) “Çocukluğundan beri içine yerleşmiş olan insanlar kötüdür inancı değişmeye başlamıştı.”(Leyla'nın Evi, s.263)

Leyla, Leyla, Leyla!…

 Kültürlü, donanımlı, vakarlı kişiliği ile evini kaybetmiş olmasına rağmen her türlü güçlüğe göğüs geren güçlü kadın…

Leyla, Leyla!…

Karşısına çıkan yeniliklere ayak uydurabilmek için tüm gücü ile mücadele veren sabırlı kadın…

Leyla!...

Olgunluğu ve verici karakteri ile yeni tanıştığı kişilerin belirgin bir dönüşümüne sebep olan mucizevi kadın…

Sonuç olarak Leyla'nın Evi adlı roman değişen toplumsal yapıların ve ekonomik koşulların kadın karakterler üzerinden okura yansıtıldığı bir romandır, diyebiliriz. Zira Cemile köyden kente göç eden ancak değişen toplum yapısına ayak uydurmak yerine dine sığınan, cahil ve kendini geliştirmeye kapalı kitleyi temsil eder. Necla ise çıkarları doğrultusunda tavır takınan, kısa yoldan sınıf atlayarak hızla yükselen ve maddi gücün en önde gelen değer olduğunu savunan kitleyi temsil eder. Rukiye/Roxy ise kimlik arayışı ve kuşak çatışmasının içinde kaybolmuş çaresiz bir birey iken; Leyla ile tanışması sayesinde yeni kazanımlar elde ederek bireyin belirgin bir dönüşüm geçirebileceğini vurgular.

Siz değerli okurlarıma Leyla'nın Evi romanı farklı bakış açıları ile tekrar tekrar okumanızı diliyorum. Sağlıcakla kalın!…


Bu yazı 366 defa okundu.


Yorumlar


Ad Soyad E-Mail
GÜNDEMSİYASETMANŞET HABEREKONOMİSPORRÖPORTAJLAR YAZARLAR ARŞİV

KONUMUMUZ

Altıeylül / Balıkesir

ADRES

Altıeylül Mah. Çiğdem Sok. İnaler İş Mrk.No: 8 1/1 Altıeylül / Balıkesir
MND Ajans
©2020 | Tüm Hakları Saklıdır
MND Ajans