Avrupa’nın 1350’lerden 1600’lerin sonlarına kadar düşüncede, sanatda, bilimde, edebiyatta, mimarlıkta, felsefede, teknolojide, müzikte ve daha bir çok alanda yaşadığı yenileşme hareketine, yeniden doğma anlamına gelen, Rönesans denmektedir. 1444’de matbaanın icadı ve 1517’de Batı’da başlayan dinde reform hareketleri Rönesans’ın gelişme ve yayılmasını sağladı. İlkin İtalya ve İspanya’da başlayan bu yenileşme hareketi, bütün Avrupa’yı kapsadı. Bu yenileşme hareketi,
Ortaçağ’ın düşünce sisteminden ve uygulamalarından tamamen kopmayı ifade eder. Bazı düşünürler ise bunu, uygarlığın bir evreden diğerine geçişi, yeni bir evresi olarak görür.
Osmanlı İmparatorluğu değişik nedenlerle bu hareketin dışında kaldı. Zaman zaman imparatorlukta yenileşme yönünde kıpırdamalar oldu ise de, bunlar geçici idi ve dini siyasete ve ticarete karıştıran karşı güçler tarafından çok çabuk bastırıldı. Hatta kanlı olarak bastırıldı. Türkiye’ye Rönesans gerçek anlamıyla 550 yıl sonra Cumhuriyet’le geldi. Cumhuriyet’in topyekün kültür hareketi, Türk insanından, çağdaş uygarlığın evrensel değerleriyle donanmış bir Türk Rönesans insanı yaratmak amacını taşıyordu. Cumhuriyet kurulduğunda okuma yazma oranı erkeklerde yüzde yedi, kadınlarda binde beş bile olmayan, erkek nufusu uzun süren savaşlarda azalmış, hastalıklarla özellikle sıtma, ince hastalık verem ve frengi ile uğraşan, sanayi devrimini yaşamamış olan ve gerekli sermaye birikimine sahip
olmayan bir ülkede bu insanı yaratmanın, aşılması çok güç, zorlukları bulunuyordu. Cumhuriyet bir ölçüde bunda başarılı oldu.
On dördüncü yüz yılın ortalarına doğru Floransa’da başlayan hareketin, oradan kaynaklanmasının nedeni olarak güçlü Medici ailesi, var olan politik yapı ve Medici ailesinin etkin olan patronaj sistemi olduğu savunulur. İtalya’da o yıllarda şehir devletleri vardı. Papalık merkezde ayrı bir devletti.
Floransa Cumhuriyeti’nin denizlere açık bir cumhuriyet yapısı, onu göreceli olarak, akademik ve artistik özgürlüğü sağlayan politik özgürlüğün uygulanmasına olanak sağlıyordu. Tüccarlar dünyanın çeşitli yerleriyle temas halinde olduklarından, özellikle Doğu Akdeniz’de –Levant’da- yeni ürün ve fikirlerle tanışıyor, onları Floransa’ya getiriyordu. Zengin tüccarlar ve zengin devlet sanata dönük büyük projeleri destekliyor ve finanse edebiliyordu. Medici ailesi, Leonardo de Vinci (1452 - 1519,
Sandro Boticelli (1445 – 1510) ve Michaelangelo Buonarroti’ (1475 – 1564) ye büyük miktarda parasal yardımda bulunarak, bir çok sanat eserinin doğmasını sağlamıştı. Varolan sanat ortamı da bu ünlülerin ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştı.
On dördüncü yüzyılda Avrupa’yı kasıp kavuran veba salgını Avrupa toplam nufusunun yüzde otuzunu ve çiftçi nufusunun yarısını yok etmişti. Bu olaylar, insanları, özellikle düşünürleri eskisi gibi daha çok dinle ve öbür dünya ile ilgilenmek yerine, yaşadıkları dünya ile ilgelenmeye yöneltmişti
Rönesans’ın en büyük özelliği Ortaçağ’ın skolastik, dine dayalı öğrenme- eğitim – sistemi yerine Humanizm’i – insancıllığı – önermesi oldu. Skolastik düşünce, yazarlar arasındaki çelişkileri dinsel yorumlarla gidermeye çalışıyordu. Humanist düşünce ise akla ve deneye yer veriyordu. Humanist eğitim sistemi, şiir, gramer, ahlak ve retorikten yararlanıyordu. Humanistler önce “insan aklının kendine özgün fevkalade üstün yeteneklerine, insanın dehasına” güveniyor ve dayanıyordu. (John D. Clare & Dr.Alan Manetti; İtalian Rönesans;1994)
Modern devirlerin entelektüel temellerini Hümanist bilim adamları attı. Niccolo Machiavelli ve Thomas More gibi siyaset felsefecileri, eski Yunan ve Roma düşünürlerinden çok yararlandı. Erasmus ve Martin Luther gibi teologlar da statükocu Aristosto felsefesi yerine, yeni radikal fikirler geliştirdiler.
Resim sanatında perspektif bir resim tekniği olarak yerini aldı. Bu gelişme sonraları sanatda realizmin doğmasını sağladı. Işık, gölge ve insan anatomisi üzerine çalışma teknikleri, doğanın güzelliğini çizmede ve estetiğin kuramlarının oluşmasında yardımcı oldu.
Mimar Filippo Brunelleschi (1377 – 1446), antik uygarlığın binalarıyla ilgili incelemelerinden ve yeniden değer kazanmakta olan matematikten yararlanarak büyük bir mimarlık eseri olan Floransa Katedrali’ni inşa etti.
Rönesans, insanların evreni nasıl algıladığını ve bilim adamlarının tabiat olaylarını açıklama yöntemlerini devrimsel bir şekilde değiştirdi. İcadın, yeni buluşların elde edilmesinde kullanılacak yöntemlerin geliştirilmesini sağladı. Yeni bilimsel metodlar, astronomi, fizik, biyoloji, ve anatomide çok
önemli buluşların oluşumuna yol açtı. Kopernik, Kepler ve Galile birer bilim adamı olarak tarihte yerlerini aldı.
Yeni resim ve heykel sanatı kilisenin gölgesinde gelişirken, din Erasmus, Thomas More, Martin Luther ve John Calvin’in Humanist metodlarıyla daha seküler hale geldi. Rönesans ve Humanism, Dinde Reform hareketinin gelişmesine yol açtı. Reform hareketi Protestanlığın doğması ve Papa’nın gücünün sınırlandırılmasıyla sonuçlandı.
Rönesans, İtalya’dan İspanya, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda, Polonya ve Kuzey ülkelerine yayıldı. Eski Yunan eserlerinin ve kültürünün, manastır kütüphanelerinden ve 400.000 kitaplıklı Kordoba kütüphanesinden yararlanılarak yeniden kazanılması, Rönesans’ın temel kaynaklarından biri
idi. Istanbul’un Türkler tarafından 1453’de fethinden sonra, dünyanın en büyük kütüphanesine sahip Istanbul’dan, zamanın bilim adamları niteliğini taşıyan papazlar bir çok eseri Batı’ya kaçırarak Rönenans için bir başka kaynak yarattılar. Rönesans’ın esinlendiği bir diğer kaynak da Batılılar’ın
Geber, Abulcasis, Alhacen, Avicenna ( Ibn-i Sina ), Avempace ve Averroes (Ibn-ı Rüşt) gibi Arap bilgin ve felsefecileri idi. Islam düşüncesinde de fikir kaynaklarından biri olarak eski Yunan felsefesi önemli bir yer tutmakta idi. Islam düşüncesine bu etki doğrudan değil, Iskenderiye yani Helenistik felsefe ve Hıristiyanlaşmış Yunan felsefesi kanalı ile gelmişti. (Ord.Prof. Hilmi Ziya Ülken; İslam Felsefesi; İstanbul;1967). Görüldüğü gibi eski Yunan ve Helen yazarlarının ve Arap – İslam
bilginlerinin bilgi ve kültürü Hıristiyan dünyasına aktarılarak, Avrupa yaşadığı Ortaçağ’dan Yeni Çağ’a doğru adım attı.
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden ve Karanlık Orta Çağ’ın başlamasından sonra eski Yunan ve Roma eserleri manastırların çekmecelerinde kaybolmuştu. On dördüncü yüzyılda, Cosimo de’ Medici’nin (1389 – 1464) doğumundan on beş yıl önce ölen Floransa’lı şair Petrarch (1304 -1464) bu eski eserlerin bulunmasında bütün bir ömür harcadı. Petrarch bu araştırmaları sonucunda ölümden sonraki hayat yerine bugün yaşanan hayatı önemsedi, bu hayatın kişisel yeteneklerimizin,
ihtiraslarımızın ve duygusallığımızın bir karışımı olduğunu kabullendi. Bulduğu kitaplar arasında Romalı yazar Cicero’nun da eserleri vardı. Cicero dünyada iyi bir hayat sürmenin hem kişiye hem topluma yararlarından bahsediyordu. Petrarch Humanist hareketin başlatıcılarından oldu.
“Humanizmin babası” olarak anıldı. Hukuk okumuştu fakat kiliseyi seçti. Bir din adamı ve kilisenin temsilcisi olarak çok seyahat etti, bu da ona eski klasik eserleri bulma ve okuma olanağı verdi. Şiirleri büyük kabul gördü ve kendisine 1341’ de “Roma Şairi” ünvanı verildi. Ayrıca Italyan lisanının gelişmesinde, Dante Alighieri ve Giovanni Boccaccio’nunkine benzer büyük katkılarda bulundu.
Petrarch, dünyanın ilk klasik kültür bilimi adamı olarak kabul edilir.
Hümanist hareketin önde gelenlerinden biri de onbeşinci yüzyılın başlarında genç Cosimo de’Medici’nin yakın arkadaşı olan Niccolo Niccoli idi. Her ikisi de zengin ailelerden gelen bu iki arkadaş eski Yunan ve Roma eserlerinin bulunması için büyük emek, para, enerji ve zaman harcadılar. Niccoli, Medici’den yirmi beş yaş daha büyüktü, ailesi yün ticaretinden zengin olmuştu.
Mediciler’in de Medici bankası vardı. Niccoli, dostu yaşlı devlet adamı Palla Strozzi’nin de yardımıyla 1321’de kurulan Floransa Ünivesitesi’nde, 1397’de Eski Yunan kürsüsü kurulmasını sağladı. Böylece Eflatun’un eserlerini araştırma ve inceleme olanağı doğdu.Kürsünün başına Istanbul’daki Bizans İmparatoru’nun elçisi, Eski Yunan Dili Profesörü Manuel Chrysoloras getirildi. Niccoli Floransa’da onbeşinci yüzyılın ilk otuz yılında, ülkenin bir kültür bakanı gibi hareket etti .Bütün Avrupa’daki ajanları vasıtasıyla eski eserleri toplamaya çalıştı. Bu çok masraflı iş neredeyse onu iflas etme noktasına getirdi. Dostu Cosimo Medici tarafından iflastan kurtuldu.(devamı yarın)