Zamanında İstanbulluların ‘'Serpos kadar zengin'' sözü eski zamanlardan kalma ‘'Karun kadar zengin'' deyimine eşitti. 1700 li, hatta 1800'lü yılların İstanbul'unda birinin kendisinden borç para isteyene ‘'Ben Serpos Amira değilim'' dediği anlatılırdı. Bu deyimler 1800 ‘lere ulaştığında hiç kimsenin Serpos'un kim olduğu hakkında bir bilgisi yoktu. Herhalde zengin bir kişinin efsaneleşmiş ismi olmalıydı. Belki de milattan önceden kalma. Oysa Serpos , Kazaz Artin'den – Harutyan Amira Bezciyan – (10.4.1771 – 3.1. 1834) yüz yıl önce, 18.yüzyılda Osmanlı imparatorluğunun en tanınmış amirası idi. ‘'Osmanlı Maliyesi'nin Efendisi'' kabul edilirdi (Jamgoçyan, 35). Amira sıfatı- Darphane – i Amire'nin – Para Basım İşlerinin- başındaki kişiyi ifade etmekteydi.
1714'de Osmanlılar ve Venedikliler Mora yüzünden savaşıyorken, Serpos , zümrüt ve elmas gibi kıymetli taş ve ipek ticaretinde üstat bir sarraftı. Zengindi. İtibarı yüksekti. Ulema ve paşalara borç para verebiliyordu. Geleceğin sadrazamı Hekimoğlu Ali Paşa , onun elit müşterileri arasındaydı. Avusturyalıların Venedik kıyılarına gelmesi, 1711 Ağustos'unda Osmanlıların Belgrad'ı kaybetmesi ve Avrupa'da olan olaylardan Serpos etkilenmiyordu. Tokat'tan Hindistan'a safran satıyor, İran'dan en ince ve pahalı Gilan ipeklilerini ithal ediyordu. 1718 – 1730 arasındaki Lale Devri'ni yaşayanlar arasında yer alıyordu. III.Ahmed (1673 -1736),askeri yenilgilere rağmen çevresinde sanatçı ve şairler toplamış , reformlar yapmak için kolları sıvamıştı. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa bu girişimin öncüsü idi. Nedim (1681 – 1730) zamanın en önemli şairi idi. Lale en muteber çiçek, mavi lale üretmek ise çiçekçiler için bir yarıştı. Bu dönemde sarraflar kendi cemaatleri – milletleri – üzerinde etkin olmaya başlamışlar, Saraya'da girmeyi başarmışlardı.
17 Temmuz 1718'de Pasarofça anlaşmasının imzalanmasından dolayı yapılan şenliklerde halkın attığı havai fişeklerden dolayı çıkan yangında 51.000 ev, 283 dükkan, 170 cami, 26 köşk, 80 fırın, 78 hamam, 150 değirmen yandı. Serpos , 15 Aralık 1731'de , yanmış olan Ermeni Patrikliği'ne ait katedrali inşa ettirdi. Ayni şekilde 10 Temmuz 1729 yangınında çok zarar gören Balat'daki Melek Mikail kilisesini, dört Rum kilisesini ve Surp Krikor Lusavoriç kilisesini yeniden inşa ettirdi. Bu arada Kudüs'te Ermenilerin varlığının simgesi olan Surp Agop Ermeni Kilisesi'nin tamiri için, Serpos, padişahtan bir ferman almayı başardı. Kudüs'te bir han, çeşitli dükkanlar ve bahçeler ve Yafa'da hacılar için bir arazi satınaldı. Böylece Ermeniler Kudüs'te oturma ve Hıristiyanlığın Kutsal Yerleri'ne nezaret etme hakkını kazandılar. Bu hakla Ortodoks Rumlar ve daha sonra Haçlı Seferleriyle gelmiş olan Fransiskenlerle üçlü bir yönetim kurmayı başardılar (Jamgoçyan ,37).
1724'de Osmanlı ordusu Erivan'a girdiğinde ,Serpos İstanbul'da Ermeni cemaatinin lideri olarak , kentte mahsur kalanların serbest bırakılmasını sağladı. Bunu Sultan III. Ahmed'le olan yakınlığından dolayı sağlayabilmişti. 1727'de Serpos Babıali'nin sarrafbaşılığına ve bezirganbaşılığına yükseldi. Bu görevler imparatorlukta en büyük servet edinme noktalarıydı. Ayrıca, Lale Devri'nin yenilikçi Sadrazamı Damat İbrahim Paşa'nın mali işlerinden sorumlu kişi oldu. Serpos, örneğin, hükümetin mal tedarikçisi olarak 1740'da Osmanlı Devleti'ne satılmış 1740 balya Avrupa kumaşının , en iyi 722 balyasının satın alımını yapmıştı. O, yerli üretilen kumaşların ipliğinin tedariki, yerli kumaş üretimi ve ihracatını da kontrol ediyordu. Serpos ayni zamanda , şair Nedim gibi bazı sanatçıların da hamisiydi.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk matbaayı 1494'te Museviler kurmuştu. 1567'de Ermeniler ve 1624'te Rumlar da matbaa kurdu. Türkler ise ancak 16 Aralık 1727'de ilk matbaayı kurabildi.. Matbaayı kuran İbrahim Müteferrika'nın ortağı, babası ile beraber Paris'e giden ve orada matbaacılık öğrenen, Yirmi sekiz Mehmet Çelebi Efendi'nin oğlu Sait Efendi idi. İlk basılan Türkçe kitap , 31 Ocak 1729'da ,Vankulu Mehmet Paşa'nın ‘'Vankulu Lügatı'' idi. Daha sonra aralarında Holdermann'ın ‘'La Grammaire Turque'' isimli kitabı da olan 1743'e kadar 17 kitap basıldı. Matbaa Lale Devri eserlerinden biri idi.
1730'da Nadir Şah'ın ilerleyici haberi üzerine Babıali acele ile savaş kararı aldı. Pahalılık, halkın tepkileri ,askeri birliklerin halka şiddetle davranmaları ve Batlılılaşma hareketlerinin yarattığı rahatsızlıklar ve maliyeti ve diğer nedenlerle Patrona Halil Ayaklanması , tarihte yerini aldı. Fanatiklerin isyanıyla Sadabad ve bütün yenileşme hareketleri yok edildi. Padişah III. Ahmet sadrazamını feda etmek zorunda kaldı. Sadrazam Damad Nevşehirli İbrahim Paşa boğduruldu. Şair Nedim öldürüldü. I. Mahmut tahta çıktı. Bu arada 1731'de Azerbeycan kaybedildi. 1732'de Hekimoğlu Ali Paşa sadrazam oldu. Patrona Halil ve ona sadık 7000 yeniçeri idam edildi.
Yeni sadrazamın kontrolünde Serpos İmparatorluk hazinesinin denetçisi oldu. Böylece Şeyhülislam Esseyid Efendi'nin (1736) sarrafı Harutyan Muradyan , kaptan -I Deryalığın ve Tersane'nin sarrafı Harutyan Tevekkeliyan ve Darphane'nin sahib – i ayar'ı Harutyan Hovyan gibi dönemin çok önemli ‘'Ermeni beylerinin'' üstüne geçmiş oldu. Serpos 1733'de Kabataş Camiinin, 1734'de Kerimoğlu Ali Paşa Camiinin ve yedi sarayın inşaat masraflarını ödedi (Jamgoçyan, 42). 1735'de hamisi paşa ölünce, Rumların gazabına uğradı. Kudüs'te Ermenilere sağlanan imtiyazların yenilenmesindeki rolünden dolayı Rumlar ona kin bağlamıştı. Rumlar'ın hırsı onu hapise gönderdi. Esseyid Mehmed Paşa sadrazam olunca Serpos eski görevine getirildi. 1740 – Nisan 1742 arasında Sadrazam olan Hacı Ahmet Paşa ve Eylül 1743 – Ağustos 1746 arasında sadrazam olan Hasan Paşa zamanlarında da görevinde kaldı. ‘'Efendisi gidince sarraf da gider'' kuralını bozdu . Yedi sadrazama sarraflık yaptı. Sarraflığa kurumsal nitelik kazandırdı. Amiralar arasında birinciydi.
Serpos , Ermeni Patriği Hagop Nalyan'la ihtilafa düştü. Olay kutsal Murron yağından çıktı. Bu yağ Ermeni Vatikan'ı Eçmiadzin Manastırının gelirlerinin önemli bir bölümünü kapsıyordu. Nalyan, yağı kendi kutsamak istiyordu. Nalyan Patrik imparatorluğunun ekonomik yararını , Serpos da kilise geleneklerini savunuyordu. 18. yüzyılın büyük din bilgini olan Nalyan sonunda ‘'Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi'' olarak adlandırılan Serpos'tan özür diledi. Serpos Büyük Britanya İmparatorluğu'nun beratlı tercümanı idi. O günlerde 366 odalı ve içinde 3000 kişinin çalıştığı Valide Han'da bir iş yeri ve Boğaziçi'nde bugün Rus elçiliğinin mülkiyetinde olan büyük ve muhteşem bir arazi sahibi idi.
Serpos 1746 -1752 arasında gözden düştü. Sadrazamlar değişmişti. Sadrazam Tiryaki Hacı Mehmet Paşa'nın sarrafbaşısı ve bezirganbaşısı Yahudi Yeşu Sonkino olmuştu. Fakat o günlerde, Miri ve Haremeyn hazinelerinin yöneticisi, hayat öyküsü ayrıca anlatılacak olan, Yağup Hovhannesyan'ın yıldızı parlamaktaydı. Serpos, gözden düşmekteydi. 1751'de iki sarrafla – Darphane'nin sahibi_i ayarı Harutyan Amira Hovyan , ve Bağdasar Amira Muradyan'la birlikte gözaltına alındı ve her birine , biribirine müteselsil kefil olarak 200.000 kuruş ceza kesildi. Yağup Hovhannesyan diğer iki sarrafı kurtarınca, toplam ceza indirilmedi ve hepsi Serpos ‘a yükletildi. Serpos, 600.000 kuruş cezayı ödemek zorunda kaldı.. Borcunun tasfiyesi için , 4 han, 58 ev,73 dükkan satmak zorunda kaldı (Jamkoçyan,44). Felaketine Hovhannesyan'ın sebeb olduğunun farkındaydı. Ermeni cemaatinin ileri gelenlerinin katıldığı gecelerde onun , kendisi kambur olduğundan kendisini taklit ettiğinden ve buna katıla katıla gülündüğünden haberi vardı. Artık yaşlı sarrafla rakibi arasında gizli bir savaş başlamıştı.
İhtiyar Serpos, daha sonra anlatılacağı gibi Hovhannesyan'ın ölümünü gördü. Babıali'nin sarrafbaşı ve bezirganbaşılığını yeniden yaşadı. Ölüm onu daha sonra, kendisi gibi kambur olan hamisi, 1730 – 1754 arasında padişahlık yapmış olan I. Mahmut(1696 -1754) ile ayni zamanda ve üçüncü kez sadrazam olan eski dostu Hekimoğlu Ali Paşa'nın 16 Şubat 1755'teki sadrazamlığından önce, 5 Şubat 1754'de buldu. Eğer 80 yaşlarında öldüğü varsayılsa 1674'de doğduğu düşünülebilir. Ali Paşa, sadrazam Mustafa Paşa'dan hoşlanmayan yeni sultan III.Osman'ın (1700 -1757) Mustafa Paşa'yı azletmesiyle, tekrar sadrazamlığa gelmişti. Sultan Osman ona karşı da memnuniyetsizlik gösterdi. Bir gün kızdığında ‘' Şimdi seni azlederim ve Hamalbaşı Ali Usta'yı vezir yaparım demişti. Ali Paşa'nın yanıtı da ‘' Evet yaparsınız . Lakin o Hamal Ali Paşa olur. Hekim oğlu Ali Paşa olamaz.''demişti ve sadrazam kaldığı 53 gün sonra görevden alınmıştı. III. Osman'ın kılıç kuşandığı gece Sultanahmet'te sekiz saat süren büyük bir yangın oldu. Bütün semt küle dönüştü. 11 Ocak 1755'te Haliç' i buz tuttu. Halk donan denizi Sütlüce Defterdar arasında yürüyerek geçti. Üstüste olan bu olaylardan dolayı 1754 -1757 arasında padişahlık yapan III.Osman uğursuz addedildi
Serpos'un ölümünden sonra işler oğlu Jacques ve onun altı oğluna devroldu. Ünlü sarraf Kazaz Artin daha doğmamışken Serposlar Doğu limanlarında, Akdeniz'in batısından Venedik'e , Liverno'ya ve Triesteye kadar her yerde hazırdılar. Livorno'da Ermenilerin varlığı 16.yüzyıla kadar geriye gitmekteydi. Toscana Büyükdükası olan I. Cosimo de Medici (1519 -1574) Ermeni Patriği V. Etyen ‘i 1548'de kabul etmiş, Liverno'nun her milletten tüccara açık olduğunu , 1548 Emirnamesi ile de Ermenileri bu kentte ikamet etmeye davet ettiğini söylemişti. Hovhannes Serposyan Venediğe yerleşti ve kendisine ticari faaliyetleri nedeniyle 20 Şubat 1761'de Saint Sepulcre Şövalyesi ünvanı olan nişan verildi. 25 Nisan 1763'te de Polonya Kıralından ailesine asalet ünvanı tevdi edildi. O İspanya Kırallığının temsilcisi , İsveç Kıralllığı Bankeri ve Fransa Cumhuriyeti'nin temsilcisi olarak iş hayatında çok etkin oldu(Jamgoçyan,51). Serpos, Napolyon'a Mısır ve İtalya seferlerinde yardımcı oldu. Dostlukları da hayli ileri idi.
İstanbul'da, İtalya'da Marki olmuş olan Thomas Serposyan Sadrazam Seyyit Mehmet Paşa'nın sarrafbaşısı oldu. Galata'da kendi adını taşıyan handa Reisülküttap Abdürrezzak Efendi'yi ve devlet erkanını ,sık sık görmek mümkündü. Bu dönemde İsveç temsilcisinin mali işlerini yöneten Serpos'tu. İsveç subaylarının Nizam -I Cedid ordusuna yardım için geldiği yıllardı, Serposyan ismi teminat olarak kabul ediliyordu. Koca Ragıp Paşa'nın sadrazamlığı sırasında sarrafbaşı olan Abraham Kuleliyan imzasını ‘'Serop'un yeğenlerinden '' diye atıyordu. Babıali'nin sarrafbaşılığına ve harameyn sarraflığına getirilen Abraham Sofyalıyan da o görevlere ‘'Serposlarla akrabalığı'' nedeniyle gelmişti. Thomas Serposyan'ın ölümünden sonra aile birliği dağıldı. Venedik ve İstanbul Serposları arasında uzlaşmazlıklar ve mücadeleler baş gösterdi
10 Şubat 1796'da İstanbullular Serpos ailesinin iflas ettiği haberi ile uyandı. Marki Sylvestre'nin 845.000 kuruşla iflası başka önemli firmaları da büyük zarara sürükledi. Giovanni de Serpos 1.12. 1811'de doksan yaşında iken öldü. Ermenice ve Latince yazılı mezar taşında iki konu özellikle belirtilmiştir: atalarının ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki büyük sarrafların doğum yeri olan Eğin'e dayanan nesebi ve kalbinde her zaman yeri olan İstanbul doğumlu olması. 1840 ‘lı yıllarda Osmanlı Devleti'nin Venedik konsolosu olarak görev yapan kardeşi Joseph'in oğlu Marki Giacomo , Serpos servetinin mirasçısı oldu. Serpos ailesinin Türkiye ile en son ilişkisi ise aileden Georgos de Serpos'un 1860'ta Osmanlı İmparatorluğu Posta ve Telgraf İdaresi'nin genel sekreteri olması ve İngilizlerle birlikte telgraf tesislerinin kurulmasını yönetmesidir (Jamgoçyan,53).